AİLE - ÖĞRENCİ  ve TOPLUM PARADİKMASI

Ailenin temel görevlerinden biri sağlıklı bireyler yetiştirmektir. Bunun için de ailenin sağlıklı ve güçlü olması gerekir. Ailenin sağlıklı olması ise üyelerinin birbirleriyle olumlu ilişkiler içinde olmaları ve rollerini beklenen düzeyde yerine getirmeleriyle mümkün olmaktadır. Anne-babanın uyumu ya da uyumsuzluğu çocuğun uyumunu da etkilemektedir. Çocuğun kişilik oluşumu, benlik saygısının gelişimi, özdeşim modeli olan anne-babasının kişilik yapılarına bağlıdır. Anne ve babasını model alan çocuk istenen veya istenmeyen davranışları onlardan öğrenir, kendini bu doğrultuda yönlendirir. Aile bireylerinin birbirleriyle ilişkilerinin sevgi, saygı temeline dayanması çocuğun gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Benlik saygısı, sosyal ve duyuşsal gelişimi gibi tüm gelişim özellikleri, ancak duygu ve düşüncelerine değer verilen ve ifade etmesine imkân sağlanan bir aile ortamında filizlenip gelişebilir. Birbirlerini olduğu gibi kabul edip destekleyen aile üyeleri yeni nesillerin de benlik tohumlarını ekmektedir. Anne ve babaların çocuklarının gelişim ihtiyaçlarının ve aile ortamının gelişimindeki öneminin farkında olması, sağlıklı bir etkileşim ve olumlu niteliklere sahip nesiller yetiştirilmesi açısından katkı sağlayacaktır. Anne-babaları tarafından kendi varlıklarından memnun bireyler olarak yetiştirilen çocukların daha mutlu ve başarılı olacağı unutulmamalıdır. Yaşamın ilk yıllarından itibaren gösterilecek koşulsuz sevgi, saygı, güven ve belli ölçülerde özgürlük, sağlıklı kişilik gelişimi üzerinde çok etkili olmaktadır. 

Aile yapısının okul çağındaki çocukların ortaöğretime kadar uzanan yaklaşık 13 yılı kapsayan en önemli dönemlerinde ne tür bir etki yaptığı ya da yapacağına bir ışık tutabilmek için yapılan bir araştırmayı paylaşmak istiyorum. Bu araştırmada “Ailelerinden beklentilerini dile getiren isimsiz mektuplar yazmaları istenmiş, öğrencilerin içinde bulundukları durumları ve ailelerine bakışlarına ilişkin görüşlerin bazıları da şu şekilde kaleme alınmış:

 “Televizyonun sesini çok açıyorlar, “kısar mısınız?” deyince kızıyorlar. Her gün misafir gelmesinden bıktım. Tek sosyal yaşantım, okul ve ev. Bazen ölmeyi bile istiyorum. Bazı zamanlar ders çalışmak bile istemiyorum.”  

“Benim en büyük sıkıntım, annem ve babamın ayrı olması. İnsan bunu düşündükçe mutsuz ve çaresiz kalıyor. ” 

“Her çocuk annesi ve babasıyla gezerken, bizim ailede her gün kavga oluyor. Benim derslerimdeki başarısızlığım bu yüzden. Bazen hiç hayatta olmasaydım diye düşünüyorum. Hep o kavganın içinde kendimi öldüresim geliyordu. Her gün kavgalı bir evin içinde bir çocuk nasıl yetişir bir düşünün. Artık hayattan bıkmış ve dünyadan nefret eden biriyim.” 

“Keşke annem ve babam biraz daha anlayışlı olsalardı. Beni 15 yıldır hiç tanımadıklarını sanıyorum. ”

 “Sevgili ailem, aslında sorunlarımı böyle bir mektupla değil de sizinle açıkça konuşmak isterdim. Ne yazık ki, bu medenî cesareti kendimde bulamadım. Derslerde kötü not aldığımda bana kızmasanız bile kendi kendinize söylenmeniz beni çok üzüyor. Artık kendim için değil onlar için çalışıyorum. Çünkü onları çok seviyorum. Kendimi onlar için feda edecek kadar! Başarısızlığımın sebebi, ilkokul 4. sınıftan beri sürekli özel dersler ve kurslar. Bu kendimi bir yarış atı gibi hissetmemi sağladı.” 

“Sizden tek istediğim şey, benimle ilgilenmeniz. Sadece bana istediklerimi alıp, cebime harçlığımı koyup okula göndermeyi bir anne ve babanın görevi olarak görmenizi istemiyorum.

 “Benim ailemle sorunum yok denilecek kadar azdır. Çünkü benden umudu kesmişler. Onun için hiçbir şeyime karışmıyorlar. Babam arada bir “Sen ne yaparsan yap kendine yaparsın” diyerek olayı geçiştiriyor.” 

“Baba, ille de bu sene Üniversiteyi kazanmam gerektiğini söylüyorsun. Sanki Üniversiteyi kazanamayınca başka şekilde hayatımı sürdüremezmişim gibi.” 

“Benimle konuşun, dertleşin, acımızı, sevincimizi birlikte paylaşalım. Sizin emeklerinizi boşa çıkarma korkusu beni hırslandırmak yerine daha çok sinirlendiriyor ve üzüyor.” 

 “Her karne döneminde intihar düşüncesiyle yoğrulmam ve yeniden hayata yönelmem o kadar zor oluyor ki. Artık iki düşünce arasında gidip gelmekten yoruldum.” 

Bu isimsiz mektuplardan yansıyanlar, çeşitli yaş guruplarında ki öğrencilerin aile beklentisi ve ruhsal durumlarını yansıtmaktadırlar. Bu gözlemler Türkiye genelinde ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim okullarında okuyan öğrencilerin aile beklentileri, öğrencilerin kendisine, ailesine ve topluma bakış açılarını ortaya koymaktadır!

Anne, Babalara ve Öğretmenlerimize sesleniyorum; Bitmek üzere olan bir öğretim döneminin daha sonuna gelmişken ve aynı zamanda sonuçları açıklanan TEOG sınavı ve yine bir diğer heyecan olan YGS öncesinde bir gerilim ortamı oluşturmadan sabırla öğrencilerimizin duyguları ile hemhal olalım. Umudumuz olan yarının kahramanlarına saygı duyalım. Ayrıca bilinçsizce ve acımasızca çocuklarımızı hırpalayan, renciden eden, yersiz ve gereksiz çevre baskısından koruyalım. Herkes kendince akıl verdiği düşüncesiyle ne tür bir toplumsal tahribata neden olduğunun farkında bile olmadan bir ışığın sönmesine, gençlerin bedensel, zihinsel ve bence en önemlisi ruhsal olarak çökmesine neden olabiliyor. Dikkatli olalım!