Bu şehrin üstünden ziyade altındadır kıymetlileri. Gönül erleri, İslam neferleri, mücahitleri, evliyaları ve erenleri bu şehir Konya yapan değerlerdir...

Hiç şüphesiz ki bu değerler içerisinde Hz. Mevlana farklı bir yer tutar. Bir ayağı sabittir İslam ile diğer ayağıyla dolaşır dünyanın dört bir ilinde...

Onun bir çağrısı vardır. 'Gel' der, ne olursan ol yine gel... İster Yahudi ol, İster Mecusi... Bin defa tövbe etmiş olsan da yine gel...

Buradaki çağrı, Konya'ya gel değildir ki bizim Hz. Mevlana'nın bu çağrısını en yanlış anladığımız nokta burasıdır. 

Buyursunlar Konya'ya da gelsinler ama Hz. Mevlana'nın çağrısı Konya'ya değil İslam'adır.

Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından yılın dört mevsiminde yerli ve yabancı çok sayıda turist akın akın Konya'ya geliyor. Hz. Mevlana'nın Türbesi'ni ziyaret ediyor. Müzesini geziyor. Tarihi değerleri inceliyor, Mevlana'nın felsefesini yansıtan figürler ve yine Mevlana'nın yaşadığı döneme ilişkin unsurların bulunduğu alanlar büyük bir titizlikle inceleniyor.

Ramazan ayında bu ziyaretler daha da artıyor. Günü birlik Konya'ya gelenler, iftarı Konya'da açıp sonrasında Konya'dan ayrılanlar oluyor. Özellikle haftasonu Konya'ya gelenler sadece iftar yapmakla kalmıyor. Geceyi Mevlana Meydanı'nda geçirip, sahuru da burada yapıyorlar.

Tabi bu gelişler esnasında gözümüze bazı olumsuzluklar, Hz. Mevlana'nın hayatına, felsefesine ve sunduğu öğretilere hiç de uymayan, onu adeta karalayacak, lekeleyecek şeyleri de görüyoruz. 

Zaman zaman biz de Hz. Mevlana'nın Türbesi'ni ziyaret ediyoruz. Sadece ruhuna bir fatiha göndermek tek niyetimiz.

Bu amaçla ziyaret ettiğimiz Mevlana'nın Türbesi'nde baldırı çıplak, yarı beli açık, başı zaten açık gezen, Mevlana'yı bu şekilde ziyaret eden şahısları görüyoruz. 

Bilmiyorum, Konyalıya bu tür şeyler çok mu yaban ve yad geliyor. Bilmiyorum bunları normal mi karşılamak gerekiyor...

Ama Mevlana civarında bu tür insanlara sıklıkla rastlıyoruz. Ve özellikle içinde bulunduğumuz Ramazan ayında Konyalılar, misafirlerinden daha hassas ve daha duyarlı davranmalarını istiyor. 

Tamam ziyaret edin elbette. Ama birazcık daha edep kuralları çerçevesinde ve en önemli İslam'ın emirlerine uygun olsun şekliniz şemaliniz. 

Hurafeler zaten almış başını gidiyor. Mevlana Türbesi'nin etrafını saran duvarlar pırıl pırıl parlıyor. Niye biliyor musunuz? Sürtünmeden dolayı. 

Hurafeye bir bakar mısınız? Sivri akıllının biri Mevlana'nın duvarına sürtün, çocuğun olmuyorsa çocuğun olur demiş. 

Yani delinin biri bir kuyuya taş atmış. Kırk akıllı da onun peşine düşmüş... Daha neler var neler. Ama şu mübarek Ramazan gününde fazla uzatmamak lazım gelir. 

Ne demiş Hz. Mevlana, 

“Ben yaşadıkça Kuran'ın bendesiyim, Hz Muhammed'in (sav) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse; Ondan da bizarım, o sözden de bizarım (şikayetciyim).”

Kur'an'da bu hurafelerin hiçbiri yazmıyor. Peygamberimiz hiçbir hadisinde böyle şeylerin yapılabileceğinden bahsetmiyor. O çok sevdiğimiz, saydığımız Hz. Mevlana da, benim üzerimden Hz. Kur'an ve Hz. Muhammed (SAV)'in söylediklerini çarpıtacak şeyler söyleyenler olursa iki elim yakalarında olur diyor. 

Yani özetle, bizar etmemek gerekiyor...