Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem, bina yıkımının yanı sıra insanlarda fiziksel ve psikolojik tahribatlara da yol açtı. Depremzedeler deprem anında ve sonrasında psikolojik etkilere maruz kalırken, uzmanlar afet bölgesindekilerin ve depreme medya aracılığıyla şahitlik eden vatandaşların da ruhsal olarak değişimlere uğradığını söylüyor. Depremin sosyolojik boyutunu inceleyip değerlendirmelerde bulunan Sosyolog Filiz Akman, “Toparlama evresinde birey, günlük hayatına yavaş yavaş dönmeye başlar ancak depremin izleri hala mevcuttur. Yani maalesef toplum olarak kendimize gelebilmemiz için bizi uzun bir süreç bekliyor.” dedi. Psikolog Sedef Arslan Ercan ise, olayın kişisel boyutunu ele alırken, depremzedelerin kesinlikle destek alması gerektiğini belirtti.

Bu pideyi yiyen acıkmıyor! Bu pideyi yiyen acıkmıyor!

DEPREM BÖLGESİNE GİDENLER DE AYNI TRAVMAYI YAŞAYABİLİR

Depremin etkisinin yalnızca deprem bölgesinde kalmadığını belirten Sosyolog, Aile Danışmanı Filiz Akman bu durumun tüm Türkiye’yi etkilediğini ifade etti. Deprem sonrası bireyin şok, pasifleşme ve toparlama evreleri yaşadığını belirten Akman, eğitim almadan deprem bölgesine giden vatandaşlarda da bu durumun yaşanabileceğinin altını çizdi. Akman, “Deprem sonrası birey, donuklaşarak şok etkisinde kalır ve kimseye yardım edemez. Pasifleşme evresinde ise, yemek yemek gibi rutin yapması gerekenleri birinin hatırlatmasıyla yapar, unutur. Toparlama evresinde ise günlük hayatına yavaş yavaş dönmeye başlar ancak depremin izleri hala mevcuttur. Yani maalesef toplum olarak kendimize gelebilmemiz için bizi uzun bir süreç bekliyor. Ülke olarak birlik içerisinde olmamız, yardım için bölgeye gitmemiz çok güzel şeyler ancak eğitim almadan giden vatandaşlarımız da var. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmadıkları için onlar da aynı etkilere maruz kalabilir.” diye konuştu.

BEDEN, SİSTEMİ KİLİTLEDİĞİ ZAMAN HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSIN

Medyanın 7 gün 24 saat verdiği deprem haberleriyle birlikte insanların psikolojik olarak etki altında kaldığını belirten Akman, pandemi döneminde de aynı sorunun yaşandığına dikkat çekti. Akman, bu kapsamda yapılan bazı haberleri yanlış bulduğunu ifade ederken, “Halkı bilgilendiren ve kurtarılan canların verildiği haberlerin yapılması elbette ki gerekli. Ancak 7-24 vefat eden insanları vermek, toplumsal çöküşe sebep olur. Neredeyse yok olan 10 ilin toplanması için geriye kalan 71 ildekilerin sağlıklı olması gerekiyor.” dedi. Deprem bölgesine gitmeyen vatandaşların da evlerinin sıcak oluşu ve yemek yerken suçluluk duygusu hissettiklerini belirten Akman, “Bu şekilde bize ulaşan danışanlarımız oluyor. Sosyal medyada gördükleri yüzünden kendi yaşam standartlarından mahcubiyet hissediyor. Tam tersi olarak kardeşlerimize yardımcı olmamız için bizim güçlü olmamız gerekiyor çünkü ruh görür, zihin işler ve beden yaşar. Beden, sistemi kilitlediği zaman hiçbir şey yapamazsın. Bunun için öncelikle bizim iyi olmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu. 

BİRLEŞMEMİZ İÇİN TRAVMAYA İHTİYACIMIZ OLMAMALI!

Toplumda kaosa ve endişeye yol açmamak adına her paylaşılan görüntü ve bilgiyi yaymamak gerektiğini söyleyen Akman, vatandaşları bu konuda uyararak, ‘Gün, birlik olma günü’ mesajı verdi. Özellikle sosyal medyada asılsız haberlerin çabuk yayıldığını belirten Akman, “Yardım için bile olsa gelen bir bilgiyi teyit etmeden paylaşmayın. Yağmacılarla ilgili gelen görüntüler gibi toplumda tahribata yol açacak görüntüleri yaymayalım. Böyle bir zamanda siyaseti ve çıkarları bir kenara bırakarak din, dil, ırk gözetmememiz gerekiyor. ‘İnsan’ odaklı çalışmamız gerekiyor, kurtarılan bir can olduktan sonra hangi ırktan olduğu önemli mi ki! Öncelikli olarak deprem bölgelerindeki acıların dindirilip daha sonra ceza çekmesi gerekenlere, gereken yapılmalı.” ifadelerine yer verdi.

TOPLUMUN DESTEK ALMASI GEREKİYOR!

Depremzedelere ve afet bölgesine giden kişilere psikolojik destek verilmesi gerektiğinin altını çizen Akman, “Bu gibi durumlarda konuşmalar belki yetersiz kalabilir ancak duruşumuzla, beden diliyle depremzedelerin yanlarında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Nasıl ki fiziksel yaralanmalarda ilk müdahale anında ve sonrasında tedavi uygulanıyorsa, deprem sonrasında da kişilere ruhsal tedavi yöntemler de uygulanmalı. Sadece depremzedelerin değil, bütün bu toplumu etkileyen olay sonrası ekran başında izleyenler dahil herkesin destek alması gerekiyor.” dedi.

‘DEPREMLE YÜZLEŞMELİYİZ’

Deprem bölgesinde yaşadığımızı kabul edip bununla yüzleşmemiz gerektiğini ifade eden Akman, bu konuda verilen eğitimlerin de artırılması gerektiğini söyledi. Toplum olarak farkındalığın artması gereken bir zaman diliminde olduğumuza belirten Akman, “Depremden güneler sonra bilgisayar masası gibi alanlarda hayat üçgeni oluşturarak hayatta kalmış depremzedelerle karşılaştık. Bu eğitimin yanı sıra olayın olduğu ilk anda kriz yönetimini öğrenmemiz gerek. Devlet önlemleri alırken bizler de soğukkanlı davranmamız gerek. Depremle her an karşı karşıya olduğumuzu unutmayarak, zihinsel olarak da kendimizi hazırlamamız gerekiyor.” dedi.

‘DURUMU TRAVMATİZE ETMEYİN’

Psikolog Sedef Arslan Ercan, olayın ruhsal ve manevi boyutunu değerlendirdi. Ercan, depremin hayati tehlikeye yol açması sebebiyle psikolojik sonuçlarının da ciddi boyutlarda olabileceğine dikkat çekti. Ercan, deprem sonrası yaşanan durumun travmatize edilmemesi gerektiğine vurgu yaparken, vatandaşları şu şekilde uyardı: “Deprem, üzerinde herhangi bir kontrolümüzün olmadığı, aniden gelişen bir doğa olayıdır. Dolayısıyla belki öngöremeyiz ya da engel olamayız ama sonrası için bazı önlemler alabiliriz. Bunlardan en önemlisi, zaten büyük bir travma yaşamışken kendimizi daha fazla travmatize etmemek. Yani depremle ilgili bizi etkileyebilecek hikayeler, videolardan uzak durmaya çalışmalıyız. Toplum olarak da depremzedelere maddi veya manevi destekte bulunurken etiketlemeden, ötekileştirmeden, her türlü insani haklarına saygı duyarak ve empati yaparak hareket etmemiz gerekiyor.”

‘BAŞKA PSİKOLOJİK PROBLEMLERE YOL AÇABİLİR’

Depremin duygu durumunda farklılıklar yaşattığını ifade eden Ercan, bazı belirtilerin ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıklara davetiye çıkardığını belirtti. Ercan, “Depremzedeler üzüntü, korku, çaresizlik gibi kaygı verici duygular yaşayabiliyorlar. Bunlar aslında başlarda, travmaya verdiğimiz normal tepkilerdir. Bu belirtilerin çoğu beklenilen akut stres bozukluğudur. Depremzedelerin kesinlikle psikolojik destek almaları gerektiğini düşünüyorum. Şu an yaşadıkları tepkiler normal ama bununla baş edemedikleri takdir de başka psikolojik problemlere de yol açabilir. Depremden etkilenen kişilere önerilerimiz; sevdiğiniz iyi hissettiğiniz kişilerle beraber olmaya çalışın. Onlarla konuşun yaşadıklarınızı anlatın, duygularınızı bastırmayın. Uyku ve beslenme düzenini aksatmayın. Kendinizin aşamayacağı bir durumdaysanız mutlaka psikolojik destek alın.” diye konuştu.

OLAYI YAŞANMAMIŞ GİBİ GÖRMEZDEN GELMEK, ÇOCUKTA OLUMSUZ ETKİ BIRAKIR!

Özellikle çocuklarda deprem tahribatının daha fazla olduğunu aktaran Ercan, “Deprem, maalesef çocuklar için çok daha olumsuz bir tablo. O nedenle çocuklara en güvendiği kişi tarafından güvende olduğu hissettirilmelidir. Çocuklar bu dönemde her zaman olduğundan çok daha fazla yakınlık hissine ihtiyaç duyarlar. Mümkün olduğunca sarılmak, elini tutmak, yalnız olmadığını hissettirmek, şefkat göstermek gerekir. Ebeveynlerin çocuklara günlük aktivite kazandırmaları onlarla oyun oynamaları da yine çok önemlidir. Yaşanan belli rutinlere mümkünse devam edilmeli. Çünkü; belli rutinler çocukları iyi ve güvende hissettirir. Deprem hiç yaşanmamış gibi olayı görmezden gelmek, çocukların sorularını veya duygularını yanıtsız bırakmak onları daha olumsuz etkileyecektir. Uygun bir şekilde olup biteni anlatabiliriz. Duygularını ifade etmesine izin vermeliyiz. Çocuklar, depremle ilgili travmatize edebilecek dehşet ve umutsuzluk verici video, hikâye görsellerden uzak tutulmalı.” şeklinde ebeveynlere tavsiyede bulundu.

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim