TBMM başkanı Cemil Çiçek 23 Aralık 2013 tarihinde yapılan mülakatta şöyle demiş:

"Şu an iddia ediyorum, ekonomideki kayıt dışının en az iki katı Türkiye'de siyaset kayıt dışındadır. Siyasetin bir görünen aktörleri var, envanterde, tabloda, çizelgede, skalada görülen kayıt içindeki siyaset. Bunlar siyasi partilerdir, bizleriz. Ama Türkiye'de siyaseti biz yapmıyoruz: Biz başkalarından arta kalan ne varsa onu yapıyoruz ve kayıt içindeyiz.”

'Siyasetçi'“Dünyanın (ülkenin, şehrin, mahallenin, evin, ferdin) aldığı şu şekli beğenmiyorum, şu şekli almalı” diyendir.

'İdareci' ise siyasetçinin tayin ettiği çerçeve içinde ve istikamette faaliyet yürüten bir müdür (Arapça 'müdîr' idare eden manasında olup kelimesinin bozulmuş hali 'müdür'dür.)

Mahalli idareler seçiminde belediye başkanlığına talip olan, eski tabirle namzetler yeni tabirle adaylar piyasada arz-ı endam ediyorlar.

Adaylar belediye başkanı olmak istedikleri şehirlerle alakalı projelerini de açıklıyorlar. Adaysan projen de olmalı arkadaş. Projesiz adaylık makbul değil. Projeler de cafcaflı olmalı hani!...  

Bu projelerin vasıf ve mahiyetine bakılacak olursa farklı siyasi partilerden aday olanların söyledikleri şeylerin siyasi açıdan esaslı bir farkının olmadığı gayet açık.

Kentsel dönüşüm, asfaltlama, betonlama, kilitli taş,  şehrin turizme kazandırılması, otoparkların artırılması, altgeçit-üstgeçit!

Seçmenler oy verecekleri zaman tercihlerini tayin ederken bu projelerin pek de mühim olmadığı biliniyor. Mesele umumi siyaset sahasında zaten hallediliyor. Bunu da bilen zaten biliyor. Ancak yasak savsın, dostlar alışverişte görsün kabilinden projelerden dem vurmadan da edilemiyor.

Lafı dolandırmadan söylemeliyiz ki, belediye başkan adayları 'siyasetçi olmadıklarını' ibraz ederek adaylık yapıyorlar. Bazen açıktan bazen ima yollu; “Bakın, görüyorsunuz benim ideolojik takıntılarım yok. Siyasi bir amaç taşımıyorum. Benim amacım durumu idare etmek. Ben şehri olmazsa olmaz, vazgeçilmez bir siyasi bir ufka yöneltmek gibi bir kirli işin içinde asla değilim. Benim heyecanlarla işim yok...” diyorlar.

Hal böyle olunca adaylar belediye başkan adayından daha çok kaymakam adaylarına benziyorlar. Güncel siyasi meseleler konusunda suskun, ketum, edepli ve terbiyeliler. Ağır başlı hepsi! Belediye reisi adayı değil de atandığı makamda arıza çıkarmayacağını lisan-ı hâl ile beyan eden, atanmayı bekleyen bürokrat havasındalar.

Eskiden belediye reisleri memleket meseleleri hakkında fikir beyan ederlerdi. Bunların o işlere kafaları pek basmıyor. Bunların çok iyi anlamak zorunda hissettikleri ortak mevzu şehrimizi 2. ligde temsil eden futbol takımının geleceği.

AKP'lisinden, MHP'lisinden tutun da CHP'lisinden Saadetlisine kadar hiçbirinin ağzından “futbol meselesiyle meşgul olmayacağız, ata sporumuz olan güreş ve ciritin yeniden millet hayatımızdaki yerini alması için çaba sarf edeceğiz”  sözü çıkmıyor mesela.  Sizin anlayacağınız onca futbol taraftarı seçmen varken böyle bir vaadde bulunacak kadar enayi değil hiçbiri.

Belediye Başkanları böyle de sair siyasi(!)ler farklı mı? Diyeceksiniz!

Eskiden Demirel, Türkeş, Erbakan, Ecevit seçimden önce karşılıklı bir tartışma programı yaparlardı. Bu programlarda birisi özelleştirmenin karşısında yer alırken diğeri özelleştirmenin nimetlerini savunurdu.  Birileri batılı oldukları için batıldı. Birisine göre Türkiye bir mozaik diğerine göre asla öyle değildi. Şimdi siyasiler birbirlerine hikâyeden meydan okuyorlar ancak hiçbiri karşılıklı tartışma programlarına çıkmak gafletinde bulunmuyor.  Niçin dersiniz? Sakın aralarında tartışma çıkacak bir mesele kalmadığı anlaşılmasın diye olmasın.

 Bir partinin eski ilçe başkanı olan adaya şu suali sormuştum:

“-Konya'da Tahir Akyürek yerine Atilla Kart Konya Büyükşehir Belediye Başkanı olsa Konya'nın şeklinde şemalinde hangi değişiklik olur?

Cevap “merkezi hükümetten aldığı pay düşer” oldu.

Cemil Çiçek yazımızın başında ne demişti “Türkiye'de siyaseti siyasi partiler yapmıyor”

Depremler ve görüntü kirliliği (!) bahanesiyle vatandaşın elinden zorla evinin alınarak sitelere tıkıştırılmasını sağlayan 'Kentsel Dönüşüm' tatbikatının muharrikini siz yoksa Şehircilik Bakanlığı mı sanıyorsunuz.

“Mahalle Baskısı” tabirini Türk kamuoyu ilk defa Şerif Mardin'in ağzından 2 Mayıs 2007 tarihinde Ruşen Çakırla yapılan mülakatta duymuş.

Şehircilik Bakanlığına atanan zevatın, kentsel dönüşümün neyi dönüştürdüğünü döndürdüğünü, uçurduğunu, göçürdüğünü anlayabilecek hassasiyeti var mıdır?

!

30 Mart'ta Türkiye ahalisi seçilmeyi bekleyen adaylara mı yoksa atanmayı bekleyen müdürlere mi oy verecek?

Mustafa DEVECİ

12 Rebiül Ahir 1435

(12 Şubat 2014)