Milli Görüş Hareketi’nin Konya’daki öncülerinden, Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın dava ve yol arkadaşı, şehrin efsane isimlerinden Ali Güneri, Konya’da önemli bir iz bıraktı. 2021 yılında koronavirüs tedavisi gördüğü Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde Hakk’a yürüyen Güneri, 1936 doğumluydu. İlkokulu, ortaokulu Ticaret Lisesinin orta kısmı olaraktan-Konya’da okuyan, ortaokulu bitirdikten sonra tahsile üç yıl ara veren Merhum Güneri, Kur’an kursuna ve Arapça okumaya başladı. Üç seneden sonra liseyi okumak için İstanbul’a giden Güneri, İtalyan Koleji’nde okudu. Okuldan sonra Konya’ya dönerek ticarete başlayan Merhum Güneri, babadan ve dededen kalma, tahin, helva ve şekerli mamuller ticareti ile meşgul oldu. O yıllarda Konya’da Kur’an-ı Kerim hocası olan İsmail Karaçam ile beraber 7-8 arkadaşıyla hadis ve tefsir dersleri gören Güneri, Konya ve ülke siyasetinde de önemli bir isim oldu. Merhum Güneri’yi anlatan oğlu Devlet Eski Bakanı Teoman Rıza Güneri, “Babam, elini sıkı yumruk yapar ve böyle tuttuğun iş senindir derdi. Ticaret olsun, diğer faaliyetler olsun her işin planlı ve disiplinli takip edilmesini severdi. Söz verdiğinde onu mutlaka yerine getirirdi. Siyasetini yaparken de ticaretini yaparken de arkadaş ilişkilerin, akrabalarla ve ailesiyle ilişkilerini aksatmazdı. Sıkıntıda olanların her türlü sıkıntısını imkanları ölçüsünde gidermeye gayret ederdi” diyor.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhum Ali Güneri’nin oğluyum, 1960 doğumluyum, Konya İmam Hatip Lisesi ve İTÜ Makine Mühendisliği mezunuyum. 20. ve 21. Dönemlerde Konya Milletvekilliği ve 54. Erbakan Hükümetinde Devlet Bakanlığı yaptım. Kardeşlerimle birlikte çocuk yaşımızdan itibaren babamızın ve dedemizin ticari faaliyetlerinin içinde de yer aldık.

Merhum;

Nasıl biriydi, hayatı ve ne işlerle meşgul olurdu?

Babam. İş hayatına 20 yaşlarında başlamış, rahmetli dedem Rıza Güneri’nin başlattığı şeker, reçel ve helva imalatı işini büyütmüş, kalitesini artırmış. Sonra daha ileri noktaya taşımak için Gesaş helva fabrikasının kuruluşuna öncülük etmiştir.

Babamın hayatında 1969 yılından sonra tek meşguliyeti siyaset oldu diyebilirim, ancak o ana kadar yoğun bir ticari faaliyetin içindeydi. Siyasi faaliyetinde de, ticari faaliyetinde de oldukça sıra dışı, yenilikçi, atak, kaliteye ve niteliğe önem veren bir yapısı vardı. Ticari hayatında çeşitli işler ve atılımlar yaptı. Toptan bakkaliye ile birlikte şeker, reçel, tahin ve helva imalatı yaptı. Bu işi bir üst seviyeye taşıyabilmek için Gesaş Helva Fabrikasının kuruluşuna öncülük etti. Türkiye’nin sanayideki o günkü seviyesi düşünülürse Gesaş birkaç açıdan önemli bir yatırımdır. Öncelikle sektördeki insanların birbirine güvenerek sermayelerini birleştirmeleri açısından ilk ciddi örneklerden biridir. İkincisi ise yurt dışında araştırmalar yapılıp bazı teknikler satın alınmıştır. Babam, Rahmetli Rasim Çöğen abiyle beraber Lübnan’ın savaşta ateş altında olduğu dönemde Beyrut’a gidip formüler satın aldıklarını çok iyi hatırlıyorum. Helva paketlenmesi riskli bir üründür. Sürekli yağını bırakır.  O güne kadar Koska dahil Türkiye’de kimse paket helva işine girememişti. İlk paket helvayı Gesaş yaptı. O zaman Koska’nın sahibi babamla görüşüp sektör adına tebrik ve takdirlerini sunmuştu. Babam aynı zamanda Ambalaj sektörüne girdi ve Teneke kutu üretimi yaptı, Siyasette yoğun olduğu dönemde işinin yürütülmesini ortaklarına bıraktı. Siyaseti inancının emri diye yapıyordu, cihat olduğuna inandığı için yapıyordu, bunun için ortaklarından işiyle çok ilgilenemediğinden dolayı helallik ister, parada da ortağız, sevapta da ortağız” diyerek esprili bir şekilde gönüllerini alırdı. Ortaklarında rahmetli İbrahim Laleli abi onun için kardeşten öteydi, birbirlerini çok severlerdi. Babamın eksikliğini hissettirmeden canla başla çalışırdı. Çok iyi ahlaklı bir insandı.

Babam zamanda 1968 de ilk inşaatını yaparak inşaat sektörüne de adım attı. 1980 li yıllarda Aygaz tüp ve beyaz eşya ticareti bizim kardeşler olarak abimin başkanlığında ilk sorumluluk aldığımız iş oldu. Babam bu işten itibaren bize yetki ve sorumluluk verdi uzaktan takip etti, genel nasihatleri dışında nerdeyse hiç direk müdahale etmedi.

İş hayatına ne zaman ve nasıl başlamıştı? İş yerini nasıl kurdu?

Şeker, helva imalathanemiz Aziziye Camisinin şadırvanının karşısında 5 katlı bir bina idi. Babam dedemle beraber çalışmaya başladığı zaman bu bina tek katlı küçük bir imalathane imiş. Babam sonra dedemi ikna ederek, o binayı 5 katlı olarak büyütmüş, En iyi helva ve susam ustalarını araştırmış, İstanbul’da bulduğu en iyi ustaları yüksek maaşlarla Konya’ya getirmiş ve piyasanın en kaliteli tahini ve tahin helvası yapılmaya başlanmıştı. Biz de çocukluğumuzda iş yerine sıklıkla giderdik, o ustaları ve imalat süreçlerini çok iyi hatırlıyorum. Bizzat o imalatlarda yardımcı olarak çalışırdık. Öyle bir dönem geldi ki siparişlere yetişemez olduk. Babam işinde kıskanç değildi, hep bana olsun düşüncesi hiç olmadı, onun için diğer bazı helvacılara da ustamızı göndererek onların da kaliteli helva yapmalarını sağladı, bir dönem geldi, o imalathanelere fason olarak iş verdi. O ustalarımızı ben de çok sever ve takdirle izlerdim; Helvacı Numan usta, Susam ve tahinci Niyazi usta. Sabah namazından sonra işe başlarlar, büyük bir titizlikle çalışırlar, işin püf noktalarını bize de gösterirlerdi.

O dönemle bugünü kıyaslarsak iş hayatını ve ekonomik hayatı nasıl değerlendirirsiniz?

Dedemin ve Babamın döneminde ve çevrelerinde ticari hayatın, insani ve ahlaki yönü bütün iş başarılarının ve maddi kazançlarının üstünde değerlendirilmesi gereken yönüdür. Bugünkü anlayıştan çok farklı manevi bir iklim hakimdi. Bugün aynı sektörde “rakip” olarak nitelendirilen ilişki o zaman tam bir kardeşlik ve dayanışma ilişkisiydi, Aziziye Camii civarı esnafları, helva, şeker üreticileri arasındaki komşuluk ve kardeşlik ilişkileri bugünkü neslin maalesef anlayamaz hale geldiği, aklımıza geldikçe içimizi sürur kaplayan güzel, kardeşane örneklerin her an yaşandığı bir atmosfer, anlatmaya kelimeler yetmez. Hiç kimsenin emanet (borç) talebi geri çevrilmez, kimse kimsenin müşterisini kendisine çevirmeye çalışmaz, herkes birbirinin işini ve insanlığını över, sık sık birbirini ziyaret eder, sevinçler de, üzüntüler de hemen candan paylaşılır, sıkıntılı olanın sıkıntısı hemen giderilmeye çalışılır. Yardım talep edenler de kesinlikle boş çevrilmezdi. Herkes aldığı emaneti söz verdiği tarihten önce ödemeye çalışırdı. Bunun yanında alacaklı olan borçluyu hiç sıkıştırmaz, imkânın olunca verirsin derlerdi. Çok zaman ödeme zorluğu çekenlerin borcu siliniverirdi.

İşle ilgili yaşadığı ya da hayatında aklınızda kalan bir hikayesi var mıdır?

Çok hikayeler var, hepsi de bize örnek olan, gurur duyduğumuz hikayeler. Babam siyasi gücünü ticaretinde hiçbir zaman kullanmadı, teneke kutu imal ettiğimiz dönemde hammadde ye büyük bir zam gelmişti. Ortağımız Rahmetli İbrahim Laleli abi, “eyvah çok büyük zam geldi, paramız da vardı keşke bir iki gün önce akıl etseydik de demir çelikten teneke levha alsaydık” dediğinde babam, “İbrahim’im o zamdan haberim vardı, Sanayi Bakanı Abdülkerim Doğru’yu ziyaretimde zam geleceğine şahit olmuştum, ama o bilgiyi ticaretimizde kullanmamızın helal olmadığını düşündüğümden size hiç bahsetmedim” demişti. Vefatından sonra kendisinin anıldığı bir TV programında Konya eski Büyükşehir Belediye Başkanı Halil Ürün de “Ali abi bizden hiçbir zaman şahsıyla ilgili bir talepte bulunmadı” demişti.

Sonuçta piyasaya bereket hakimdi. Ashabın en zenginlerinden Abdurrahman bin Avf RA Hazretlerinin nasıl zengin oldun sorusuna verdiği cevaplardan birisi de çok düşük karla satış yaptığını söylediğini okuduğum da babamların dönemindeki bereketin bir sebebinin de bu olduğunu idrak ettim. Gerçekten çok az karla satış yapılırdı. Dedemin babamla beraber maliyet hesabı çıkarıp şöyle konuştuklarını çok iyi hatırlıyorum. Üretilen şekerin temel hammaddesi toz şekerdi. Konya Şeker Fabrikasından toz şeker 75 kg’lık bez çuvallarda alınırdı. Boş çuvallar çok düşük bir fiyatla satılırdı. Maliyet hesabı yapıp, maliyetine satış fiyatı ayarlandıktan sonra çuval bize kar olarak kalıyor, çok şükür, Allah CC bereket versin demişlerdi.

Konya sanayisinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün durumu ve sektörde Türkiye, dünya gözünde Konya nasıl bir yerde?

Konya sanayisi çok atak, dünyaya açılmış, ihracat yapabilen bir seviyeye geldi. Ben Konya Sanayisinin gelişmesinde kırılma noktası olarak MÜSİAD’ın kuruluşu ve Anadolu esnafını, sanayicisini, yurt içi yurt dışı fuarlarla tanıştırmasını görüyorum. İki günü eşit olan ziyandadır temel dünya görüşümüzden hareketle Konya sanayicimiz kendisini geliştirmeye devam etmelidir, daha iyi kalite, daha iyi satış sonrası hizmet yönünde sürekli kendini geliştirmelidir. Sanayi ve Ticaret Odalarının ve iş insanı derneklerinin faaliyetlerini iyi takip etmeli, dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmamalı, inovasyon ve Ar-Ge’ye önem vermeli, bütçe ayırmalılar. Dijital ortamda gelişen iletişim araçlarından, yönetim ve işletme programlarından azami şekilde istifade etmeliler. Bilgiye ulaşmak artık çok kolay, bilgiyi kullanmak, teknolojiyi takip etmek gerekiyor. Tabii kurumsallaşmak ve profesyonel kadrolar kurmak, iş yerinin yönetimini bilimsel kurallara bağlamak, şirketlerinin ömrünü uzatmak için kurallar geliştirmek faydalı olacaktır.

Bugün Konya sanayisi işçi bulamıyor. Bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz? Çözümü ile ilgili önerileriniz nedir?

28 Şubat sürecinde İmam Hatip Liselerinin önünü kesmek isteyen zihniyet beraberinde meslek okullarını da mahvetti. Meslek okulları yeni bir düzenlemeyle tekrar ihtiyaçları karşılayacak şekilde dizayn edilip yaygınlaştırılmalıdır. Hem meslek okulları hem üniversiteler sanayi ile iç içe hale getirilmelidir. Gençlerin tamamının üniversiteyi hedefledikleri eğitim sisteminden, daha erken meslek ve iş sahibi olunacak bir düzenlemeye geçilmeli. Gerekirse iş yerinde çalışırken aynı zamanda üniversiteyi okuyor olabildiği, sanayi-üniversite ilişkileri kurulmalıdır.

Merhum babanızın size tavsiyeleri var mıydı?

Babamız, aile birliğimize ve kardeşler arası dayanışmamıza çok önem verir ve özen gösterirdi. Dört erkek kardeşiz ilk üçümüzün arasında 1’er yaş fark var ama babamızdan aldığımız terbiye ile bu yakın yaş farkına rağmen büyüğe saygı ve severek itaat bizim yapımıza tamamen yerleşti elhamdülillah.

Rahmetli babamız çok cömertti, ticaretinde de cömertti, uzun pazarlığı sevmezdi, alırken de satarken de kendinden fedakârlık eder, karşı tarafı memnun etmeyi tercih ederdi. Bize bıraktığı iş ahlakından şöyle bir örnek verebilirim. Kardeşler çalışırken abim Mehmet Güneri hep başımızda oldu; abim içimizde en yumuşak huyludur, inşaat işiyle de uğraşmaktayız. Daireler için belirlediğimiz satış fiyatları vardır. Mehmet abim müşteri kendisiyle pazarlık ederken ısrarlarına hiç dayanamaz ve bazen maliyetinin altında fiyatlara verirdi. Biz de zarar etmemek için dedik ki, müşteriye direk satmamız gereken fiyatı değil biraz üstünü söyleyelim, pazarlıkla o fiyata inelim. Bazı müşterilerde şunu yaşadık; abim belirlediğimiz satış fiyatının biraz üstünde bir fiyatı müşteriye söylerdi, pazarlık esnasında kademe kademe fiyatı düşürürdü, daha belirlediğimiz fiyata inmeden müşteri tamam derse, abim telaşlanır belirlediğimizden fazla fiyata satmak içine sinmez ve kendiliğinden biz sana bir de dolap yapalım, bir de şunu ekleyelim diyerek, aradaki farkı kapatacak miktarda, müşteriye ek hizmetler verirdi. 

Babam, elini sıkı yumruk yapar ve böyle tuttuğun iş senindir derdi. Ticaret olsun, diğer faaliyetler olsun her işin planlı ve disiplinli takip edilmesini severdi. Söz verdiğinde onu mutlaka yerine getirirdi.

Siyasetini yaparken de ticaretini yaparken de arkadaş ilişkilerin, akrabalarla ve ailesiyle ilişkilerini aksatmazdı. Sıkıntıda olanların her türlü sıkıntısını imkanları ölçüsünde gidermeye gayret ederdi.

Bugün babamızın başlattığı inşaat sektöründeki işimizi aile şirketi olarak yürütüyoruz. Ailemiz genişledi, kardeşler olarak çalışırken çocuklarımız da dahil oldu hep beraber çalışıyoruz elhamdülillah. Çocuklarımız kendilerini daha da iyi geliştirdiler, yurt içi yurt dışında yüksek tahsillerini tamamladılar, yabancı dilleri iyi seviyede, mesleki bilgi ve gayretleri gayet iyi. Ama bizi asıl memnun eden, bizim babamızdan, dedemizden gördüğümüz ve öğrendiğimiz kardeşler arasında saygı, sevgi, hoşgörü ve dayanışma şimdi kuzenler arasında da aynen devam ediyor elhamdülillah. Çocuklarımız helali-haramı biliyor ve dikkat ediyorlar, merhamet, nezaket, hayırseverlik gibi hasletlerinin olması, sağlam inançlı ve ibadetlerine düşkün olmaları dünyanın bütün zenginliklerine sahip olmalarından daha önemli bizim için. Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Rabbim evlatlarımızı ve Ümmet-i Muhammed’i iki cihanda aziz ve bahtiyar etsin.

Konya’mızın ticari tarihine ışık tutan, tarihe çok değerli bir kayıt bırakacak olan bu güzel girişiminiz ve yayınınızda babamıza da yer verdiğiniz için Abim Mehmet Güneri, kardeşlerim Mustafa ve İbrahim Güneri ve bütün ailemiz adına da Yenigün Gazetesi ailesine çok teşekkür ederiz.

ABDULLAH AKİF SOLAK 

Editör: TE Bilişim