Bu sempozyum “Mevlana’nın Selçuklu Dünyası”na ışık tutacak Bu sempozyum “Mevlana’nın Selçuklu Dünyası”na ışık tutacak

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi, 30. yıl etkinlikleri çerçevesinde düzenlediği programlara bir yenisini daha ekledi. Karatay Belediyesi iş birliği ile TYB Konya Şubesi Kültürevi Dr. Mehmet Doğan Kütüphanesinde "Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp, Felsefeyi Sosyolojiyle Yenilemek" programı yapıldı.

Yenigün Gazetesi Yazarı, Gazeteci Sadık Gökce’nin düzenleyiciliğini üstlendiği programının konuşmacısı Prof. Dr. Ali Utku oldu. Ziya Gökalp’in Türkiye’de felsefeye yaptığı katkıları anlatan Prof. Dr. Ali Utku; “Gökalp, Türk milliyetçiliğinin öncü teorisyeni olarak tanınsa da felsefi ve sosyolojik çalışmalarının da derin bir önemi bulunmaktadır. Yusuf Akçura, 1903 yılında yayınladığı "Üç Tarz-ı Siyaset" adlı eserinde Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük ideolojilerinin tekliflerini ele almış ve bu ideolojilerden hangisinin başarıya ulaşacağı hususunda kesin bir hüküm vermemiştir. Akçura'nın bu sorusu, Ziya Gökalp’in 1913’te yazdığı “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” ve 1923’te kaleme aldığı “Türkçülüğün Esasları” eserlerinde yanıt bulur. Gökalp, sadece mefkureci (idealist) bir milliyetçi değil, aynı zamanda realist bir entelektüel olarak Türk milliyetçiliğinin reel politik içinde kazanan ideoloji olacağını ön görmüştür. Ancak bu, yalnızca Türk milliyetçiliğinin başarısı değil, aynı zamanda imparatorluğun çözülüş sürecinin Balkan ve Arap milliyetçilikleri tarafından şekillendiği bir tarihsel bağlamın ürünüdür” dedi.

TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI OLDUKÇA ÖNEMLİ

Gökalp’in 1923 yılında yazdığı “Türkçülüğün Esasları”nın Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına damgasını vuran bir program sunduğuna dikkat çeken Utku, şunları kaydetti; “Bu programın Cumhuriyet yöneticilerinin politikalarıyla ne ölçüde örtüştüğü, 100. yıl vesilesiyle yeniden ele alınmaktadır. Bununla birlikte, benim konuşma konum, Gökalp'in milliyetçilik yönüyle değil, onun felsefi ve bilimsel temelleriyle ilgilidir. Gökalp’in, kültür dünyamızda beşeri ve sosyal bilimlerin gelişiminde önemli bir kavşak noktası oluşturduğu, Darülfünun’da İçtimaiyat Şubesini (Sosyoloji Bölümü) kurmasıyla da görülmektedir. Türkiye, Fransa’dan sonra dünyada sosyolojiyi akademik bir disiplin olarak kabul eden ilk ülkelerden biridir. Gökalp, bu alandaki öncü rolüyle Türkiye'deki sosyoloji çalışmalarının temelini atmıştır. Gökalp’in düşüncesinde dikkat çeken bir diğer unsur ise toplumsal sorunları bilimsel bir zeminde ele alması, felsefi ve sosyolojik yöntemleri kullanarak milliyetçiliğin temellerini bilimsel bir temele oturtma çabasıdır.”

HEM BATI’DAN HEM GELENEKSEL TÜRK DÜŞÜNCESİNDEN BESLENDİ

Prof. Dr. Ali Utku ayrıca, Durkheim’ın Fransa’da sosyolojiyi yerleşik felsefe ve psikolojiden bağımsız bir bilim haline getirme çabasını anlatarak, Gökalp’in bu yaklaşımları kendi sosyolojik sistemine nasıl uyarladığını detaylandırdı. Utku, Gökalp’in bu çerçevede Türk milletine yönelik sosyolojik analizlerinde hem Batı felsefesinden hem de geleneksel Türk düşüncesinden beslendiğine dikkat çekti.

Modernleşme serüvenimizin erken evrelerinde, 1933 Üniversite Reformu’na kadar kültür dünyamızda felsefenin özellikle kurumsal anlamıyla genelde Fransız etkisiyle ve Fransız modeliyle şekillendiğini vurgulayan Prof. Dr. Ali Utku, Zira Gökalp de dönemin felsefede kurucu aktörlerinden Emrullah Efendi, Filibeli Ahmed Hilmi, Babanzâde Ahmed Naim, İzmirli İsmail Hakkı, Mehmed Ali Aynî, Ferid Kam gibi entelektüellerle birlikte Victor Cousin ve takipçilerinin (Paul Janet, Élie Rabier vd.) Fransa’da eğitim kurumlarında müfredatı belirleyen eklektik spiritüalist modeline bağlı olarak hazırlanmış felsefe el kitaplarını esas aldığını belirtti. Utku, Durkheim’ın felsefe dersleri üzerine yapılan tartışmalarda, eklektik spiritüalist modelin Durkheim tarafından nasıl benimsendiği sorusunun dikkat çektiğini vurgulayarak şunları aktardı; “Durkheim, genellikle pozitivist sosyolojisi ile tanınır. Ancak bu felsefe derslerinde, onun pozitivist sosyolojisi ile eklektik spiritüalist yaklaşım arasındaki bağlantının nasıl kurulabileceği sorusu öne çıkar. 1883-1884 yıllarında verdiği derslerde, felsefenin bölümleri başlığı altında Aristoteles’ten itibaren farklı felsefe sınıflandırmalarını ele almıştır. Victor Cousin’in önerdiği ve dört bölüme (psikoloji, mantık, ahlak ve metafizik) ayırdığı sistemin en iyi yöntem olduğunu ifade eder.

Bu yapı, insan zihninden hareket eden idealist, spiritüalist ve psikolojik temelli bir felsefe anlayışını yansıtır. Durkheim’ın akademik kariyerine başladığı dönemde, psikoloji Fransa’da hala felsefenin bir dalıydı. Durkheim, sosyolojiyi felsefe ve psikolojiden ayırarak bağımsız bir bilim dalı haline getirme çabası içindeydi. Felsefe Dersleri’nin ortaya çıkmasıyla gelişen literatürde, Durkheim’ın sosyolojisinin bu eklektik spiritüalist felsefeyle bağlantısı tartışılmaktadır.” Program sonunda Prof. Dr. Ali Utku ve Sadık Gökce’ye teşekkür beratları ve TYB Konya Şube yayınları; TYB Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu ve önceki dönem Konya Milletvekili Ahmet Sorgun tarafından takdim edildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ