Neymiş, “Ş3eb-i Arus başka şehirlerde kutlanamazmış!”

Lütfen ifadeyi şöyle okuyunuz:

10 Kasım Sadece Anıt Kabir'de Gerçekleştirilsin!”

İkisi de abesle iştigal değil mi?

İkincisini yani Anıt Kabir isteğini dile getiren yık ama etliekmeğin çok tüketildiği Konyamızda  bir çığlık kopuyor:

“Şeb-i Arus Konyanındır, Konya'da Kalacak!”

Bir başka ifadeyle, “Mevlana'yı Konya'ya Hapsediyoruz, Ötesi Yok” deniliyor.

Halbuki sadece İstanbul'da değil, Tahran'da, Tebriz'de, Belh'de “Şeb-i Arus” düzenlenmesi için gayret göstermeliyiz.

Elbette etliekmeği de az yemeliyiz.

Mevlevihanelerin olduğu vilayetlerde yani Kütahya'dan Lefkoşa'ya kadar geniş bir coğrafyada “Şeb-i Arus” düzenlenmesi için çalışmalıyız.

Böylelikle Mevlana daha çok konuşulur, daha çok gündeme gelir ve Konya'ya gelmek, kaynağına ulaşmak isteyenler daha da çoğalır.

Eşyanın tabiatı böyledir.

“İlle de Konya” demek meşhur fıkradaki “Odunun Parası” demektir.

Bir kıymetin İstanbul'a ulaşması, Türkiye gündemine girmesi bazen dünya gündemine girmesi demektir. BAŞARI demektir.

Konuyu başka bir misalle açıklamaya çalışalım.

“Belediye Sanatçımız” ve hepimizin sevgilisi Kör Ahmet'in İstanbul'a ulaştığını bir düşünün. 

Özay Gönlüm ve Ahmet Özdemir'i lütfen bir kıyaslayın.

Özay Gönlüm bütün Türkiye'de biliniyorsa sebebi İstanbul'a ulaşmasıdır, ya Kör Ahmet?

İsterseniz bu örneklemeye HAŞİM AKTEN ve KEMAL ÖZER'i de ilave edebilirsiniz. 

Sonuç olarak, bir konu İstanbul'da g-ündeme geliyorsa ancak memnun olunur.

Ama normaldir, KALKINMA AJANSI'na “Mevlana” adını zorla verdirtmiş bir kısım Konyalıdan hangi ufuklu hareketi beklersiniz?

Bir tarih yine Mevlana Filmi gündeme gelmişti de, şehrimizden itirazlar yükselmişti:

“Mevlana Filmi Konya'da Çekilmeyecekmiş vs!”

Çağrı Filmi, “Hacı” da mı çekilmişti?

Filmler stüdyoda çekilir.

Mevlana filmine, elektrik direksiz bir yer bulursanız Konyamızdan birkaç sahne ilave edebilirsiniz, o kadar!

Mevlana Filmi Konya'da Çekilsin, Şeb-i Arus Sadece Konya'da Olsun!

Etliekmekler de “duble” olsun!

Biz burada, böyle “kılkuyruk” iddialarla kendimize meşgale bulurken, Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde neler oluyor?

Dünya Gazetesi'nin haberini özetliyoruz:

“Avrupa'nın en büyük Mevlevihane'sinin bulunduğu Gelibolu'da kaybolmaya yüz tutan MEVLEVİ TATLISI yeniden canlanıyor.

“Girişimci Kadın” unvanı ile ödül alan Atiye Laçin, Mevlevi Tatlısının pek çok zincir marketler ile havaalanlarında da satıldığını, şimdi de THY uçaklarında yolculara ikram için görüşmeler yapıldığına dikkat çekti.

“Yıllık 20 TON üretimimiz var” bilgisini veren Atiye Laçin “yurt dışından gelen talepleri artık karşılayamıyoruz” dedi.

NATO'nun Türkiye tesislerine satış yaptıklarını belirten Atiye Laçin “şimdi de hedefimiz NASA” diye konuştu.

Kıymetli okuyucular, Gelibolulu Atiye Laçin MEVLEVİ TATLISI üretip NATO'ya satıyormuş, hedefi de NASA'ya ulaşmakmış!

Ulaşır, bence ulaşır.

Biz de etliekmek yer ve KALKINMA AJANSI'na “MEVLANA” ismini veririz.

Yasaklarla mücadeleyi hedef ilan eden hükümete “Şeb-i Arus İstanbul'da YASAKLANSIN” talimatı veririz.

Sahi, Gelibolu'da üretilen ve NATO'ya dahi satılan MEVLEVİ TATLISI'da yasaklansın mı?

Bitirirken,

Bu şehirde, “MEVLEVİ TATLISI” üretilmemişse, NATO'ya THY'ye satılmamışsa sebebi nedir acaba?

“Şeb-i Arus İstanbul'da Yasaklansın.”

Emriniz olur, Yıl 2014 Başka Neler Yasaklansın?