62. ve 63 hükümetlerin Başbakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Konya Dostları Platformu’nun Konya’da düzenlemiş olduğu iftar davetine katıldı. Bir otelde gerçekleştirilen iftar davetine Davutoğlu’nun yanısıra; Eşi Sare Davutoğlu, Konya Eski Milletvekilleri Uğur Kaleli, Mustafa Baloğlu, Kerim Özkul, AK Parti Eski İl Başkanlarından Musa Arat, MÜSİAD Konya Şubesi Eski Başkanı Arslan Korkmaz, çok sayıda işadamı ve sivil toplum kuruluşlarının başkanları katıldı. İftar programında bir konuşma yapan 62. ve 63 hükümetlerin Başbakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin geçmişten gelen büyük bir mirası devraldığına dikkat çekti. Bu miras içerisinde en önemlisinin değerlerimiz olduğunu belirten Davutoğlu, “Bizim dedelerimiz Balkan savaşından, İstiklal Savaşına kadar bir vatan savunması yaptılar. Mücadele ettiler, ürettiler ki yeni nesiller özgür bir ülkede yaşasın. Bizim babalarımız 2. Dünya Savaşı’nın şartlarında ve tek parti rejiminin ve arka arkaya gelen darbelerin etkisinde bir değer savunması yaptılar. Vatan savunması yapmakla değer savunması yapmak aynı değerdedir. Toplumun ortak değerini savunamayanlar vatanı savunmakta acziyet gösterirler” diye konuştu.

İSTİŞARE VE LİYAKATE DİKKAT ÇEKTİ

Davutoğlu, ecdadın bıraktığı mirası gelecek nesillere aktarmak için olması gerekenleri anlattı. “Hem vatanımızı savunan dedelerimize hem değerlerimizi savunan babalarımıza borcumuz var” diyen Davutoğlu, istişare ve liyakatin altını çizerek şunları söyledi, “Bu birikim tarihin bir emaneti gelecek nesillerin en büyük sermayesidir. Her birimizin gelecek nesillere geçmiş birikimimizi aktarırken yapmamız gerekenler şu; Son günlerde sık sık gündeme gelen kazanımlarımızı kaybetmememiz. Doğru kazanımlarımızı kaybetmemeliyiz. Ama ya kaybettiğimiz değerleri tekrar nasıl kazanacağımız sorusuyla da yüzleşmek durumundayız. Değerlerimizin hakkını vererek yaşamamızın yollarını bulamazsak bu muhasebeden yüzü ak, alnı pak çıkamayız. Hep üzerinde durduğumuz iki ilke var: İstişare ve emaneti ehline vermek. İstişare hem üzerimize bir farzdır hem de ortak aklın yegane yoludur. Geçtiğimiz günlerde Katar’da bir İslam alemi İslam dünyasıyla ilgili şunu söylemiştir: İslam dünyasında şuan en temel eksiklik bir iç muhasebe yapacak düşünce özgürlüğünden mahrumdur. Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde istişare anlamını kaybeder. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa, muhasebe anlamını kaybeder. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa istişare sadece bir merasimden öteye gidemez. Eğer istişare edilen kişiler istişare için kendilerini çağıran kişinin zihinlerine uyup ona göre fikir beyan etmeye başlamışalarsa ve kendi düşünceleri yerine farklı fikirleri ifade etmenin o şartlara daha uygun olduğunu düşünmeye başlamışlarsa o durumda istişare zemini kalmaz. Maalesef bugün İslam dünyasının birçok köşesinde bu temel problemle karşı karşıyayız. Zihinlerimizi özgürleştirelim. Bugünlerde farklı düşünce sergileyenler üzerinde çok farklı eleştiriler yapıldığını görüyoruz. İhanetle suçlanıyorlar. Eğer farklı düşünen herkes bu tür suçlamalarla karşılaşacaksa bir müddet sonra susan bir milletle karşılaşacağız. Ve susan bir milletten daha tehlikelisi yoktur. Biz güzel bir lisanla birbirimizi ikaz ederek muhasebe yapmak zorundayız. Gerçekten bir büyük oyunun kurbanı olacaksak Allah muhafaza, düşüncelerimizi sakladığımız içindir. Düşüncelerini gizlemeyen bir toplum oyunların kurbanı olmazlar. Düşüncelerin yok edildiği toplumlar bazı senaryoların kurbanı olurlar. Bir başka önemli konu emaneti ehline vermek. Buna ne kadar uyuyoruz? Ehliyet, herhangi bir şeye bakmaksızın, insanların birikimiyle ölçüldüğü zaman değer kazanır. Eğer şu veya bu kişiyi, şu veya bu sebeple, siyasi görüşüyle, mezhebi yakın, bölgesi yakın demeye başlamışsak emaneti ehline veremezsiniz. Bir makama bir mevkiye gidişin referansın temel ölçüsü ehliyet olmadıkça bir toplumda huzur, güven ve etkin bir yönetim olamaz. Bugünlerde özellikle siyasi çıkarlar bağlamında dinimizin kutsal değerlerinin hoyratça kullanılması, kim tarafından yapılırsa yapılsın biraz önce bahsettiğim emanetlere en büyük ihanettir. Bu değerlere sahip çıkacağız. Makamlar mevkiler bir emanetin yerine getirileceği emanetlerdir.”

YENİ BİR VİZYONA İHTİYAÇ VAR

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da yaptığı bir konuşmasında yeni bir vizyona ihtiyaç olduğu yönündeki söylemini hatırlatan Davutoğlu, bu söylemini yineledi. Buna ek olarak, yeni bir ‘Hal’ kavramını da ortaya koyan Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü, “Bizim şuanda sloganlara ve çok üst düzey söylemlere değil yeni bir hale ihtiyacımız var. Yeni bir davranışa, yeni bir duruşa, yeni bir hale kavuşmadıkça ve o duruş, o hal ile hallenmedikçe, bize geçmiş nesillerden intikal eden emaneti gelecek nesillere hakkıyla devredemeyiz. Peki nasıl yapacağız? Öyle bir hal ki kibrin yerini tevazu, öfkenin yerini muhabbetin, nefret söyleminin yerini muhabbet söyleminin, çifte standardın yerini temel değerlerin ve takiyenin yerini şeffaflığın aldığı yeni bir hale ihtiyacımız var. Bizler yeni bir halle hallendiğimizde karşılaştığımız problemleri birer birer çözeceğiz. Temel değerlerimizi yitirmemek için, bize çok büyük fedakarlılıkla emanet edilen bu birikimi aynı ölçüde gelecek nesillere aktarmak için hepinizi yeni bir vizyonla birlikte yeni bir halle hallenmeye davet ediyorum.” Konuşmasının ardından masaları tek tek gezen Davutoğlu, misafirlerle sohbet etti, hatıra fotoğrafı çektirdi.


ABDULLAH AKİF SOLAK 

Editör: TE Bilişim