İsmini duyduğumda daha lise öğrencisi idim. Konya'da, 80 öncesi, İslâmcıların yargılandığı meşhur TCK. 163. Maddesinden açılan davalarda sanıkları savunma cesareti gösteren avukatlardan biri olarak biliyorduk. Diğerleri de rahmetli Şakir Özmen ve Hasip Şenalp'ti.

Sonra biz avukat olduk, Esat Abi, meslektaşımız, meslek büyüğümüz, ağabeyimiz oldu.

Hukukçu kimliğimin oluşmasında, derinden, sessiz sakin dokunuşları ile büyük katkısı olan iki ağabeyimden biri idi. Diğeri de rahmetli Mahmut Olgun idi.

Mahmut Olgun'dan sabır, sebat, ilkeleri adına mücadele azminin yanında kibarlık ve nezaket öğrendim. Esat Abi' den ilkeleri korurken dengeli davranmayı, ikram etmeyi, gönül almayı.

Mahmut Olgun ağabey, henüz mesleğe yeni başladığım yıllarda, 4 Nisan 1988 tarihinde hayatımda büyük bir boşluk bırakarak rahmete gitmişti. Esat Ölçer Abi' de iki gün önce, 9 Ekim 2021 de yeri doldurulmaz boşluk bırakarak rahmete gitti.

Oğlu Ömer telefon açıp ağlayarak "babam rahmetli oldu" dediğinde gözümün önünde büyük bir boşluk canlandı.

Avukatlığa, birçok arkadaşın olduğu gibi zor şartlarda başlamıştım. Cüppe alabilme imkanım yoktu. O zamanlar, şimdi olduğu gibi barodan cüppe alıp kullanıp tekrar iade etme gibi bir hizmette yoktu. Cüppeni kendin almak, kendi cüppeni kullanmak zorundaydın. Duruşmaya girecektim, diğer avukat arkadaşlardan emanet cüppe arıyordum. Esat Abi gördü. Öğleden sonra bürosuna davet etti. Gittiğimde iki cüppesinden birisini güzelce paket yapmış bana hediye etti. Gözlerim yaşarmıştı, minnetimi ifade edecek kelime bulamamıştım. O cüppe avukatlık hayatım boyunca benim tek cüppem oldu. Vefat haberini aldığım böyle bir abimdi. Emir Allah'ındı. Bize düşen teslim olmak ve tevekkül etmekti. Biliyor ve iman ediyorduk ki "O'ndan gelmiştik ve dönüşümüz O'naydı". Ama duygular ayrı bir şeydi, kalbin hüzünlenmesi, gözün yaş dökmesinin önüne geçilemiyordu.

Esat Abi, beş altı yıl önce aktif avukatlığı bırakmıştı. Arapça öğrenimi, tefsir- hadis çalışmaları ile meşgul oluyordu. İşini oturtmuş ve iş potansiyeli olmasına rağmen "artık kanunlar ile uğraşmak istemiyorum, şimdiye kadar yaptığım yeter, öbür taraf için hazırlık yapmalıyım" diyerek mesleği bırakmış ve bırakış niyetine uygun çalışmalar içine girmişti. Şeker hastalığı vardı, karaciğer kanserinden şüphelenilmiş testler yapılıyordu. Bu testler sırasında covid olduğu ortaya çıkmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Hastahanedeki son telefon görüşmemizde, "Allah, ne istediysek verdi Mustafa. Daha Rabbimden ne isteyebilirim. Veren O, alacak olan O. N. Fazıl'ın dediği gibi, ölüm güzel olmasa peygamberler ölmezdi. Rabbimin af ve rahmetine sığınıyorum. Beş yıl, on yıl daha yaşasam ne olacak ki…" demişti.

Abi, daha senden istifade edeceğimiz çok şey var, senin sohbetlerini, mütalaa ettiğin eserlerin tahlilini dinleyeceğiz/ konuşacağız, iyileşeceksin inşaallah " dediğim de, "onlara cennette devam ederiz inşaallah" cevabı vermişti. Belki de içine doğmuştu. Esat Abi'm yolun açık olsun, duyduğum son sözlerin duamız olsun, cennette buluşalım inşaallah.