Araştırmacı-Yazar Muzaffer Tulukcu, Akören tarihini kaleme almayı sürdürüyor. Akören’ni sosyo-kültürel ve ekonomik yapısıyla ilgili önemli bilgiler veren Tulukcu, bu yazı dizisinde Akören’in sporla olan bağına dikkat çekiyor.

FOTO ALTI: 29.Ekim 1958 Cumhuriyet Bayramı geçit merasiminde. Akviran Kültürspor: Abdülkadir Buğdaycı, Nihat Sağlam, İsmail Hakkı Dursun, Mustafa Yılmaz, Hasan Hüseyin Eralp, Aşağıdakiler: Rafet Sönmez.

AKÖREN SPOR TARİHİ

Akören’de spor olayları genelde Cumhuriyet Bayramlarında yapılan güreş, koşu, bisiklet ve at yarışları ile başlar. Bunun dışında Taş Fırlatma yarışması çok meşhurdu. (Taş atma, bu günkü gülle atma) her mahallede yüksekçe bir taşın üzerinden bazen de köy odalarının çıkış merdivenlerinden taş fırlatma yarışları yapılırdı. Taşın düştüğü yerler işaretlenir. Zaman zaman böreğine, fıstığına, yumurtasına iddialı yarışmalarda olurdu.

   Taş atmanın çokça yapıldığı yer ise Mustafa Çetin ilkokulunun köşesindeki (fotoğrafta görülen) özel bir taşın üzerinden yapılan müsabakalardı. Burada yapılmasının en büyük sebebi gençlerin kendilerini koca çeşmeye su doldurmaya gelen genç kızlara kendilerini göstermek arzusundan kaynaklanıyordu.

FOTO ALTI: 1950’li yıllar. Güreş antrenörü Duran Koçak, Halil Koçal, Celal Peblica, Abdülkadir Taşkıran, İsmail Hakkı Dursun Konya Şehir Stadı’nda.

    Ayrıca yöreye özgü “Kabak” adı verilen, bugün herhangi bir spor dalı ile benzerliği olmasa da spor türü bedensel bir oyun vardı. Bu oyun iki takım halinde oynanır. Belirli bir mesafede açılan takımlar kişi sayısına göre, taşları üst üste koyarak kaleler yaparlar. Her iki takım birbirlerinin kalesini gene taş fırlatarak yıkmaya çalışırlardı. Hangi takım taş kalelerini erken yıkarsa diğer takımın sırtına biner. Kendini iki kale arasında götürttürürdü.

FOTO ALTI: 1955-56 Mitat Paşa Stadı. Ayaktakiler: Hüseyin Eralp, İ.Hakkı Dursun, İsmail Türkoğlu, Abdurrahman Doğaner, Abdülkadir Buğdaycı, Ahmet Hamdi Öğüt. Oturanlar: Mustafa Evren, Vural (yabancı), Mustafa Yılmaz, Özdemir (yabancı)

   Söz konusu spor olaylarının herhangi resmi bir kaydı yoktur, zaten bu müsabakalar herhangi bir federasyona bağlı yapılan müsabakalarda değildi. Bu yarışmaları mahalle sporu olarak yorumlayabiliriz. Akören’in ilk tescilli sporcusu Arif Harmancı, 1930 yılında asker iken Ankara’da 10 000 m. atletizm yarışında birincilik madalyasını boynuna takmasıdır. Ancak 1945-48 yılları arasında Ahmet Karaoğlu, Sait Aydemir ve Mehmet Yılmaz, 1947-49 yıllarında Osman Erden, 1950'li yılların sonlarında ise İsmail Hakkı Dursun Atletizm branşıyla, 1945-48 arası Hasan Fehmi Akın Boks branşı ile, Abdülkadir Taşkıran, Saffet Arıcı, Durmuş Ali Ipıl (Koreli), Ahmet Samancı, İsmail Hakkı Dursun güreş branşı ile gerek okullarını gerekse Konya Bölgesini başarılı bir şekilde temsil edecek düzeyde lisanslı olarak spor yaparak Akören'i temsil etmişlerdir. H. Hüseyin Turgut önce gerek Sarayönü Konuklar Ziraat Okulu sonrasında da İvriz Köy Enstitüsü’nde eğitimini sürdürürken atletizmle ilgilenmiş, sonrada futbol oynamıştı.

FOTO ALTI: Akörenli Gençler Perçinlik’te futbol için hazırlar. Abdurrahman Kol, Ramazan Tunç, Orhan Bayrakçı, H. İbrahim Kol, Necati Karakemik.

    S. Ahmet Gültekin (Hoca) ve Halil Ağa (Tulukçu) da güreş ile ilgilendiler.

    1950-55 yıllarda öğrenci olduğu Kız Meslek Lisesi ve Konya Kız Öğretmen Okulu adına Mavzer atıcılığı, voleybol ve atletizm yarışlarına katılan birincilik alanlardan biri de Rahime Gültekin'dir. Okul voleybol takımında yer alan Rahime Hanım atletizmde 800 m. yarışlarına katılarak Konya birincisi olmuştur.  Gene 1950’li yıllarda M.Ali Kayhan Akşehir Öğretmen Okulu’nda eğitimini sürdürürken güreş sporu yaptığı bilinir.

FOTO ALTI: 19 Mayıs 1956 İbrahim Taşkın Diyarbakır’da güreş müsabakasında.

     Ayrıca 1948-50 yıllarında Akören'de belediye başkanı Seyit Ali Yıldırım döneminde atıcılık kursu açıldığı antrenör Mevlüt Efendi tarafından ders verildiği de bilinmektedir. 1960'lı yıllarda Turan Bilge’nin uzun süre güreşle meşgul olduğu da malumdur. Öğrenimi döneminde Nuh Harmancı'nın da atletizm yaptığı bilinmektedir.

1955-60’lı yıllarda Konya'da öğrenim gören Akörenli gençler genelde Aydoğdu, Öğretmen Evleri, Paşalı Köprü, Devlet hastanesi ve Pirebi civarında otururlardı.

FOTO ALTI: 1950’li yılların güreşçisi Saffet Arıcı.

Sanat okulu, Ticaret Lisesi, Erkek Lisesi, I.H.L., Karma Ortaokulu ve D.D.Yolları Çıraklık Okulları’nda okuyan bu gençler okul bitiminde Akören'e dönseler de diğer zamanlarda spor yapmaya zaman bulurlar. İsmail Hakkı Dursun gibi ferdi branşlardan ziyade çoğunlukla futbola meraklıydılar.

FOTO ALTI: D. Ali Ipıl (Koreli) de güreş sporu yapmıştı.

Bisikletseverler iftar  sofrasında birarada Bisikletseverler iftar sofrasında birarada

ADIM ADIM AKVİRAN KÜLTÜRSPOR

Zaten Akören'de eskiden beri bayram günleri Akören dışındaki gençlerinde bayrama gelmesiyle gençler kendi aralarında iddialı maçlar yaparak futbola olan ilgilerini göstermişlerdir. Söz konusu bu maçlar ilk zamanlar şu anda müftülüğün olduğu yerdeki boşlukta yapılırdı (Halkevinin arkası). Hatta Kültürspor'un kurulduğu ilk yıllarda yapılan özel maçlar çoğu kez burada oynanırdı. Nitekim bir seferinde kale arkasına denk gelen Demirci Duran'ın evinin birkaç pencere camı atılan şut neticesinde kırılmış içeri giren topu, Cafer Gündüz'ün annesi topu vermek istememiş, kahrederek " gidin topunuzu nerede oynayacaksanız oynayın " diyerek topu ancak bu şekilde geri vermiştir Bu sahada oynanan özel maçın birinde çocukların yaptığı şu tezahürat çok kişi tarafından hatırlanmaktadır: “İster Yener, İster Savaş Farketmez” (Soysal Kardeşler) O yıllarda T.M.O. karşısı, şu andaki Meram Eski Yol köprüsünün kuzeyinde bulunan Rahmetli Ahmet Çetin'in (Çetin Apartmanı) eski evinin olduğu çevre boştu ve bu gençler zaman zaman bu boşlukta maç yaparlardı. Hatta buraya Akörenli gençler kendi aralarında “Mithat Paşa Stadyumu” ismini bile takmışlardı. Bu spor sahası biraz çukurdu. Çevresi boş idi yalnızca bir köşesinde Zarife isminde bir kadının küçük bahçeli bir evi vardı. Konya’daki Akörenli 15 genç; İsmail Öncel, A.Kadir Buğdaycı, Nihat Sağlam, Mustafa Yılmaz, İsmail Dursun, İsmail Türkoğlu (Demiryolcu), Ahmet Özel, Süleyman Doğaner, Abdurrahman Doğaner, H.Hüseyin Eralp (Arap), Ahmet Öğüt (Müftü) Mustafa Evren, Halit Yarımca, Abdurrahman Karakoca, Yener Soysal, Savaş Soysal, Hasan Turgut, Ayhan Çetin, Mustafa Erdoğan (Mikro) Hatunsaraylı Ahmet, Orhaniyeli Seyit Yavuz, Akörenli olmayanlardan Yücel, Ali Demirok ve Özdemir de bu ekibe katılırdı. İlerlemiş yaşına rağmen M.Ali Doğaner (Polis) Amca da gençlerle top koşturur, onlara ağabeylik yapardı. H.İbrahim Gültekin, A.Kadir Taşkıran, Saffet Arıcı ve A.İhsan Buğdaycı gibi birkaç kişi ise futbol oynayanları sürekli takip ve teşvik ederlerdi.

FOTO ALTI: Güreş sporu yapan Turan Bilge Judo İl Temsilciliği yanında, Konyaspor’da yöneticilik de yapmıştı.

M.Ali Doğaner ile A.Kadir Buğdaycı dolaylı amca oğullarıdır. Yaş farkı çok fazla olduğu için Buğdaycı kendisine "amca" diye hitap ederdi. Bu futbol oyunu anına da yansırdı Buğdaycının "at amca, vur amca" demesi, ayrıca orada olanların genellikle iki katı yaşı olması sebebi ile M.Ali Doğaner Akörenlilerin oldu M.Ali Amcası.

FOTO ALTI: Önce güreş sporu yapan İsmail Hakkı Dursun, sonrasında atletizm sporunda başarılı olmuştu. 14.12.1958 tarihinde Dursun, Bölge Kupası Kır Koşusu’nda birinci olduğu yarış sonrası.

Abdülkadir Buğdaycı, Yener ve Savaş Soysal o yılların lisanslı futbolcularıydılar. Gene o yıllarda üçlü bir turnuva organize edilir. Bir cumartesi günü Akviranlı gençler Orhaniyeli gençleri 3-0 yenerler. Ertesi günü maç Hatunsaray'ladır. Mustafa Yılmaz'ın sakatlığı nüksedince kenarda takunyalı olarak seyretmeye gelen M. Ali Doğaner santrafor oynamak zorunda kalır. Maçın tek golünü takunyalı Polis M. Ali amca atar. Ogünleri yaşayanlar bu unutmazlar. Üçlü turnuva takunyalı M. Ali Amcanın attığı gol ile Akviranlı gençlerin şampiyonluğu ile neticelenir. O günlerde Hatunsaray takımında oynayan, kendini başarılı futbolu ile Konya'da kabul ettirmiş Hafız Hikmet olay çıkarmak ister.  Fakat yıllar sonra uzun dönem Konya İmam Hatip Lisesi’nin Müdürlüğü'nü de yapmış olan Bayram Başpınar, o gün genç yaşına rağmen ortalığı yatıştırır. Ortamı yumuşatır turnuvanın sakince son bulmasına sebep olan takdire şayan bir olgunluk ve liderlik gösterir.

FOTO ALTI: Akören’in Spordaki İlk Madalyası. 1930 Ankara Atletizm 10 000 m. Birincisi Arif Harmancı’ya ait.

O yıllarda İsmail Türkoğlu kaleci, Mustafa Erdoğan (Mikro) Sol bek, Abdülkadir Buğdaycı libero, İsmail Öncel stoper, Nihat Sağlam sağ açık (suratlı idi), Mustafa Yılmaz santrafor, Ayhan Çetin orta saha (kuvvetli idi), Hasan Hüseyin Eralp sağ bek, Mustafa Evren (Ficcik) mevkilerde oynarlardı.

FOTO ALTI: Akviran Kültürspor’un ilk yılları. Ayaktakiler: Ali İhsan Buğdaycı, Halit Yarımca, Yönetici (Adliye çalışanı), Abdülkadir Buğdaycı, Hasan H. Turgut. Oturanlar: H Hüseyin Eralp, Nihat Sağlam, Mustafa Yılmaz, Mustafa Erdoğan (Mikro Mustafa)

1956-64'li yıllarda Akviran Kültürspor'da futbol oynayan Mustafa Erdoğan Mikro Mustafa) oynadığı futbolla iz bırakmış olacak ki, yıllar sonra Rahmetli A.Kerim Embel Bizim Eller şiirinin 4. kıtasında bakın ne diyor (24 Ekim 1995)  Yolun yarısından sonra görünür , sonrası Üsküse Mikro Mustafa tutulmuş yorgunluktan yine menüsküse Çukurçimen az ileride, sonra Akkise Bekleyenlerin, olurda göçerken dünyada sana gelse. Menüsküs (Dizde meydana gelen spor sakatlanmalarından biri, son yıllarda teknoloji imkanlar ile ameliyatı kolaylaştı, ama eskiden menüsküs sakatlığı çoğu zaman sporcuların sporu bırakmalarına neden olacak kadar önemli sporcu yaralanmalarındandı) Abdülkadir Buğdaycı, o günlerde maçların organizesi ile de ilgilenir. Dolayısıyla kaptan hüviyetinde idi. Başka kulüplerde (Şekerspor) futbol oynayan Yener ve Savaş Soysal kuruluş aşamasından önce yapılan özel maçlarda Akviran'ın formasını giymekten ayrı bir haz ve gurur duymaktaydılar.

FOTO ALTI: Bir zaman Akörenli gençlerin üzerine çıkıp Taş Fırlattıkları sütun.

FOTO ALTI: Bir zamanlar Akviran Kültürspor’un soyunma odası olarak kullanılan Kademe’deki yer.

FOTO ALTI: S. Ahmet Gültekin güreşe meraklı idi. Kardeşlerin küçüğü Halil İbrahim Gültekin ise, Akviran Kültürspor’un kuruluşunda çok gayret etmişti. Ortanca Mustafa Gültekin’in merakı şoförlüktü.