Yerli malı kullanmanın ülkemiz açısından sağladığı en önemli faydalarından birisi, ülkemiz parasının yurt sınırlarında kalmasını sağlamasıdır.

Bu sayede ülkemizdeki iç ticaret canlanarak, para akışının hızlanmasına da büyük oranda etkili oluyor.

Böylelikle ülkemiz ekonomik olarak güçlenirken ithal üründen uzaklaştığımız içinde, dışı bağımlılığımız azalır.

Ülkemiz daha çok zengin olurken, refah ve mutluluk içinde yaşamamızı sağlandığı gibi, piyasalara da bir hareket gelir.

Döviz kurlarının yükselişi ve enflasyonun artmasıyla, yabancı ürünlerin yerli ürünlere göre daha pahalı olmasından dolayı yerli ürüne olan yöneliş gittikçe gelişiyor.

Vatandaşımızda gelirinin yapılan zamları karşılayamadığın da, haliyle ithal ürüne göre daha ucuz olan yerli ürünleri alıyor.

Bu sayede tasarruf sağlarken, ithal olan ürünlere olan talepte giderek azalıyor. Yerli ürüne olan talepte artıyor.

Her zaman alışverişlerimizde yerli ürüne yöneldiğimiz sürece kazanan bizler olduğumuz kadar, ülkemizde olacaktır.

Artık zorlaşan ekonomik şartlardan ötürü de yerli ürün almak zorunda olduğumuzda bir gerçektir.

Bu kültürünü geliştirmeye devam edersek, yerli üreticimiz ve esnafımızda ayakta kaldığı gibi, kazançlı çıkacaktır.

Metro Türkiye, KONDA(Araştırma ve Danışmanlık) iş birliği ile gerçekleştirdiği ‘2022 Yeme-İçme Araştırması’nın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Araştırmaya göre, her 2 kişiden 1’i alışveriş sepetinde yöresel ürün tercih ediyor.

Tüketicilerin 10 kişiden 8’i gıda ürünlerini gezerek, görerek ve seçerek almak istiyor. Her 4 kişiden 1’i alışveriş yaparken, ürünün yerli olmasına dikkat ediyor.

Ayrıca, toplumda yeme içme alışkanlıkları ve tercihleri üzerinde pandeminin ürettiği baskıda

Bir ağırlık oluşturuyor.

Söz konusu bu baskı ağırlığıyla sağlıklı beslenme, içeriği bilinen ürün tercihlerinde artışlar gözlense de, aynı zamanda ekonomik sıkıntılar ve fiyat hassasiyeti baskın hale geliyor.

Araştırmanın ilginç olan sonuçlarına bakarsak, karşımıza yerli ürünün yüzde 25, yöresel ürünlerinde 50’sinin tercih edilmesi karşımıza çıkıyor.

Yine araştırmanın öne çıkan sonuçları da şöyledir. Oldukça da ilginçtir.

Her 10 kişiden 8’i gıda alışverişini gezerek yapıyor. Aile olarak alışverişe gitme oranı yüzde 50’dir.

Yerli ürüne yüzde 25, yöresel ürüne ise yüzde 50 talep artıyor. Toplumun yüzde 42’si ürünün ambalajını okumuyor.

Pandemi ile yüzde 30 artan evde yemek pişirme oranı tekrar azalıyor. Buzdolabında her daim et bulundurmayı arzulayanların oranı yüzde 63’tür.

Organik sertifikalı ürünleri dikkat edenlerin oranı yüzde 23’tür. Hayvansal gıdalarla üretim koşullarına dikkat edenlerin oranı ise yüzde 18’dir.

Ürünün çevreye zarar verip vermediğine dikkat edenlerin oranı ise yüzde 14’tür. Tüketicilerden sağlık için şekeri azaltanların oranı yüzde 35’tir. Tuzu yüzde 27’si, yağı ise yüzde 19’zu azaltıyor.

Toplumun yüzde 60'ı evde yemek yemeyi sağlıklı ve güvenli bulurken, Evde ‘gıda atığı’ konusunda en bilinçli ev hanımları iken, beyaz yaka sınıfta kalıyor.

Yeni bir lezzet denemek için dışarda yemek yiyenlerin oranında yaklaşık yüzde 60 bir artış görülüyor.

Kebap ve döner Türk halkının tercih ettiğinin yemeklerin ilk sırasını oluştururken, diğer sevilen yemekler sırasıyla dolma, sarma, döner, lahmacun ve pideden oluşuyor.

Evde kahve tüketim oranı azalırken, kahveyi dışarda tüketenlerin oranı da 2 kat artmıştır.

Anlaşılan gerek salgın, gerekse gıda ürünlerinin yüksek olan fiyatları karşısında vatandaşların pahalı olan ithal ürün yerine, Yerli Ürüne yönelmesi doğal olduğu kadar, iyi ve güzel bir gelişmedir.

Hani hepimizin bildiği bir atasözümüz var ya, “YERLİ MALI YURDUN MALI HERKES ONU KULLANMALI.”

Sözünden de anlaşıldığı gibi, her zaman gıda başta olmak üzere tüketeceğimiz ve alacağımız her üründe Yerli Malı almalıyız.

İthal ürün almakla yabancıya giden paramız bir daha geri dönmeyeceğine göre, Yerli Malına yönelik tercihimizi daha da geliştirerek, bir kültür haline getirmeliyiz.

Ne derseniz sizce de böyle yapmamız gerekmez mi?