Katılım esaslı sigortacılık mevzuatı ve danışma komitesince ilgili hükümler esas alınarak tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde icra edilen sigortacılık faaliyetine “Katılım Sigortacılığı” olarak ifade ediliyor. KTO Karatay Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyal Güvenlik Bölümü akademisyenlerinden Dr. Öğr. Üyesi Seyfettin Kurt, Katılım Esaslı Sigortacılık hakkında açıklamalarda bulundu.

Son dönemde Türkiye’deki sigortacılıkta ciddi anlamda gelişme ve dönüşüm oluyor. Bundan biraz bahseder misiniz?

Eskiden beri sigortacılık dediğimiz faaliyet, finans sektörünün bir alt varyantı olarak değerlendirilmiştir ve genel itibari ile hazinenin içerisinde yönetilen bir müdürlük olarak konumlandırılmıştır. Hazinenin içerisinde hazine müsteşarlığına bağlı sigortacılık genel müdürlüğü vardı ve bir genel müdürlük bünyesinde yönetiliyordu. Fakat şu anda, artık herhangi bir bakanlığa bağlı olmaktan çıkartıldı. Sigortacılık Denetleme Düzenleme Kurulu (SDDK) diye bağımsız bir kurul oluşturuldu. Artık bir hiyerarşik alt üst yok; Bankacılık Denetleme Düzenleme Kurulu (BDDK) gibi SDDK var ve bu da sektörün doğrudan kendi problemleri ile daha yakından ilgilenmesi demek. Sigortacılık kendisine herhangi bir bütünleşik yapının içerisinde bir parça değil de özgür, bağımsız yeni bir alan açtı. Şu anda bununla ilgili olarak da SDDK kararlarına baktığımızda gerçekten sektörün tamamını etkileyen çok daha ciddi kararlar almaya başladı. Önümüzdeki dönemde bunlar daha da artacak. Buradaki en güzel gelişmelerden bir tanesi şu oldu: sektör merkezi daha önce hazine de Ankara’da olduğu için Ankara’daydı, sonrasında İstanbul’a taşındı. SDDK şu an İstanbul’da ve içinde de şu anda Katılım Esaslı Sigortacılık Daire Başkanlığı da yer alıyor. Çünkü sigortacılık sektöründe, Türkiye’nin her yerinde daha muhafazakâr bir yaşam stili seçmiş insanların kafalarındaki soru işaretlerini de karşılayacak bir yönteme ihtiyaç vardı. Bununla alakalı olarak da daha önce pencere sistemi vardı, yani katılım esaslı sigortacılık yapan şirketler vardı fakat pencere usulü ile bu hizmeti körfezde veya diğer yerlerde veren sigorta şirketlerinin penceresi burada açılarak kesiliyordu.

Şu anda durum nedir?

Şu anda SDDK bunu 2022 Aralık ayı itibarıyla kaldırdı. Şu anda katılım esaslı sigortacılık yapmak isteyen şirketler, kendileri şirket kuracaklar ve kurdular. Kuveyt Türk yüzde 100 sahibi olduğu Neova Sigorta’yı katılım esaslı sigortacılığa çevirdi. Kamuda, aynı bankacılıkta olduğu gibi nasıl katılım bankaları var ise Ziraat Katılım, Emlak Katılım gibi, aynı şekilde katılım sigorta şirketlerinin de kurulmasına izin veridi. Kamu bir finansal operasyonun içerisine doğrudan pozitif ayrımcılık yaparak katkıda bulundu. Bunun gibi şu anda Türkiye Sigorta biliyorsunuz ki Türkiye’deki sigortacılığın en büyük kamu oyuncusu. Daha önceki Vakıf, Ziraat ve Halk Sigorta’lar birleşerek Türkiye Sigorta adı altında, varlık fonu bünyesinde oldukça büyük bir sigorta şirketi oluşturdu. Mesela onlar da şu anda katılım esaslı sigortacılığa girdiler. Yine bir taraftan HDI Sigorta konvensiyonel sigorta işleri yapıyordu. Onlar da katılım sigortasına girdiler. MÜSİAD, TMT Sigorta’yı satın aldı. Onlar da ismini değiştirerek Melce Sigorta adını verdiler ve katılım esaslı sigortacılık yapmaya başlıyorlar.

Peki katılım esaslı sigortacılık nedir? Niye bu kadar bizim finansal operasyonlarımızın içinde ayrı bir isimlendirme yapılarak faaliyet gösteriyor ve bunun arkasındaki mekanizma nasıl çalışıyor?

Normalde biz bu konuda yapılan sigortacılığı öncelikle şöyle ayırıyoruz: ücret sigortacılığı ve üyelik sigortacılığı. Ücret sigortacılığı yani konvansiyonel sigortacılıkta, siz herhangi bir sigorta şirketine gidersiniz ve dersiniz ki “benim risklerim şunlardır ve bununla ilgili teminat almak istiyorum.” Onlar da birtakım hesaplamalardan sonra “biz bu rizikoyu belli bir ödeme karşılığında teminat verebiliriz” derler ve poliçe keserler. Bununla alakalı primi ödersiniz ve size bu konuyla ilgili teminat sağlarlar. Hasar olmadığı takdirde ödediğiniz primler şirkete kalır. Hasar olması halinde de sizin rizikonuzu öderler. Mekanizma önceden böyle çalışıyordu.

Katılım esaslı sigortacılıkta durum nasıl?

Konvansiyonel sigortacılıkta her şey sigortalanabilir. Dini olarak haram olan şeyler de sigortalanabilir. Alkollü içecek fabrikasını da sigortalayabilirsiniz mesela. Buradaki elde ettiğiniz fonu da faizli finansmanlarda da değerlendirebilirsiniz. Fakat katılım esaslı sigortacılık, işte bu noktalarda sınır getiriyor. Diyor ki, konusu İslam’a göre haram teşkil eden yerleri sigortalayamazsınız ve bunlara mali destek sağlayamazsınız. Örneğin alkollü içecek firmalarını sigortalayamazsınız. Faizli sistemle çalışan bankaları ve iştiraklerini sigortalayamazsınız. Senin katılım esasıyla çalışacağını denetleyecek bir danışma komitesi oluşturmak zorundasın. Onlar senin, İslami esaslara göre çalışıp çalışmadığını sürekli denetleyecekler. SDDK tarafından akredite olmuş yaklaşık 15 kadar danışma komitesi oluştu ve Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi KARSEM’e bağlı bir danışma komitemiz var. Biz şu anda sigorta şirketlerine, katılım esaslı sigortacılık ya da tamamı katılım esaslı sigortacılık yapmadığı halde bu tür fonları yöneten şirketlerin tamamına KARSEM olarak danışmanlık desteği veriyoruz. En son yapmış olduğumuz sözleşme ile devletin en üst sigorta kurumlarına olan Katılım Reasürans A.Ş.’ye de KARSEM olarak oluşturulan komite ile danışmanlık hizmeti veriyoruz.

Katılım esaslı sigortacılığı konvansiyonel sigortadan ayıran noktası nedir?

Üç tane konvensiyonel sigortacılıktan ayrı noktası var. Bir tanesi danışma komitesi. Dini bilgiler ile alakalı akreditasyon almış insanların heyet halinde denetleme yapacak olması. Burada şartlar var. İlahiyat, İslam İktisadı ile Finans mezunu olmak ve bu alanda çalışmış olmak şartları var. Bu şartları taşıyan ve SDDK tarafından onay almış kişiler Danışma Komitesinin içerisine giriyorlar. Siz katılım esaslı sigortacılık yapmak istiyorsanız, bütün faaliyetlerinizi en baştan itibaren danışma komitesi izliyor. Danışma komitesinin haricinde konusu İslam inancına göre haram teşkil eden bir maddi menfaati sigortalayamazsınız. Buradan elde ettiğiniz fonları faizli enstrümanlarda değerlendiremezsiniz. Katılım esaslı sigortacılığın ana temeli bu olduğu için insanların daha önce sigortacılığa daha mesafeli durmaları biraz ortadan kaldırıldı. Bu ortadan kalksın diye zaten devlet, hazine özellikle pozitif ayrımcılık uyguladı katılım esaslı sigortacılığa. Şu anda katılım esaslı sigortacılık hızla gelişiyor. Aynı zamanda toplanan fonlar, son tüketiciden (otomotiv, iş yeri vb.) ayrıca işletiliyor, oradaki karda havuza koyuluyor ve hasarlar oradan ödeniyor. Artan kısım belli bir meblağa ulaştığı takdirde eğer ulaşırsa buradaki katılımcılara iade ediliyor ya da fiyatlarından düşülüyor. Onlar adına katılım esaslı bankacılığın adı tekafül ve teavün yani oradaki insanlar birbirlerinin bu tür bir hasarda kefili ve yardımcısı oluyorlar. Onun için doğrudan elde edilen paralar eğer istenirse sigorta şirketi tarafından yine katılımcıların istekleri doğrultusunda değişik hayır kurumlarına da bağışlanabiliyor. Daha fazla biriktiği takdirde bir sonraki poliçenizden ıskontoya dönüşüyor ya da size iade ediliyor. Katılım esaslı sigortacılık artık Türkiye’nin özellikle son zamanlarda bununla alakalı olarak biz şöyle enteresan bir şeye rastladık: Katılım esaslı sigortacılık yeni oluştuğu dönemde, bireysel emeklilik fonlarının otomatik katılım fonlarında insanlara soruyorlar; “Siz katılım esaslı bir fon mu yoksa klasik bir fon mu istersiniz?” İnsanların çoğu katılım esaslı fonları tercih ediyor.

Size göre bu talebin nedeni nedir?

Katılım esaslı fon isteyenleri orada değerlendirmek zorundasınız. Mesela, konvansiyonel bireysel emeklilik şirketi hayat sigortası danışma kurulu oluşturmak zorunda. Danışma komitesinden hizmet almak zorundalar. Katılım esaslı fonların önümüzdeki dönemde daha da gelişeceğini ön görebiliriz. Cumhurbaşkanlığı İstihdam Ofisinde çalışılan ve tasarı aşamasında olan İslami finans yasası var. Önümüzdeki dönem bunlarla alakalı daha çok açılım daha fazla ilerleme göreceğiz. Genel anlamda baktığımızda ben şöyle görüyorum; Önceden, insanların elinde mal varlığı çok yoktu fakat ülke zenginleşti. Zenginleştikçe elimizdeki mallar arttı. Bu malların enflasyon nedeniyle fiyatları artınca, mesela önceden bir insan arabası 70.000 TL iken bunu kasko yaptırmasam da olur zorunlu trafik sigortasıyla bineyim dediğinde makul gelebiliyordu ama araba fiyatı örneğin 400.000 TL oldu. Kayıp çok yükseldi. Onun için insanlar artık kaskoya ve diğer alternatiflere yönelmeye başladı. Böyle baktığımızda, önümüzdeki senelerde çok ciddi anlamda sigortacılıkta büyüme ön görüyorum. Şu an bizim dünya sigortacılık ortalamasının 1/6’sı kişi başı sigorta işlemlerine harcadığımız para. Normalde mesela dünyada 800 dolar ise bizde 130 dolar. Onun için bu çok ciddi geri kalmış bir durum. Bizim kadar büyük ekonomilerde bu kaldırılabilir bir şey değil. Finansın, mal varlığının, sermayenin teminat altına alınması gerekiyor fakat sigortacılık bunları yapabilecekken buradaki insanlığın oluşturduğu ortak akıldan yararlanma bilincimiz az. Onun için ben önümüzdeki dönemde hem konvansiyonel sigortacılıkta hem de katılım esaslı sigortacılıkta büyüme olacağını ön görüyorum. Normalde Türkiye’deki bütün sigorta şirketleri topladıkları fonların belli bir kısmını kendi konservasyonunda tutabilirler. Sigortacılık kuralı gereği, üstünü kesinlikle reasürans yaptırmak zorundalar. Bu nedenle Türk Sigortacılığı için özellikle katılım esaslı sigorta için Katılım Reasürans A.Ş.’nin kurulmuş olması sigortacılığın geleceği açısından önemli bir adımdır.

MUHAMMED ESAD ÇAĞLA

Editör: TE Bilişim