Kanlı Noel

Makarios'un Adadaki Türk hâkimiyetine son vererek Zürih ve Londra Anlaşmaların feshettiğini açıklaması ve EOKA'nın yaptığı katliamlar sonucunda Avrupalı devletlerin seyirci kalmaları üzerine Makarios ve EOKA'cı Rumlar ve askerler faaliyetlerini daha çok artırdılar.  Anayasayı değiştirdiler ve Türklere tanınan hakları ellerinden aldılar. Türk hükümetinin anayasa değişikliğini kabul etmemesi üzerine 21 Aralık 1963'de Lefkoşa'da Tahtakale Mahallesinde ve İnönü Mahallesindeki Türkleri katlettiler. 23 Aralık 1963'te Lefkoşa'daki Türk halkı Akrititas planına göre 8 saatte imha edilmek üzere Grivas kumandasındaki EOKA'cılarla Kıbrıs'taki Yunan Alayına mensup askerler harekete geçti. Radyo, telefon, posta ve telgraf hatları Makarios tarafından kesildiği için Türkiye Büyükelçiliğinin irtibatı kesilmiş oldu. Bunun için Türk halkının sesini dünyaya duyurması mümkün olmadı. Makarios bu hareketi, “Türkler isyan etmiştir, tenkil hareketi başlamıştır” şeklinde duyurdu. Bu suretle Kanlı Noel olayları başlamış oldu.  3 gün süren harekât esnasında Türkler 97 şehit verdiler. 475 kişi yaralandı ve pek çok kişi kayboldu. 103 köy yakıldı. 30.000 kişi göçmen durumuna düştü. 25 Aralıkta Türk jetleri ihtar uçuşuna başlayınca Makarios ateşkes kararı aldı. 23-25 Aralık tarihleri arasında, Rum-Yunan askerleri, savunmasız Türk halkına karşı tarihe kara sayfalar hâline geçmiş bulunan, insanlığa yakışmayacak şekilde cinâyetler işlemişlerdir. Örnek vermek gerekirse, Lefkoşa Barbarlık Müzesi'nde görüldüğü gibi, silahsız bir ana ile 3 küçük çocuğunu kurşun yağmuruna tutarak delik deşik ettiklerini, aynı evde sığınmış bulunanları da kurşun yağmuruna tuttuklarını ve öldüler diye terk ettiklerini gösterebiliriz.

24 Aralık 1963′te Lefkoşa'nın Kumsal semtinde 11 kişi öldürülmüştür. Bunlardan 4′ü Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan (o dönemde 1960 anlaşmalarına göre Kıbrıs'ta görev yapan 650 kişilik Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanlığı'nda görevli Binbaşı)'ın ailesiydi. İlhan'ın evinin banyo küvetinde eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ile Hakan ölü olarak bulunmuştur. 26 Aralık'ta Avasıl köyündeki Müslümanlar katledildi. Kanlı Noel olayları, Türklerin adada can güvenliğinin olmadığını bir kez daha ortaya çıkardı.( Alasya,s.381) Fazıl Küçük ve Makarios'un ortak kararıyla 30 Aralık 1963'te İngiliz birlikleri Lefkoşa'daki yeşil hatta girdi. Böylece ada Kuzey güney olarak ayrılmış oldu

Adaya BM 4 Mart 1964'te barış gücü gönderdiyse de yapılan tedhişin önüne geçilemedi. Türkiye bu gelişmeler üzerine garantörlük hakkına kullanmak istediyse de ABD Cumhurbaşkanı Jonson'un gönderdiği mektup üzerine bu hakkını kullanamadı.

EOKA'cıların ve General Grivasın kumandasındaki Rumlar Türk köylerine ve kasabalarına yaptıkları yağma ve katliamlarını 1974 yılına kadar sürdürdüler. Batılı devletlerle yapılan görüşmelerde olumlu bir gelişme sağlanamadı. Bu arada Makarisos ile Yunanistan'ın arası açılmış, yapılan bir askeri darbe ile yerine General Nikos Sampson geçmişti. Nikos 15 Mart 1974'te radyoda yaptığı bir beyanatta bağımsız Helen devletini ilan etti. Bu ise adı konulmamış bir ilhaktı. Ortak müdahale konusunda İngiltere'ye giden Başbakan Bülent Ecevit eli boş dönünce Türk Hükümeti Adaya tek başına müdahaleye karar verdi.

I.Harekat

20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, adaya saat 6:05'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya başladı. Türk paraşütçüleri Lefkoşa'nın kuzeyine, Hamitköy - Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine indi. Denizden çıkarma, Deniz Piyade Tugayı'na bağlı askerlerce Karaoğlanoğlu (Pentemili) plajına yapıldı. Rumlar, Türkiye'nin 1963 ve 1967'deki gibi adaya müdahale edemeyeceğini düşünmüş bu yüzden ilk başta etkili müdahale edememiş, akşama doğru karşı harekâta başlamışlardır. Rumların karşı taarruzu 20 Temmuz akşamından 21 Temmuz sabahına kadar sürmüş, fakat Rum birlikleri başarı sağlayamamış Türk kuvvetleri mevzilerini korumayı başarmıştır. Ertesi gün tekrar ilerlemeye devam eden 4. Paraşüt Taburu, Rum birlikleri tarafından saldırıya uğrayan Kıbrıs Türk Alayı ile birleşerek Lefkoşa Havalimanı ve Kaymaklı bölgesine taarruza başladı. 2. ve 3. Türk Komando Taburları da Zeytinli istikametinde ilerlemeye başladı. 22 Temmuz'da 3. Paraşüt Taburunun taarruzu sonucu, Deliktepe'nin ele geçirilmesiyle, Türk birlikleri önce Girne'ye girdi, daha sonra da Lefkoşa'ya yöneldi. Ateşkes başlamadan Girne-Lefkoşa hattı birleşti.

15 Temmuz darbesinden sonra İngiltere tarafların iki görüşmelerle bir araya gelmesini teklif etmiştir. Birinci harekâtı gerçekleştiren Türk tarafı 25 Temmuz 1974'te Cenevre'de bir toplantı yapıldı. Tartışmalı geçen toplantının ardından 30 Temmuz'da bir protokol imzalandı. Bu anlaşmaya göre; 1)Güvenlik bölgesi kurulacak. 2) Yunanlılar ve Rumlar tarafından işgal edilmiş olan Türk köyleri boşaltılacak. 3) Gözaltına alınmış olan asker ve sivil personel ya mübadele edilecek ya da serbest bırakılacak. 4) Kıbrıs'ta barışın sağlanması ve anayasanın yeniden tesisi için ikili görüşmeler yapılacak.  Bu I. Cenevre toplantısına katılan 3 dışişleri bakanın yayınladığı bildiride Kıbrıs Cumhuriyetinde Rum ve Türk olmak üzere iki otonom idarenin var olduğu not edilmiştir.” denilmektedir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesi gereği 22 Temmuz 1974 tarihinde ateşkes ilan edildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu müdahalesinin sonucunda Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson Hükûmeti görevini bıraktı.

İkinci harekât: 

Cenevre anlaşması Yunanlılar tarafından hoş karşılanmadı. Yunanistan'dan Kıbrıs'a çok takviye birlikleri, silah ve cephane çıkarıldı.  Ancak 8 Ağustos'ta II. Cenevre Konferansı'nın yapılmakta olduğu zamanda Türklerin Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen, Rum Millî Muhâfız Alayı ve EOKA-B ele geçirdikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmamışlardır.

8 Ağustos'ta ikinci bir Cenevre Konferansı tertip edildi.  Bu toplantıya Rauf Denktaş ile Klerides de katıldı.  Rumların oyalama taktiği üzerine Türkiye Devleti II. harekâtı başlattı. Harekâtın yeniden başlatılacağı anlamına gelen "Ayşe Tatile Çıksın" (Ayşe, Turan Güneş'in kızı Ayşe Güneş'in adıdır.) parolasını Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Başbakan Bülent Ecevit'e bildirdi. Bunun üzerine 13 Ağustos'ta Türk birlikleri tekrar ilerlemeye başladı. Türk birlikleri 14 Ağustos'ta başkent Lefkoşa'ya, 15 Ağustos'ta Lefke ve Magosa'ya girdi. Türk askerlerinin ulaşamadığı Baf, Larnaka ve Limasol gibi şehirlerde Rumlar tarafından topluca Türk katliamı yapıldı. Taşkent, Muratağa, Atlılar, Sandallar gibi yerlerde toplu mezarlar bulundu.

Harekât neticesinde bir taraftan Magosa'ya diğer taraftan Lefke'ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi. 1975'te bağımsız Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. Kıbrıs Müslüman Türk Toplumu 1979'da İslam Konferansı Toplantısı'na gözlemci olarak kabul edildi. Daha sonraki siyasi gelişmeler neticesinde 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu ve ilk Cumhurbaşkanı da Rauf Denktaş oldu.

Sonuç

Harekâtın sonucunda Türkler sistemli bir şekilde katledilmekten kurtulmuşlar ve kendi devletlerini kurmuşlardır. Rumlar ise adadaki Türk askeri varlığı bir işgal olarak görmekte Kıbrıs'ın kuzey kesiminin Türkiye tarafından işgal edildiği görüşündedirler ve bunu dünya kamuoyuna kabul ettirmişlerdir. Birleşmiş Milletler ise Kuzeyde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımıyor ve adanın tek hâkimi olarak Bağımsız Kıbrıs Devletini görüyor. Diğer devletlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Devletini tanımamasını sağlamıştır. Birleşmiş Milletlere göre Türk askeri ada işgalcidir ve uluslararası hiçbir anlaşmaya bağlı kalmadan adayı işgal etmiştir.

Kurtlar sofrasında hayatını devam ettirmek isteyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine Birleşmiş Milletler tarafından içi tuzaklarla dolu planlar teklif edilmekte, adadaki Türk varlığın hakimiyet hakkı ele alınmak istemektedir. Annan Planının tamamen bir aldatmaca olduğunu ileri süren Denktaş bu konuda Kıbrıslı ve Türkiyeli idarecileri ve gençleri uyarmaktadır: “Rum liderlerinin bize bakış açısı “Elenlerin Kıbrıs'ında Türk azınlığıdır.” Bu bakış açısı bu güne kadar değişmemiştir. Rumların mücadeleleri hep Elenizm için olmuştur. Kıbrıslılık iddiaları bizi Türklüğümüzden ayırmak içindir.Kıbrıs'ı 1960 Anlaşmasına aykırı olarak bağlantısızlara üye yaptılar. Kıbrıs'ı Elen Adası yapmak için oy toplamak için! Sonra da AB'ye üye soyundular. Silahla yapamadıkları AB yolu ile elde etmek için AB üyeliği bir araç olarak kullanılacaktır.(Denktaş, Rauf, Kıbrıs Girit Olmasın, s.13 v.d,58 v.d, Remzi Kitabevi, Kasım-2004/İST)