Dikkatli sporseverlerin gözünden kaçmamıştır, son birkaç yıldır futbolumuz nasıl kabuk değiştiriyor.  Milli Takımımız yerinde sayarken, tek tük de olsa, antrenörlerimiz doğru işlere imza atarak takımlarını kendi inisiyatiflerine göre şekillendirerek ligimize renk katıyor. 

Bundan iki yıl önce Aykut Kocaman takımın başına getirildiğinde Atiker Konyaspor  iyi transferler ile düşmemeye çalışan bir takım hüviyetindeydi.  Farklı  Galatasaray, Beşiktaş mağlubiyetleri, Gençlerbirliği karşısında yaşanan hezimetler, Aykut Kocaman ile takım hakkında yapılan olumsuz yorumlar, yakın geleceğe dönük yapılan planları yazdık çizdik. Djalma, Torje ile kurtarılan lig ve sonunda yeni yılın planları. 

Ama ne yaptı Aykut Kocaman kendi bildiğinden şaşmadı, daha önce çalıştığı takımların tamamında yerleştirmeye çalıştığı  sistemi Konya ya da aşılamak için uğraştı başarılı oldu.  Sonuç, bugün kabul etse hem Fenerbahçe'nin hem de Milli Takımın başında olabilir.  Çok belli etmiyor ama kendine inanmayanları inandırmanın keyfini sürüyor. 

BENCE KADRO VE EKSİKLER ; 

Şu anda  kadroda yer alan oyuncuların birçoğu yirmili yaşların başında, bu aynı zamanda yatırım ve para kazanmanın da önünü açacak. Antrenör tercihleri takım yapısının oluşmasında en önemli faktördür. Aykut Kocaman kendi sistemine itiraz etmeyen, koşan genç oyuncularla devam etmeyi tercih ediyor.  Bazen en sabırlı seyirciyi dahi sıkan bu sistem sonuç olarak meyvelerini veriyor. 

  Eksikleri yok mu bu kadronun ?  Elbette var,  kafa toplarında etkili, çabuk sağ ayaklı bir stoper,  oyunu  kurabilen, kademe anlayışı iyi olan bir ön libero ile  nokta santrafor pozisyonunda oynayabilen, rakip alanda topu tutabilecek bir forvet  olsa fena olmazdı hani.  Ne diyelim, belki de bu transferler devre arasında yapılır ve takım zıpkın gibi olur. 

MAÇ YAZISI ;

Klasik savunma dörtlüsünün hemen önünde Volkan FINDIKLI var, bu demek oluyor ki savunma merkezini 3 stoperle kapatacağız. Volkan iyi niyetli ve tertemiz bir delikanlı, kendisini Konyaspor altyapısından tanıyorum, Salih EKEN hoca kazandırmıştı o zamanlar, stoper oynuyordu. Daha sonra ayrıldı ve tekrar Anadolu Selçukspor'a stoper eksiğini gidermek için transfer edildi. A takıma da stoper olarak çağırıldı ama iki yıldır ön libero pozisyonunda oynuyor.  Bu mevkiyi tam anlamıyla beceremiyor ama elinden geleni yapıyor. Seyirci orada hep Mehmet Topal tarzında bir adam görmek istiyor ama böyle bir adam bulmak hiç kolay değil. 

Orta sahanın merkezinde Ali Çamdalı ve Amir Ahmet var pas trafikleri iyi değil ama en azından koşup alan kapatıyorlar , aklımıza  Holmen-Çamdalı ikilisi geliyor  ama o geçen yılda kaldı. Kanatlarda Ömer Ali etkili, Miloseviç ise idare eder pozisyonda göründü, zaten Ömer Ali'nin çıkışı ve Meha'nın oyuna girmesi  dripling  sayısını azalttı ve Braga takımını öne doğru itti. Sağlam bir Ömer Ali ikinci devre önünde çok boş alan bulabilir ve etkili atakların oluşmasını sağlayabilirdi. 

Karabük maçlarını izlerken biraz iç çekmiyor değilim, Traore'nin yokluğu bizi çok derinden yaralarken, Karabük takımına da bir o kadar fayda sağlıyor. Traore finali iyi oynayan, rakip alanda topu tutabilen, faul alan, gol atan ve attıran bir oyuncuydu. Şimdi bu tipte bir oyuncuya maalesef sahip değiliz, umarım devre arasında saydığım özelliklere sahip bir oyuncu ile anlaşılır. Zira ligimizi de tanıyan bu tipte oyuncular takımlarına fayda sağlar. 

Bajiç asla bir forvet oyuncusu değil.  Birkaç yıl içinde iyi bir forvetin arkasında sürpriz bir golcü ve pasör olarak oynayabilir ama nokta forvet değil. Neden mi ? Özellikle hızlı hücumlarda o kadar düz koşular yaptı ki,  onu  koşarken tutmak çok kolaydı, iki hızlı hücumda doğru koşular yapsa, topla oynayan oyuncuyu  1:1 bıraksa belki gol pozisyonları oluşacak, belki de galibiyet golü gelecekti.   Hızlı hücumlarda topla oynayan oyuncuya alan boşaltmak, rakip oyuncuyu aldatıp kendini boşa atmak bir meziyettir, bunu becerdiğinde çok kolay golleri kalenin içine yuvarlaması içten değil. 

Braga maçında atılan bir gol ve alınan bir puan belki bizi bir üst tura taşımak için yetmeyecek ama, öz güven ve tecrübe açısından bizi bir seviye yukarı taşıyacağı kesin.  Bu yıl Avrupa Kupalarında oynanan oyunların, alınan skorların benim için hiçbir kıymeti yok.  Ben  takımın her maç biraz daha iyi oynadığını ve keyif verdiğini görüyorum. Son 10 dakika yapılan baskı ile kazanılan toplar ve girilen pozisyonlar maçı kazanmak adına önemli hamlelerdi. Aynı zamanda takımın dayanıklılık ve kuvvet açısından da iyi durumda olduğunu gösteriyor. Benim için bir başka gösterge oyuncuların geçmiş yıllara oranla daha az sakatlanması ve sakatlıktan daha erken dönmesi. Bunu iyi antrenmana ve profesyonel yaşantıya bağlıyorum. 

Avrupa Kupası maçları bu yıl damağımızda hoş bir tat bıraktı, Atiker Konyaspor Yönetimi bir macera aramaz, Aykut Kocaman küstürülmezse 5 yıl içinde iki veya üç defa Avrupa Kupalarına gidebileceğimizi düşünüyorum.  Kadro yapısındaki eksiklerin de zamanla tamamlanacak olması beni gelecek için heyecanlandırıyor. ATILAN GOL VE ALINAN BİR PUAN AVRUPADA  İLKLERİN HANEMİZE YAZILMASIYDI. DARISI GELECEK MAÇLARIN BAŞINA!