Hepimizin sık sık kullandığı, uğruna “devletler yıkılıp kurulduğu”, herkesin birbirini kırıp döktüğü, lakin bir türlü göremediği, bulamadığı, uygulayamadığı bir varoluştur adalet.

Herkes adalet ister, adalet bekler karşısındakinden. Lakin hiç, aynanın karşısına geçip de “adalet ben miyim” demez.

Uzun bir aradan sonra böyle ağdalı bir konuyu yazmak istememdeki neden, bir dostumun SGK kurumundan anlamsız bir ceza ödeme emri almasıdır.

Ticaretle uğraşan bu dostumun küçük bir dükkanı ve yanında sigortalı olarak çalıştırdığı birde işçisi var. Primlerini ve vergilerini de zamanında ödeyen bu dostum, SGK kurumundan, içeriği para cezası olan bir ihtar alır. Nedenini araştırır. Yanındaki işçisi 5-6 ay kadar önce rahatsızlanır, hastaneye gider doktor 3 günlük rapor verir. Elemen 3 gün istirahat eder ve işine döner. İş veren ne işçisinin maaşını eksik öder nede sigorta primini eksik yatırır. Hepsini tastamam öder. İşçi de raporu muhasebeye gönderip SGK dan çalışmadığı günün parasını talep etmez. Yani rapor işleme alınmamıştır. Ama hastane kayıtlarında olan bu rapor sistemde gözüktüğü için SGK’nın acar ve çalışkan memurları bunu görünce işverenin haberi var mı yok mu demezler, 1279 TL’lik cezayı basarlar. Niye bu raporu onaylayıp sisteme işletmedin diye. Halbuki , cezayı tebliğ ettikleri metotla eksikleri de bildirmeleri gerekmez mi? Asgariden görev bilinci olan memurun ilk yapması gereken ceza yazmak mıdır, yazmadan uyarmak mıdır?

Kaldı ki;

İşverenin ve işçinin sizden bir talebi var mı? Yok! Kurumun zararı var mı? Yok! Aksine kurum kar ediyor.

Peki bu ceza niye?

Yine bir arkadaşım Mersin’deki bir müşterisine mal satar. Fatura bedeli 2700 TL’dir. İrsaliyeli faturasını keser mal ile birlikte ambara verir. Daha sonra Seyhan vergi dairesinden fatura bedelinin %10 tutarında ceza tutanağı ve ödeme emri ile birlikte gelir. Arkadaşım şaşırır, muhasebecisine sorar. Faturayı incelerler meğerse faturada ki tek eksik düzenlenme saatidir. Yazılmamış.

ergi memurları; yolun kıyısına duruyorlar, yük kamyonlarını “sözde” kontrol ediyorlar. Evrakı olanlar kontrol ediliyor şekil ve şarta uygunluk göstermeyen evrak sahiplerini cezalandırıyorlar. Hal bu ki araçta en az 200 kişinin malı var irili ufaklı. Birçoğunun faturası yok! indirip saysa bunları bulur. işine gelmez acar memurun. Adam, hem KDV, hem gelir vergisi ödedi, üstüne birde ceza!

Evraka bak! eksiği var mı? Bas cezayı. Şimdi Seyhan vergi dairesinin acar memurları görevlerini yapmış huzur içinde aldıkları maaşı hak etmiş mi oluyorlar?

Yine bir başka olay!

Merkez ilçe belediyesinin birinde bir arkadaşa ilan reklam vergisi tahakkuk ettiriliyor. Belediyenin zabıtası, bir gün çarşıyı dolaşır, tabelaları fotoğraflaştırıp, ilgili birime gönderiyorlar. Masa başı “mevzuat erleri” de geriye dönüp 25 yıllık vergi oluşturuyorlar. Son ,7 yıllık ilan reklam vergisini de ödeme emri olarak arkadaşa gönderiyorlar. Arkadaşım yazıyı alıyor ve belediyenin hukuk müşavirliğindeki tanıdığına gösteriyor. Diyorlar ki; “Bunun gerisi var, liste bayağı uzun” arkadaş şaşkınlık içinde “ne yapmak lazım?” diye sorar,” ödeyeceksin başka yolu yok” derler. Sonrasında avukatını arar. Avukat; “öyle şey olur mu 5 yıldan sonrası zaman aşımına uğrar” der. Adamcağız 5 yıllığını öder. Diğer 2 yıl için vergi mahkemesine dava açar ve tebliğ edilmeyen kalan yılların borçları da sistemden kalkar. Madem böyle çözümü var, adamı niye zorluyorsunuz “öde” diye? Belediyecilik; ticarethane mi, hizmet etme yeri mi?

Sen “bir kıl koparsam fayda” mantığı ile hareket edersen, vatandaşta “Devletin malı deniz, yemeyen…”mantığı ile hareket eder.

Şimdi diyeceksiniz ki “mevzuat hazretleri böyle diyor!” Ama bir başka mevzuat hazreti de sizin aksinizi söylüyor.

Vatandaşla Devlet’i çatıştırarak kime hizmet ediyorsunuz? Futbol topu gibi oradan oraya pasladığınız vatandaşı bir gün karşınızda bulacağınızı düşündünüz mü hiç?

Bahsi geçen 3 ayrı olay ,3 ayrı kurumda olmuştur.3 ayrı kurumun uygulaması da vatandaşla Devleti, Devleti yönetenleri, kanun koyucularını karşı karşıya getirmiştir. Devlet ve millet kaynaşmasını tesis edelim diye birileri çaba sarf ederken, birileri de “birbirine düşürelim” çabası içindedir.

Yasa Devleti mi, ADALET mi?

”Vergisiz devlet olmaz” derken ,mevzuatlarla birbirimizin boğazına sarılalımın kastedilmediği açıktır. Ülkede, böyle binlerce olay cereyan etmektedir. Bilgisiz, liyakatsiz, kifayetsiz muhterislerin işgal ettiği makamlar, mevzuat hazretlerinin gölgesinde vatandaşa zulüm mekanizmasına dönüşmektedir. Mevzuat memurları ve yasa uygulayıcıları, yasalar ve mevzuatın içinde boğulmak yerine hak ve hukuk kavramlarına derinlikli yorumlar getirirlerse devlet millet kaynaşmasını yakalamış oluruz. “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” ilkesinin, terazisinden şaştığımız zaman, “TUZ KOKMUŞ” demektir.

Çözüm!

Hak ve hukukun ne anlamına geldiğini anladığımız da, kendi hukukumuzu başkasının hukukuna üstün kılmadığımızda, yasalar ve mevzuatlara gerek duymayacağımıza inanıyorum.

Not: Malatya ve Elazığ’da yaşanmış olan elim deprem felaketinde ölenlere rahmet, yaralılara şifa, kalanlara ve milletimize başsağlığı diliyorum. Rabbim böyle acıları bir daha göstermesin.