Kadim kuraldır;  güçlü olan güçsüzü ezer, ona hayat hakkı tanımaz. Elinde avucunda ne varsa almak hakkını kendinde bulur. Güçlüdür ya, karınca misali ufak görünür gözüne öteki; dahası önemsiz. Ne de olsa sevgiden, saygıdan, dinden, vicdandan yoksun olmak bunu gerektirir. Tarih denen sabıka defteri bunun çeşitli örnekleriyle doludur.

İşte dünyanın bugün şahitlik ettiği, bu saydıklarımın bilmem kaçıncı örneğini oluşturuyor. Dünyayı kendi çizdikleri harita üzerinden yönetme eğilimindeki güçlü haklılar! Ötekini yok sayarak emellerini gerçekleştirmenin peşinde. Bu bağlamda Türkiye, ezilenin yanında yer alan duruşuyla handiyse tek başına mücadele etmeyi göze alarak güçlülere meydan okuyor. 

En son Orta Doğuda yürütülen, İran ve Irak’tan sonra Suriye topraklarına gelip dayanan bu hırs dalgasında Türkiye’ye sınır olan bölgeler de tehdit altında. 

Geçtiğimiz Cuma günü IHH, Kanayan İslam Coğrafyaları-2 adlı toplantıda bu konuyla ilgili kapsamlı ve çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özellikle İdlib konusuna değinen IHH yetkilileri, buranın hem Suriye hem de Türkiye için stratejik öneme sahip bir bölge olduğunu belirtti.

Toplantıda dikkat çeken bir nokta da konuşmacıların orada sınıra dayanmış, çadır kentlerde yaşamını sürdüren halka ve yeni bir saldırı sonrası olması muhtemel bir göç dalgasında mağdur edilecek masumlara yapılacak yardımlar konusuydu. Konuşmacıların defalarca altını çizdiği nokta ise; yapılacak yardımların hangi STK eliyle olduğu önemli değil yeter ki oradaki ihtiyaç sahiplerine ulaşsın mesajıydı.

Bu noktada ismin, amblemin, markanın bir önemi kalmadığı ve sivil toplum kuruluşları arası bir dayanışmanın söz konusu olduğu yargısı ortaya çıkmış oldu. 

Yine yetkililerce altı çizilen bir diğer husus, sekizinci yılına giren savaşta değil yardım kuruluşlarının devletlerin dahi yorulduğu hususuydu. Konuşmada ayrıca geçtiğimiz günlerde yapılan Tahran zirvesinde Türkiye’nin İdli’i kırmızıçizgi ve son kale ilan ettiği; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlib’de konuşlanmaya başladığı bilgisi paylaşıldı.

Toplantının amacının kamplarda kış hazırlıkları bağlamında ihtiyaç duyulan yardım malzemelerinin hayırsever halkımızla paylaşmak olduğunun altı çizildi. 

Konuşmacı IHH Genel Başkan Yardımcısı Erhan Yemenek, Suriye’de yaşanan insanlık dramını anlatırken basın mensuplarına hitaben; orada bir kahramanlık destanı yazıldığını, bu kahramanlığın gidilip yerinde görülmesi gerektiğini belirtti. Verilen mücadelenin bugün kayda geçirilmezse yüz yıl sonra tarih kayıtlarına mutlaka geçirileceğini belirten Yemenek, eli kalem tutanların bu kahramanlığı yazmakla yükümlü olduğunu sözlerine ekledi.

Türk Halkı var olduğu günden beri mağdurun yanında olmuş ve bundan sonra da koşullar ne olursa olsun bu çizgisine sadık kalmayı sürdürecektir. Tarih, dünya döndüğü sürece kayıtta kalmaya devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Savaşların olmadığı, çocukların ölmediği, insanların geleceğe güvenle baktıkları yaşanabilir bir dünya dileğiyle…