Her gün etrafımızda, eş, dost, tanıdık, tanımadığımız dünya yolculuğunu tamamlayıp, ahirete intikal ediyor. Bir varmış, bir yokmuş oluyor.

İnsanoğlunun yaratılış itibarıyla dünyaya ve nimetlerine karşı büyük bir ilgi ve sevgisi vardır. Dünyayı aşırı seviyoruz. Hiçbir şey bizi tatmin etmiyor. Daha çok kazanmak, daha çok şeyler almak istiyoruz. Doymuyoruz bir türlü. Evimizi eşyalarda dolduruyoruz. Sürekli almak ve tüketmek istiyoruz. Ömrümüz dünyalık kazanmak ile boşuna akıp gidiyor.

***

Hz Ömer (R.A) bir gün Hz. peygamber (SAV)  efendimizin dinlenmekte olduğu odaya girer ve bir an çevresine göz gezdirir. Tavana asılmış kuru bir deri bir torbanın içinde bir kaç kg arpa, duvara dayalı bir kaç ağaç yaprağı ve yerde Hz Muhammed (sav) in üzerinde uyumakta olduğu hurma lifinden örülmüş kaba bir hasır.

Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz Ömer’in hıçkırıkları O’ nu uyandırır.

Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz Ömer ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar.

Hz Muhammed (sav) hayretle sorar

- Ey Hattab Oğlu neden ağlıyorsun?

-" Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar kisralarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin İzin ver, bizde seni...

Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın elçisi, gelecekteki halifesininim sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işaretiyle keser ve

" Bu dünya hayatı bir eğlenceden ibarettir Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur keşke bilmiş olsalardı" (Ankebut Suresi 64)  ayetini okuduktan sonra ekler :

“İstemememizsin Ey Ömer! Dünya Onların Olsun Ahiret Bizim”..

***

Hz. İbrahim Peygamber ateşe atılarak nefsinden, kurban emri ile de evladından imtihan görmüş, tevekkül ve teslimiyeti O'na her iki imtihanı kazandırmıştı. Sıra servetten, mal ve mülkten imtihana sıra gelmişti. 

Allah Teâla Hz. İbrahim'e sayılmayacak derecede koyun sürüleri ihsan etti. Cebrail (A.S), insan suretinde gelerek sordu: “Bu sürüler kimin? Bana bir sürü satar mısın?"

İbrahim (A.S): "Bu sürüler Rabbimindir. Şu anda benim elimde emanet olarak bulunuyor. Bir kere zikredersen, üçte birini; üç kere zikredersen hepsini al, götür!" dedi.
Cebrail(A.S): "Subbuhun, kuddusün, Rabbüna ve Rabbü'l-melaiketi verruh" dedi.

İbrahim (A.S): "Al hepsini! Senin, al, git!" dedi.

Cebrail (A.S): "Ben insan değil, meleğim, alamam." dedi.

İbrahim(A.S). "Sen meleksen, ben de Halil'im (Allah'ın dostuyum.). Verdiğimi geri alamam." dedi.

Nihayet İbrahim (A.S) sürülerinin hepsini sattı. Mülk alıp vakfetti. İbrahim(A.S), canı, evladı ve malı ile ağır bir imtihan geçirdi. Rabbine büyük bir teslimiyetle ram oldu. Kulluğun mutlak noktasına erişti. Suretten kurtuldu. Halilullah (Allah'ın dostu) oldu.

 Bu hadiseden sonra İbrahim aleyhi selam sürüleri sattı. Geniş bir arazi aldı. Onu Müslümanların istifadesi için vakfetti. Böylece vakıf müessesi İbrahim Peygamber ile başlamış oldu.

****

“Mâlik-ül mülk” olan Allah’dır. Her şeyin sahibi ve maliki Allah’tır (cc). İnsanlarda var olan zenginlik bir imtihan sırrı olarak Allah’ın “El-Gani” (zengin) isminin insanlar üzerindeki tecellisinden başka bir şey değildir. Zenginliğin kaynağı ise insanlar değil, Allah’tır. Gerçek zengin olan o’dur. Mâliklik ve sahiplik; eşya üzerinde istediğiniz gibi tasarruf etmekle yakından ilgilidir. İnsanoğlunun elindeki mal, mülk, memâlik… miras  yoluyla el değiştiren metâdan başka bir şey değildir. O halde insanların sahip oldukları mal-mülk geçici bir faydalanma bir nevi “intifa”dan ibaret olmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), "İnsan ölünce (Salih) ameli kesilir. Ancak üç amel (in sevabı) kesilmez: Sadaka-i câriye (kamuya yararlı sadaka), faydalanılan bir ilim ve arkasında kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakmak.”

Onun için  dünyanın malı dünyada kalıyor. Kendimizi dünya malı için fazla hırpalama, aşırı yormaya hiç de gerek yok. Herkes biriktirdiği malı değil nasibini yermiş…

Rahmetli Abdürrahim Karakoç abi, “Taksim” şiirinde;

“Hiçbiriniz telaş etmesin boşa
Doyacak gözünüz toprağa, taşa…
Beni inancımla koyun baş başa...
Topyekûn dünyayı size bıraktım.”

Ne güzel söylemiş merhum Yunus Emre:

"Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi?,

Mal da yalan, mülk de yalan,

Var biraz da sen oyalan..."

Allah için kazanıp, Allah için harcayanlardan olmak duası ile…

Baki selamlar.