"Pop art" denilen sanat akımının en önemli temsilcilerinden biri olan ABD'li ressam ve film yapımcısı Andy Warhol'un, dilimize "Gelecekte herkes 15 dakikalığına meşhur olacak" diye çevirebileceğimiz cümlesini okurken daima gülerim. Yapılan onca yorum bir yana, benim yorumlarımdan birine göre Warhol mealen şöyle demektedir: Meşhur olmak için boşuna kendinizi kasmayın. İletişim mecralarının gelişmesiyle bu kısa sürede ama kısa bir süre için mümkün olabilecek bir şeydir.

***

Çevremizde meşhur olmak için çırpınan yüzlerce insan olduğunu hepimiz biliyoruz. Birçok kişi için bu gizlenecek bir amaç da değil. Belki açıklanması amaca ulaşmayı kolaylaştıracak bir durum. Meşhur olmaya katkı sağlayacak şeyin ne olduğu da önemini kaybetmiş durumda. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" sözü bu durumun göstergesi herhalde.

***

Bazı meşhurlar vardır yakın çevrelerinde pek bilinmezler de uzak uzak ülkelerde tanıyanları daha çoktur. Bazıları sadece belli bir meslek grubu içinde meşhurdurlar.

Sadrettin Dural da Konya'nın meşhurlarından. O da kim diyorsanız bu onun değil sizin sorununuz.

Bu sorununuzun çözümünde azcık yardımcı olabilirim, isterseniz tabii ki.

***

Sadrettin Dural, "Protecting Çatalhöyük: Memoir of an Archaeological Site Guard" adlı kitabın yazarı. Kaliforniya'da Left Coast Press yayınları arasında 2007 yılında yayımlanan bu kitap alanında bir ilk. 

 

Onun Konya'daki tanınırlığına dair bir belgeye rastlamadım. (Araştırmamı sadece oturduğum yerden internet tarama motorlarından yaptığımı belirtmem gerek. Bu nedenle yanılma payım yüksek olabilir. Yanılıyorsam düzeltenlere minnettar olurum)

 

Ama elin oğlu (Konyalı olmayanın oğlu) aramış, bulmuş röportaj yakmış Sadrettin Dural'la ve cicili bicili dergisine basmış. Kartonsan adlı bir firmanın Paylaşım adlı dergisinden bahsediyorum. Çumra'nın Küçükköy'ündeki Sadrettin Dural'ın şöhretini duymuş, gelmiş, konuşmuş, kayda geçirip yazmış Reyhan Yıldırım.

Çatalhöyük ona emanetmiş bir zamanlar. Bu zamanların birinde ben de gitmiş, Sadrettin Dural'ın çayını içmiş, kedi sevgisine imrenmiştim. 

***

Sadrettin Dural'ı 15 dakikalığına meşhur olanlarla karıştırmayın sakın. Şu anda insanların birçoğunun yerinde olmak istedikleri meşhurlar saman alevi gibi sönecek, ezkaza birileri adlarını ansa diğerleri boş boş bakıp o da kimdi diye soracaklar, ama Sadrettin Dural'ın arkeoloji dünyasındaki ünü giderek artacak, bütün kazı alanlarında çalışanlar, özellikle de orada yapılan teknik işlerle ilgisi olmayanların duygu ve düşüncelerini yansıtan kitapların yazılması ve yayımlanması bir standart haline gelecek. Hatta bu işin sadece arkeoloji alanı ile sınırlı kalmayacağını, örneğin çok kompleks teknik işlemlerin yapıldığı bir hastanede sıradan işleri yapan bir çalışanın yazdıklarının da önemseneceğini (bana göre, önemsenmesi şarttır) düşünüyorum.  

***

İlkokul mezunu bir ören yeri bekçisisiniz. Duygu ve düşüncelerinizi bir araya getiren bir metin hazırlıyorsunuz. Allah'ın Amerika'sından gelmiş dünyaca ünlü arkeoloji profesörü bu metni alıyor, İngilizceye çevirtiyor ve basılmasını sağlıyor.  

Ören yerleriyle ilgili bilim alanının uluslararası saygınlığa sahip dergilerinde sayfalarca değerlendirmeler yayımlanıyor kitabınız hakkında. Hem de olumlu, alkışlayan değerlendirmeler... Ama yaşadığınız yerde sizinle ilgili tek satır yazılmıyor.

Yunus'umuz "Bilmeyen ne bilsin bizi / Bilenlere selam olsun" diyor. Ben de, uzaktan da olsa onu bilenlerden biri olarak Sadrettin Dural'ı selamlıyorum buradan. Ve onun gibi Anadolu'nun muhtelif yerlerinde kendi halinde hayatını sürdüren binlerce sessiz ama derin insanlarımızı. 


***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)