Değerli okurlar; Bana göre, bugün ülkemizin içinde bulunduğu tüm problemlerinin üç temel sebebi vardır.Bunlar; Cehalet, Ahlaksızlık ve Hoşgörüsüzlüktür. Öyle ki, ülkemizdeki sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi hangi sorunu incelerseniz inceleyin altında yatan problemin yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden bir veya birkaçının olduğunu görebilirsiniz.

Söylediğim gibi bu üç problem çok önemli ama içerisinden belki en temel olanı “cehalet “problemidir. Nitekim pek çok yönü ile diğer iki problemin temellerine de katkı yapan cehalet problemi, dönemsel olduğu zaman, kısa vadeli çözümlerle halledilebilirken, cehaletin bir kültüre dönüştüğü bizim gibi toplumlarda ne yazık ki çok daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Cehalet ifadesinden ne anlamamız gerektiğini ve cehaletin bir kültüre dönüşmesi ifadesi ile neyi anlatmak etmek istediğimi biraz daha açmamda fayda olduğunu düşünüyorum.

Cehalet, bir terim olarak, toplumumuz tarafından genel manası ile okul öğretimi eksikliği gibi basitçe anlaşılsa da aslında ailede alınmaya başlanan kültür değerleri ve sosyal kodlardan başlayıp ilk ve orta eğitimde edinilen toplumla yaşama, genel kültür öğeleri ile üniversite çağında gerçekleşen akademik ve mesleki eğitim ve öğretimin tamamını ve hatta aslında kişinin hayat boyunca edindiği bilgilerin azlığını ve kalitesizliğini kapsamaktadır. 


 Doğru dürüst okul eğitimi almamış, hasbel kader aldığı eğitimin okuma yazma bilmekten öteye gitmediği, tek yönden yetişmiş papağanlık dışında bir meziyeti olmayan güya "hoca" "öğretmen" "aydın" grubunun  insanların dini, milli ve vicdani duygularını sömürerek  kendi hâkimiyetlerini devam ettirmek adına, her kişisel gelişim çabasının önünü tıkadığı kültürlü hareket etmenin kimi zaman züppelik kimi zaman anarşistlik sayıldığı bir toplumda yetişen kişinin sadece okuldan alacağı eğitimin ise cahillikten kurtulmaya yetmeyeceği açıktır.

Sayısız saplantı, önyargı ve kulaktan dolma bilgiler içerisinde çırpınan cahil ve çoğunlukla cahil olduğunun farkında bile olamayan insanların, toplum içerisinde doğru yaşamasını ve diğerleri ile doğru iletişim kurmasını, siyasette düzgün seçim yapmasını, haklarını bilerek onları talep etmesini, yaşadığı dünyayı ve çevresini doğru okumasını ve anlamlandırmasını dolayısıyla ondan hoşgörü ve ahlaklı davranmasını beklemek her şeyden önce o kişilere haksızlık olacaktır.

Bu manada, aklı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için gerekli olan, öncelikle bu cehalet kültüründen beslenen, her kesimden siyasi, ekonomik ve sosyal zümrenin toplum üzerindeki baskısının gevşetilmesi ve hatta kaldırılması için çözümler üretmek zorundayız.

Bu çerçevede; bir şahıs olarak başta kendimiz ve ailemizden başlayarak, güç ve çabamız yettiğince çemberi genişleterek yapabileceklerimizle, yaratacağımız kelebek etkisinin çok büyük olacağı açıktır. Bunun için eksik olduğumuz noktaları tespit ederek eğitim, gelişim ve değişimin hayatın kendisi olduğu bilinciyle toplumsal bilgi binasının üzerine koyacağınız her taş bir fayda yaratacaktır.

Yoksa Fuzuli'nin dediği gibi;

"Mey gider Saki kalır
Her renk solar haki kalır
Eğitim insanın cehlini alsa da
Hamurunda varsa eşeklik baki kalır"

İşte Fuzuli'nin insanın hamurunda olan eşeklik olarak ifade etmeye çalıştığı tehlike; cehaletin bir yaşam biçimi olarak, bir toplum ve aslında aile kültürü haline gelmesi tehlikesidir ki bu en büyük felakettir.

Ünlü filozof Platon ise bu konuya şu sözüyle son noktayı koyuyor sanki

“KARANLIKTAN KORKAN BİR ÇOCUĞU KOLAYLIKLA HOŞ GÖREBİLİRSİNİZ.

 YAŞAMDAKİ ASIL TRAJEDİ; YETİŞKİNLERİN AYDINLIKTAN KORKMASIDIR”