Önceki yazımda, yaşadığımız süreçten kurtulmanın en önemli çözümünün üretim olduğunu yazmıştık.

Hem de cümlelerimizi teyit ederek…

‘Üretmeden bu sıkıntıları aşamayız’ diye de eklemiştik.

Üretim sadece bir alanda değil…

Her alanda kendimize yetecek üretimi yapamazsak, bu savaşın devam edeceğini bir kez daha yineleyelim.

Sanayi de öyle…

Tarımda öyle…

Konya sanayisinin her geçen gün daha da geliştiğini biliyoruz.

Tam, tarımın da eksikleri olmasına rağmen üretimde iyiyiz diyecektim ki…

Özyeşilyurt Tarım Makineleri Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Koç, anlattıklarıyla bana ters köşe yaptı.

Nasıl?

Tarımda Avrupa’nın gerisindeyiz!

Bizim bugün, ‘teknolojik tarım yapıyoruz’ diye kendimizi avuttuğumuz birçok tekniği adamlar 40 yıl önce kullanıyormuş.

Düşünün…

Hollanda dediğiniz ülke, tarımda söz sahibi…

Baksanız, Konya kadar yüz ölçüme sahip…

Nüfus derseniz…

O da çok büyük değil…

Ama tarımda dünyada adından söz ettirmiş.

Ne yapmış olabilir ki?

Üretim de var tedarik de…

Dışa bağımlılık yerine tarım ürünleri ihraç ediyor.

Garip değil mi?

Peki bizde durum nasıl?

Bundan sonrasını Hüseyin Koç’tan dinleyelim…

“Avrupa ilk katı gübre makinesini 1960 yılında üretmiş. Dolayısıyla tarımda bizden kat kat öndeler. Biz bazı şeylerin yeni farkına varmışız. Misal, John Deere’nin yıllık cirosu Türkiye’deki bütün tarım makinecileri dahil, traktör üreticileri dahil 3 katı civarındadır. Avrupa’da çiftçi bilinçli, imalatçı bilinçli.

Topraklarımızın neredeyse tamamı organik madde bakımından fakir. Toprakta yüzde 3 oranında olması gereken organik madde yüzde 1’in altında. Organik madde olmamasından kaynaklı olarak toprakta sıkışma oluyor ve çözülmüyor. Kimyasal kullandıkça daha da sıkılaşıyor, sertleşerek toprağın verimi her geçen gün azalıyor. Su geçirgenliği azalıyor. Zaten sulama yapacak suyumuz yok. Çok ciddi kuraklık var. Yağış olduğunda da bu sıkılaşmadan dolayı su toprakta derine inemiyor. Buna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Sebze meyve atıkları buna bir çözüm olur diye düşünüyoruz. Türkiye’de senelik ortalama 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Bir kamyonun 10 ton çöp taşıdığını hesap edersek, bu da yılda 2,5 milyon kamyondan fazla gıdanın çöpe atıldığını gösteriyor.

Yani…

Bize birileri hep, ‘gübre kullanacaksınız ama bizden alacaksınız’ demiş.

Alıyoruz…

Şimdiye kadar kendimiz üretmediğimiz için, gübreleri de dövize endeksli alarak girdi maliyetlerine tavan yaptırıyoruz.

Halbuki elimizde çok önemli imkanlar var.

Bu çalışma hem toprağı verimli kullandıracak hem de tarıma dayalı makine sanayisini daha da geliştirecek.

Bir önemli nokta daha var.

O da gübrede dışa bağımlılığı bitirecek.

Çok basit bir şey…

Misal, semt pazarlarının atıklarını ekonomiye dönüştüreceğiz.

Basit bir örnek… Tarım atıkları, hayvan atıkları…

Onlarcası var ekonomiye dönüştürebileceğimiz.

Hem çevreye zarar veren atıkları toplayacak hem de ekonomiye kazandıracağız.

Ha bir de özel girişimciler var. Sayıları her geçen gün artıyor ve enerji açığımızı kapatmak için katma değer üretiyorlar. Bu da ayrı bir başlık.

Türkiye’de bunun farkına varan belediyeler var.

Bir makine ile işin sırrını çözmüşler.

Konya’da da Selçuklu Belediyesi…

Atıklardan gübre üretiyorlar.

Çiftçiye de ücretsiz dağıtıyor.

Ne güzel…

Örnek olması dileğiyle…

Bakanlık da bu çalışmayı destekliyor…

Şaka değil ha…

Türkiye’de bu makineyi üreten 10 civarında firma varmış.

Ve…

Bugüne kadar Türkiye ekonomisine 2 milyar dolarlık katma değer sağlamışlar.

Avrupa’da mı?

Bu işi 1960’lı yıllarda yapmaya başlamışlar.

Biz gecikmişiz…

Ama…

‘Zararın neresinden dönersek kârdır’