Yaşanan deprem sonrası 11 ilde enkaz kaldırma işlemleri devam ederken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum 855 konut için ilk kazmanın vurulduğunu söyledi. Ayrıca Bakan Kurum, deprem bölgesinde yapılacak konutların yöresel mimariye uygun, zemin artı 4 katı geçmeyecek şekilde yapılacağını da belirtmişti. Şehirlerde yapılacak olan konut ve kentleşme çalışmalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili görüşte bulunan Şehir ve Bölge Planlama Uzmanı Doç. Dr. Özer Karakayacı, Türkiye’de 20 şehrin 1 milyondan fazla nüfusu olduğuna dikkat çekerken, ekonomik kaynaklar ve nüfus bakımından her şehrin aynı eşitlikte olması gerektiğini ifade etti.

 ‘ALIŞIK OLMADIĞIMIZ BİR DURUM’

Karakayacı, deprem bölgesinde yaşayan vatandaşların barınma sıkıntılarının giderilmesi adına geçici konutların yanı sıra kalıcı konutlarına kavuşmaları için çalışmaların başladığını ifade etti. Milyonları ilgilendiren bir konut kararında konutların alışılmadık bir düzenle inşa edileceğini ifade eden Karakayacı, kış koşullarında insanların mağdur olmaması adına kararı doğru bulduğunu şu sözlerle ifade etti: “Konutlar yapılırken mevcut ve seçilen alanların afetlere daha dirençli yapılanması adına planlama mekanizmasını devreye sokmak gerekir. Bu mekanizma da bölge, çevre düzeni ve nazım imar planlarından oluşur. Bu planlar dahilinde belirlenen yerleşim alanlarında konut dokusu, kat yüksekliği gibi ilişkiler hakkında kararlar alınan planlardır. Şu an yapılan deprem bölgesinde yapılacak olan binalar, alışık olmadığımız hiyerarşik ve aciliyet gerektiren bir düzenle politika geliştirildi. Teorik anlamda yanlış gibi gözükse de kış koşullarında milyonlarca insanı ilgilendiren bir barınma sorununda konutun öncelik olması, doğru bir karardır.”

REZERV ALANLAR KULLANILACAK!

Afet dönemlerinde kullanılmak üzere planlanan rezerv alanların bu gibi durumlarda faaliyete geçebileceğine dikkat çeken Karakayacı, “Yerleşim alanları tekrar yapılmadan önce o bölgede zemin dayanıklılığı analiz ediliyor. Farklı yerlere yapılabilecek konutlar için de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı bu gibi acil durumlar için rezerv alanlar belirlenmiştir. Depremin olduğu 11 şehirde de rezerv alanlara kalıcı konutlar yapılacağını düşünüyorum. Bu alanlar daha önceden belirlendiği için zemin ve jeolojik durum açısından sorun teşkil etmeyecektir.” diye konuştu.

VASFINI YİTİRMİŞ OLMASI ŞART

Vasfını yitirmiş mera ve orman alanlarının kararnameyle birlikte geçici ve kalıcı konutlar için kullanılabileceğini söyleyen Karakayacı, bu konunun medyada algıya maruz kaldığına dikkat çekti. Ormanlık alanların tahrip olması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyleyen Karakayacı, “Kararnamede özellikle dikkat çeken bir nokta var: ‘Alanın vasfını yitirmiş olması.’ Yalnızca mera olduğu halde üzerinde bitki örtüsü bakımından özelliğini yitirmiş araziler konut yapımında kullanılabilecek. Vasfını yitirmiş orman alanları da eğer böyle bir durum için kullanılırsa, o alanın 2 katı büyüklüğünde bir hazine arazisinin Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilerek ormana dönüştürülmesi gerekir. Yani doğal kaynakların tahribatı söz konusu değildir.” ifadelerini kullandı. 

‘BAZI KENTLERDE YIĞILMALAR MEYDANA GELDİ’

Şehir planlamacılığının Türkiye’de 1950’li yıllarda başladığını bildiren Karakayacı, bu konunun Türkiye’de yeni bir alan olduğuna dikkat çekti. Geçmiş yıllarda eşit olmayan nüfus sebebiyle bazı bölgelerin kaynaklardan mahrum kaldığını ifade eden Karakayacı bu kapsamda, “Birinci 5 yıllık kalkınma planı 1965 yılında yapıldığı düşünüldüğünde Türkiye 1950’lerde kontrolsüz bir göç hareketine maruz kalmış. Planlı olmadığı için de kontrol edilememiş. Bunun neticesinde İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara gibi bazı bölgelerde nüfus yığılması meydana gelmiş. Böylelikle o kentlerdeki kaynaklar da her zaman büyümeye giderken diğer kentler daha geri planda kalmıştır.” dedi.

ÜLKE GENELİNE YAYILMALI!

Nüfus ve kaynakların dengeli dağılması gerekliliğine vurgu yapan Karakayacı, aksi takdirde kaynak ve nüfusun fazla olduğu bölgelerde yaşanan olumsuzların Türkiye ekonomisini temelden sarsacağının altını çizdi. Türkiye’nin 1 milyon üzerinde nüfus barındıran 20 şehrin varlığından söz eden Karakayacı, gelişmiş ülkelerde bu duruma rastlanmadığına dikkat çekerek, “Gelişmiş ülkelerde kentlerin nüfusu ve kaynak zenginliği belli yerlerde toplanmaktan ziyade ülkenin geneline yayılmıştır. Planlama açısından kentlerin büyüklüğü, doğal kaynakların korunması adına stratejilerin neler olması gerektiğine bakılması gerekiyor. Örneğin Hatay’ın nüfusu 1 milyonun üzerinde nüfusu var. Tekrar bir Hatay kurulurken etrafındaki kırsal kesimlerin nüfusunu da güçlendirecek şekilde bir planlama yapılmalı. 1 milyon insan yaşıyorsa şimdi kurulan kentler bu sayı daha düşük olmalı; yakın yerlerdeki bölgelere o insanların gitmelerini sağlayacak ayrıcalık ve güçlü ulaşım ağları sağlanmalı.” şeklinde konuştu.

AVANTAJA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR!

Bu uygulamanın hayata geçirilmesiyle birlikte kentlerin afetlere karşı daha dirençli bir hal alacağını ifade eden Karakayacı, “Örneğe Hatay üzerinden devam etmek gerekirse Hatay’ın nüfusu 500 bin olursa ve yakınında da 100-200 bin nüfuslu 5-6 şehir inşa edilirse Hatay’da ortaya çıkan bir afet durumunda etrafındaki orta büyüklükteki şehirler hızlıca o şehre yardıma gidebilir ve daha az kişi etkilenmiş olacak.” dedi. Bu kapsamda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un deprem bölgesindeki yeni yapılar için söylediği ‘zemin artı 3-4 katı geçmeyecek’ ifadesini değerlendiren Karakayacı, “Gelecek nüfus da düşünüldüğünde zemin artı 3-4 kat yeterli olamayabilir ancak dirençli bir yerleşim planı için az önce saydığımız etmenler göz önünde bulundurularak yeni yerleşim sistemi geliştirilirse olumlu bir sonuç ortaya çıkar. Kırsalı güçlendirme politikaları adına bu süreç avantaja dönüştürülebilir.” şeklinde aktardı.

‘FİZİKİ İMAR, TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL!’

Karakayacı yapılacak olan şehir imarında mekânsal stratejilerin yanı sıra bölgede ortaya çıkan sosyal bozulmanın iyileştirilmesi için bir kültür inşasının da unutulmaması gerektiğine yer verdi. Bu kapsamda insanların tekrar o bölgeye yerleşmesi hususunda neler yapılabileceği noktasında görüş beyan eden Karakayacı, “Bölgedeki nüfusun ve demografik yapının kaybolmaması ve tekrar bölgeye gitmesi için bazı politikalara ihtiyaç var. ‘Ne yapılabilir’ noktasında bölgesel kamu kurumları -karayolları bölge müdürlüğü gibi- deprem bölgesi inşasından sonra o bölgelere taşınarak bölgenin canlandırılmasına olanak sağlanabilir. Büyük kamu yatırımlarını bölgeye taşımak, önemli stratejilerden biri olabilir. Bölgedeki eğitimi güçlendirmek adına oradaki üniversitelere çeşitli ayrıcalıklar tanınabilir. Sadece fiziki çevreye yapılan düzenlemelerle o bölgeyi imar etmiş olmayız. Oradaki sosyoekonomik yapıyı da tekrar canlandıracak politikalara ihtiyacımız var.” diye konuştu.

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim