Yetişmiş insanıyla ve şirinliğiyle dikkat çeken Akören için önemli şiirler kaleme alındı. Akören’den çıkan ve gerek Konya’da gerek farklı şehirlerde önemli görevlerde bulunan ve Akören kültürüne katkılarda bulunan isimler, memleketleri Akören’i kaleme almayı ihmal etmiyor. Bu kapsamda; Akören tarihini kaleme alan Araştırmacı-Yazar Muzaffer Tulukcu, Akören’i kaleme alan Akörenlileri paylaşıyor:

AYDOĞDUDAKİ AKÖRENLİ

Selam versem yansır yüze
Aydoğdu’daki Akörenli
Şive başlar buyur yaren ile
Aydoğdu’daki Akörenli
Sigortacı kunduracı
Manav bakkal ve sobacı
Almanyacı Hollandacı
Aydoğdu’daki Akörenli
İlçede olan lehçe lisan
Ayni sözler desen desen
Derler nörün len yeren
Aydoğdu’daki Akörenli
Kimi beyaz eşyacı kimi market
Güvenlikte de verir hizmet
Günlük vardır gelip gitmek
Aydoğdu’daki Akörenli
Cok çalışıp veriler emek
Şimdi onlara emekli demek
Ellerinde eğri baston değnek
Aydoğdu’daki Akörenli
Köy havası hiç değişmemiş
Okumaya asla çelişmemiş
İlçesinden hiç vazgeçmemiş
Aydoğdu’daki Akörenli
Ünleri dünyaya yayılmış
Her mevkilerde görev almış
Çokları da iş adamı olmuş
Aydoğdu’daki Akörenli
Şair İsmail’imde yöreden
Bizde çalışmak töreden
İnsan kıymetlidir paradan
Değer verir bütün Akörenli
İsmail DETSELİ

AKÖRENİM

Hepimizi bağrında büyüttün
Ayrı ayrı gurbetlere dağıttın
İçimizde özlemini bıraktın
Sana ne diyeyim AKÖRENİM

Büyük küçük sarıp sarmaladın
Hayatımıza renk ve huzur kattın
Şimdilerde bizden ayrı kaldın
Hasretine nasıl dayanılır AKÖRENİM

Her ailede vardı üç beş gençlik
Her yıl vatana Asker gönderirdik
Aleme ibret olurdu o birliktelik
Halkın bir birine sevdalı AKÖRENİM

Gurbette çalışmak için grup kurulur
Her grupta bir çavuş bulunur
Bir birimize sahip çıkmamız duyrulur
Sadakatin bir başka senin AKÖRENİM

Gencin ihtiyarın bir başka nasihatı
Çalışırken oku kaçırma bu fırsatı
Tarlan yokki nerede yapacan tarımı
Öğütler gurbeti önerirdi AKÖRENİM

Bir çok hemşerim dağıldı bir yana
Kimi yurtta kaldı çoğu gitti Avrupa’ya
Gurbet her birimize ayrı bir yara
Her yıl Özlemle gelinir sana AKÖRENİM

Parkta çay içer sohbet ederiz
Gurbetten ne hikayeler dinleriz
Kimi mutlu kiminde pişmanlık gözleriz
Senin hasretin nicedir AKÖRENİM

Gurbete giden bir benim sanırsın
Yalnızlık deryasında bunalırsın
Ekmek için bir mücadele ne yaparsın
Hayatın gerçeği bu AKÖRENİM

Niceleri gitti gelmedi geri
Niceleri tutunamadı döndü geldi
Anneler sevindi babalar belki gücendi
Ekmek kavgası pek derindi AKÖRENİM

Okuyanlar mutlak kurtuldu belli
Onlar çoğumuza verdi ekmeği
Nasıl unutulur onların desteği
Asıl onlarla yükseldi AKÖRENİM

Şehriban’ın Ali yazar durur bunları
Her sohbette aklında kalanları
Kendisinde de çok fazla anıları
Anılarımızda yaşarsın AKÖRENİM
31.03.2022
Hüseyin Ali KINAÇ


O BENİM İȘTE
Kazan Kaklığından korudan
Karatepeden Sarıkaya dan
Kayanın önünden Ulaşlardan
Söyle bir yürüyelim
Yürüyen o benim işte.
Solağın Kayadan kaleye
May yolundan Yörük Mezarına
Gelincikten yıldırım çukuruna
Söyle bir uzunalım
Uzanan o benim işte.
Kargagörmez den Orta Sivriye
Dağ Sarnıcından Almalıya
Akkapı öküz yolundan Yalaklıya
Söyle bir göçelim
Göçen o benim işte.
Kara Ahmedin öldüğü dereden
Abdurahman Sarıç düzlüğünden
Tavşanlıdan erik alanından
Söyle bir gidelim
O giden benim işte
Kervan Konağından Kınaç’tan
Bal Koyaktan Doğuluya geçerken
Ovadan dağ eriklerine inerken
Şöyle bir inelim
O inen benim işte.
Derken işte karşıda Çatırık
Keman öksüz saz kırık mırık
Yollar kıvrım taşlar sökük mökük
Şöyle bir görelim
O gören benim işte.
Çardak Sekisinde ardıçları
Bıyıklıdan Ganere Bağları
Koruda meşeleri kasnakları
Söyle bir süzelim
Süzen o benim işte.
Doğuludan Sebebliden gelirken
AğılaltıTepe Tuzla derken
Hacı Amadın sarnıcından
Biraz gölgelenelim
Gölgelenen o benim işte.
Görev yapmak için gelecekte
Hacı Amat sarnıcı ayakta
Bakımla ilgi Ertaşlarda
Soruşturalım soralım
Soran o benim işte.
Çagaşar da çayırlıkta almalar
Keldağ da inler inim inim inler
Akörene gelen çamurlu yollar
Şöyle bir bakalım
Bakan o benim işte.
Belenin ardındaki çukurlar
İlçemde kızlar makat dokurlar
Serçeler şakır ötüyor cırıklar
Söyle cırıklar tükendi
Tükenen o benim işte
Bu nasıl özlem nasıl duygu
Bu nasıl gözlem nasıl aşk
İçim dışım yazın buz kışın
Gönlüm yol gözüm akar-kar
Akan o benim işte.
Malım mülküm bune karasevda
Nem kaldı ki yazımda baharda
Unutup geride kalan varsa
Bir garip geçer buradan
O geçip giden benim işte

Saffet ARICI


AKÖRENİM ESKİDEN BÖYLEDEĞİLDİN SEN

Anlatayım şimdi dinle o günleri
Anan baban böyle değildi senin
Simdi şehirlerde yer beğenmezken
Akören’im eskiden böyle değildin sen

O zaman yokluk kıtlık vardı
Sıkıntıyı çekenler hep anlardı
Evlerde su negezer, kuyulardan çekilirdi

Akörenim eskiden böyle değildin sen

Yazın tozun dan kışın çamurun dan
Yollar dan geçilmezdi inanın
Yazın sıcağında orakla işlenirdi ekinleri Akörenim eskiden böyle değildin sen

Huzurluydu neşeliydi yüzleri
Eksilmezdi muhabbetleri sözleri
Floresanlı değil gaz lambalarıyla geçerdi geceleri
Akörenim eski den böyle değildin sen

Kerpiç çamurdu duvarlarımız
Kireç bilmez aktopraktı badanamız
Tüp ne gezer ocak başında pişerdi yemeğimiz
Akörenim eskiden böyle değildin sen

Buzdolabı yerine sele altları vardı
Yaşam koşulları çok dardı
Market negezer bakkallar vardı
Akörenim eskiden böyle değildin sen,

Eşşek ile atarabasıyla geçti ömürleri Tezek ile odundu kömürleri
Kışın kar kürümekle geçti ömürleri Akörenim eskiden böyle değildin sen

Yamalı pantolon yırtık çarık
Ektikleri sebzeleri birkaç arık
Erken gelmişti onlara ihtiyarlık
Akörenim eskiden böyle değildin sen

Ozan Ömer der eskiyi düşünün
Biz neydik ne olduk deyin
Akörenin kıymetini iyi bilin
Akörenim eskiden böyle değildin sen

Ömer EĞREN

BİR BAŞKASIN AKÖREN

Benki seni yaşadım adım adım
Sokağın bir başka adın bam başka
Bir nefes gibi kokunda yaşadım
Uzakta olsak adında huzur
Hayalimde sen
Dilimde AKÖREN

Özlem dolu yaşadım
Sana kar yağardı bizlere umut
Sana yaz olurdu bizlere hasret
Gurbeti sen gibi yuvaya hasret
Yavru gibi yaşadık
Aklında huzur
Yüreğimde hüzün
Dilimizde AKÖREN

Sende çocukluğu
Sende neşeyi
Sende hayatı
Sende huzuru yaşadım
Adın gibi Adım gibi

Çarşı voltası bir bardak çay
Muhabbetin en derini
Ve memleketin en güzeli
AKÖREN
Ömer Eriş

BEN AKViRANIM

Ben Anadolu’da Akviranım..
Sırtını ardıç ormanlarına yaslamış
Koltuğuna meşe koruluklarını Sıralamış
Çağaşarda çağlayan gümbür gümbür suları
Dolu dolu kuyuları olan Akvirandım Anadolu’da.
Gümrah ormanlarım vardı, bereketli idi
Kargagörmezde ala kekliklerim öterdi
Ortasivrinin önünde tavşanlarım sekerdi
Ahmet öldüğü derede oduncularım gezerdi
Kömür yakardı oduncularım koynumda
Ovaya odun ve kömür çekerlerdi kağnıda
Çobanlarım yatardı; sürüsüyle Bıyıklı Ağılda
Avcılarımı görürdüm; kimi ayaz, kimi kafes avında
Ben Akviranım yorgun yıllarım duygulu
Çok yokluklar çektim, tatlı aşım ağulu
Ellerim nasırlı, çileli gözlerim buğulu
Yemene şehit verdim birçok oğulu
Gedikardında bağlarım vardı, Boyalıkta bostanlarım
Yarımcada ekinlerim vardı, Perçinlik te harmanlarım
Sap çekerlerdi gün boyu arabayla, yağız atlarım
Koca öküzler düğen sürerdi akşama kadar, hep hatırlarım
Bayramlarım vardı neşe içinde çoluk çocuk kucak kucak
Odalarımda yemekler yenirdi küçük büyük kuşak kuşak
Sini, sütlü, su böreği, sarma milli yemeklerimdi
tabak tabak
Kurbanlar kesilirdi havluda, bir elde tahra, bir elde bıçak
Ben Anadolu’da Akviranım..!
Artık yaşlandım, elim ayağım kurudu,
yok oldu ormanlarım
Gök karga konmaz oldu armut ağacına,
yeşermedi dallarım
Gelmez oldu küstüler mi bilinmez, ebebullar, kırlangıçlarım
Birer birer yıkıldı sarnıçlarım, çekildi kuyularda sularım
Sanki bir panayırdı, bağ bozumu şenliklerim
Ötmez oldu ala kekliklerim, uçmaz oldu çillerim
İhtiyar meşe ağacında oynamaz oldu tiyinlerim
"Bakide kalan hoş seda imiş" meğer; iniltilerim.

Abdulkadir KARABURUN

MUZAFFER TULUKÇU 

Editör: TE Bilişim