Araştırmacı-Yazar Muzaffer Tulukcu ve Aziz Gök, Akören Tarihi’nde önemli bir yer tutan “Akören’de dini hayat” başlığını kaleme aldı. İşte Akören’le ilgili önemli ayrıntılar;

FOTO ALTI: Şimdilerde gelin taksi ile gelse de 1960’lı yıllar öncesinde at arabası ile yeni evine gelirdi.

Giriş

Dünyada var olan ilk insan bir peygamberdi.  Dolayısıyla hayatın var olması ile birlikte din de doğal olarak tezahür etmiş oldu. Çünkü “peygamber” dediğimiz insan; hayatı, eşyayı ve olayları din nazarından değerlendiren, bu perspektife göre yaşayan ve hitap ettiği topluma dinin emrettiği bir hayatı telkin eden insandır. İlk insanla beraber din, hayatın her alanını herhangi bir boşluk bırakmaksızın şekillendirmiş oldu.  Hayatın “dinî ya da din dışı” olarak tasnif edilmesi modern zamanların bir sapmasıdır. Hayat için din bağlamında bir tasnif yapılacaksa bunun “dine uygun olan ya da dine uygun olmayan” şeklinde yapılması gerekir. Çünkü din, hayatı top yekun kuşatan, ona renk ve biçim veren bir niteliğe sahiptir. Yani din kişinin ibadetlerini belirler ama onu sosyal hayatta serbest bırakır diyemeyiz. Doğumdan ölüme, evlilik hayatından ticarî hayata, eğitimden giyime, dinin kapsamına girmeyen bir alan yoktur.  Bunu İslam özelinde düşünecek olursak din, gün aydınlanmadan gözünü açan bir Müslümanın yatağından nasıl kalkıp nasıl ibadet edeceğini, üzerini nasıl giyineceğini, hangi işin meşru olup olmadığını, işe nasıl gideceğini, iş yerinde hangi prensiplerle çalışacağını, ulaşımda-alışverişte-sosyal alanlarda- insanlarla ilişkilerinde nelere dikkat edeceğini, yeme içme-tuvalet-temizlik adabını, doğum-sünnet-evlilik-ölüm gibi özel durumlarda nasıl hareket etmesi gerektiğini…kısaca her şeyi tayin eder. Bazı insanlar şahsi tasarrufları ile dinî hükümleri (nasları) göz ardı edebilirler. Kendilerini farklı kimliklerle ifade edebilirler. Hatta dini tümden reddedebilirler.  Bu tasarruf, onların yaşadığı hayatı dinin dışında bir hayat değil; dine uygun olmayan bir hayat yapar.  Yani din, kendisine dinin dışında bir hayat alanı oluşturduğunu iddia edenler için de bir yargıda bulunarak Tanrı’nın hükmü dışında bir alan bırakmaz.

FOTO ALTI: (Tomas) Kadir Akın’ın mutlu günü torununun sünneti.

 Çok uzun ve biraz da netameli olan bu alanı biraz yüzeysel ve belki de biraz tartışmaya açık bırakarak geçmek istiyorum. Şimdilik giriş sadedinde birkaç kelam etmiş olmakla yetinelim. Bu sözlerin konumuzla doğrudan alakasını şu şekilde kurmak mümkün: Din ve hayat birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Biz bu yazımızda “Akören’de Dinî Hayat” derken dinin bariz bir biçimde kendini hissettirdiği, tüm referansları din olan tutum ve davranışları kast etmiş olduk. Daha çok geçmişteki (1900’lü yıllardan 2000’lerin başlarına kadar olan süreci) Akören’i ele aldığımız yazımızda zaman zaman günümüzle geçmiş arasında kıyaslamalar da yaptık. Oldukça zengin bir içeriğe sahip olan konumuzu bazı başlıklarla sınırlamaya çalıştık. Elbet eksiklerimiz olacaktır. Bunların hoş görülmesini ümit ederek, yazımızın Akören’in toplumsal hafızasında hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

FOTO ALTI: Akören düğünlerinin klasiği Bozkır ekibi oynayanların elinde tahta kaşık.

Dinin Sosyal Hayata Yansıması:

Giriş bölümünde ana hatlarıyla belirmeye çalıştığımız gibi din, hayatı her yönüyle kuşatan bir olgudur. Özellikle dinimiz İslâm; âdil, huzurlu ve insan fıtratına uygun bir hayat tasavvuruna sahiptir ve bu hayat tasavvurunu hakim kılabilmek için insanın tüm düşünce ve davranışlarına yön verir. Hatta iyi veya kötü niyetlerimizi bile tanzim eder. İslam’ın bu derece bütüncül, bu derece kuşatıcı olması hasebiyle hayatın her alanında varlığını hissettirdiğini söyleyebiliriz.  Allah’ın dinini uygulamalı olarak Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’den öğrenen ashab-ı kiram efendilerimiz, dünyaya peygamber zaviyesinden bakmayı öğrenmişler, kendilerinden sonra gelenlere de bu bakış açısını miras olarak bırakmışlardır. Aradan geçen 14 asırdan sonra bazı sapmalar, tahrifler söz konusu olsa da ana omurga itibariyle bu bakış açısı korunmuş ve günümüze kadar “peygamberî yaşam tarzı” intikal etmiştir.

Gürkaya Turizm iftarda  sevenlerini buluşturdu Gürkaya Turizm iftarda sevenlerini buluşturdu

FOTO ALTI: Akören’in ebelerinden Feride Dinç.

Bu yazımızda Akören özelinde İslam dininin sosyal hayata yansımaları üzerinde duracağız. Doğumdan ölüme, hayatın tüm detaylarında adını gelenek-görenek olarak koyduğumuz şeylerin İslam’la ilişkisini ve Akören insanının dini pratiklerinden yola çıkarak bir zihniyet değerlendirmesi yapmaya çalışacağız. Detaylara girmeden sonda söyleyeceğimizi biraz başa alarak şunu söylememiz mümkün: Akören’de hayat ve din öylesine yoğrulmuş öylesine içi içe geçmiştir ki dinin belirleyici olmadığı bir alan, bir sosyal hadise, bir gelenek bulabilmek mümkün değildir, diyebiliriz. Zaten Türk toplumu yüzyıllarca örf veya gelenek adını verdiği anlayış çerçevesinde din merkezli düşünen ve yaşayan bir toplum değil midir? Göçebe Türkmen-Yörük kültürü ile yoğrulan Akören insanının da bundan beri olması beklenemezdi.

FOTO ALTI: Akören’in 1950’li yıllardaki ebesi Havana Kayhan işine Besmele ile başlardı.

Şimdi Akören’de dinin belirleyici olduğu hayat sahnelerini kısa açıklamalarla tespit etmeye çalışalım:

FOTO ALTI: Yağmur duası için eller semaya gönüller Mevla’ya.

I-DOĞUM:

Hamilelik Süreci:

Peygamberimiz (sav.) "Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” buyurarak insanları evlenmeye ve anne baba olmaya teşvik etmiştir. Bu nedenle aile olmanın en güzel meyvesi olan çocuğa özel bir ihtimam gösterilmiş, çocuğun anne rahmine düştüğü günden doğumuna; doğumundan sünnetine kadar olan tüm süreçlerin dini bir çerçevede olmasına itina gösterilmiştir. Akören’de evliliğin gerçekleşmesinden sonra doğuma kadar olan hamilelik süreci, çocuğun doğumdan sonraki hayatını şekillendireceği düşüncesiyle çok önemsenmiştir. Bu nedenle hamile kalan kadının kötü görüntülere, seslere ve olaylara muhatap olmamasına dikkat edilirdi. Çünkü anne adayının gözüne, kulağına, tenine hatta gönlüne dokunan her şeyin çocuğu etkileyeceğine inanılmıştır. Yine yediği içtiği ne varsa temiz ve helalinden olması, hayırlı bir evlat sahibi olmanın olmazsa olmazı kabul edilmiş; şüpheli şeylerden uzak durulmuştur. Ayrıca anne adayının çokça Kur’an okuması, okumasını bilmiyorsa dinlemesi teşvik edilmiştir. Asırlarca sağlam karakterli, güzel ahlaklı insanların yetişmesinin temel sırlarından biri de belki de budur.

FOTO ALTI: Akören’de adet 52. gece de topluca çekilen 999’lu tesbih.

DEVAM EDECEK

HAZIRLAYAN: AZİZ GÖK VE TULUKCU

Editör: TE Bilişim