Firma girişinde yer alan dev Eyfel Kulesi, masalarda bulunan minik kuzu figürleri ve birbirinden ilginç objeler... Metalin hayatımızın her alanında yer aldığını kanıtlarcasına estetik, sağlam ve bir o kadar da sanatsal duruşu. Bu duruşu ve metale şekil veren teknolojisiyle ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan Sumak Grup firma sahibi Tevfik Sumak ’la konuştuk. Büsan Organize Sanayi Bölgesinde 6 bin metrekarelik kapalı alanıyla başta İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere birçok ülkeye yaptığı ihracatla ülke ekonomisine katkı sağlayan Sumak Metal Kurucusu Tevfik Sumak, hayat hikayesini 10’LAR Dergisine anlattı. Üretim teknolojisi ile Konya’ya yön veren Sumak Metal, yakından takip ettiği makine teknolojisi ve yılların vermiş olduğu tecrübeyle emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Konya sanayisinin artık Avrupa ile yarışabilecek konuma geldiğini ifade eden Sumak, başarı sırlarını paylaşırken gençlere de tavsiyelerde bulundu.

Konya’nın isminden söz ettiren isimlerinden olan Tevfik Sumak’ı bir de kendinden dinleyebilir miyiz?

İsmim Tevfik Sumak. 28 Ocak 1962 yılında Konya’da doğdum. İlkokulu okuduktan sonra ticaret hayatına 12 yaşında başladım. Çıraklığını yaptığım bu işte 11-12 yıl kadar çalıştıktan sonra ilk iş yerimi 20’li yaşların başında bir ortakla beraber açtım.

2008 yılında ortaklıktan ayrılıp şimdiki şirketimizi kurduk. Sumak Grup bünyesinde 75 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bunun yanında ürettiklerimizin yüzde 30-40’ı ihraç ediliyor, geri kalanı yurt içinde satılıyor. Fason çalıştığımız firmalar da var. Bu yılda inşallah gübre dağıtma makinesi üretimine başlayacağız. O yıldan bu yana durmadan devam ediyoruz. Sumak Metal Değirmen Makineleri Şirketi 2008 yılında kurularak faaliyetlerine başladı. Büsan Özel Organize Sanayi’ndeki toplam 6 bin metrekare kapalı alanda CNC Lazer Kesim ve Büküm üretimini sürdürmekteyiz. Sumak Metal’in kuruluşu her ne kadar 2008 yılında olsa da sanayi sektöründe ki faaliyetimiz çeyrek asra yaklaşıyor. Küçük yaşlardan beri bu sektörün içinde bulunmuş birisi olarak bu süre içerisinde sağladığımız birikim ve deneyimi Sumak Metal’de ortaya koyduk ve başta Almanya, İngiltere, Fransa, Letonya, Hindistan ve Pakistan olmak üzere birçok ülkeye lazer kesim metal ürünleri, Halı Yıkama Makineleri, Mobilya Aksesuarları, Tarım Makineleri ve Değirmen Makinaları ihraç ederek milli ekonomimize büyük bir katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Hayeesani: Etliekmeğe bayıldım Hayeesani: Etliekmeğe bayıldım

O dönemde, iş yeri açabilmek için yaşınız çok genç. Birilerinin desteği oldu mu?

Konya’da beraber yetiştiğimiz bir arkadaşım vardı. Onunla birlikte karar verdik. Yaşımız genç gibi gözükse de aslında yılların verdiği bir bilgi birikimimiz vardı. Bir de sadece bir işe odaklanmadan iş yerindeki her şeyi yapmak için uğraşırdık. Askerden geldikten sonra da ‘hep böyle çalışacak mıyız yoksa başka bir yol mu çizeceğiz’ diye düşündük ve karar verdik. İş yeri tuttuk, elimizde olan eşlerimizin olan altınlarını bozdurup kirayı ödedik, kaynak ve anahtar takımı almayla işe başladık. Biz hevesliydik, ustamız gittiğinde bile eve gitmez mesai almadan çalışırdık. ‘Ne öğrenebiliriz’ ona bakardık. Bu işe ilk başladığımızda boyumuz tezgâha yetmezdi, ayağımızın altına tabure koyar öyle çalışırdık. Tek amacımız öğrenmekti. Şimdi geriye dönüp baktığımız zaman ‘iyi ki’ diyebiliyorsak bu günler sayesinde oldu.

İşe başladığınız yıllardaki kriz ve zorluklara rağmen başarılı olmanızın sebebi sizce nedir?

Bu işe başlarken ve iş yeri açtığımızda tabi zorluklarla karşılaştık. Daha çok genç olduğumuz için ciddiye almayanlar da oldu. Ancak yılmadık. Herkes işin kendisine gelmesine beklerken biz, insanların ayaklarına gittik. Ticaret yapmak o yıllarda zordu. Bizim sektörde çoğu çalışan, müşteri beklerken biz kendi müşterileri potansiyelimizi kendimiz oluşturduk. Bence zaten başarılı olmamızın en büyük sırrı bu. Müşteri beklemedik, şehir şehir ve sadece merkezlerde değil ilçeleri, köyleri gezerek kendi müşterimizi kendimiz bulduk. Türkiye’de gezmediğimiz un fabrikası kalmadı. Kendimizi tanıttık. İş yapamasak bile reklamımızı yapmış olduk. Şimdi yurt dışında iş yaptığımız gibi Türkiye’de de hatırı sayılır bir yerimiz var. O dönemde kriz olduğu doğru, ihracat fazla değildi ancak bunun yanında bir de sektörde açık vardı. Yani üretimin olduğu yerde satış oluyordu. İlk işimizi de sağ olsun Yılmaz Değirmen Makineleri ’ne fason üretim yaparak gerçekleştirdik. Kriz dönemini de çok şükür böyle atlatmış olduk. 1987 yılında açtığımız iş yerimizin ilk ihracatını 1990 yılında yaptık. Demek ki iyi işler yapıyoruz ki talep oluyor diye çok sevinmiştik ve iş yerini açtıktan çok kısa bir süre içerisinde bu ihracatı gerçekleştirmekte ayrı bir sevinç kaynağı oldu. Devamı da ardından geldi zaten.

Makineleşme, sizin sektörünüzü nasıl etkiledi?

Önceden bir işin bütün yapım aşamaları insan emeğine bakıyordu. İş yerindeki bütün iş kollarını bilmek zorundaydın ve her iş için ayrı ustalık gerekiyordu. Şimdi ise bir işte uzmanlaşmak bile iş bulmak için yeterli.

Aynı zamanda insan eli değmeden pek çok iş halloluyor. Şimdiki nesil daha şanslı. Örneğin, önceden oksijenle kestiğimiz saç kabarma yapardı, pürüzler oluşurdu onu düzeltmekle uğraşırdık. Çalışma azmi olduktan sonra bütün zorluklar aşılıyor tabi. Şimdi ise makineler var, imkanlar daha fazla. Bizim bugün yeni diye aldığımız makine, elimize ulaşmadan daha yenisi bile üretilebiliyor. Teknolojinin hızına yetişmek imkânsız. Ürün satmak için müşterinin ayağına gitmiyorsunuz, teknoloji her yönden kolaylık sağlıyor. Teknolojiyi takip eden firmalar da tabii günümüzde bir adım öne çıkıyor.

Sektöre adım attığınız dönemlerde aklınızda kalan bir anınız var mı?

Biz makineyi ürettikten sonra sıcak olmasın diye montajlama işini akşam, mesai bitimi yapardık. Gece saat 1-2’ye kadar onu hallederdik. Tabi yoruluyorsun, kepek çuvallarının üstünde yatardık. Sabah iş yerine geliyorsun yine çalışıyorsun. Yorulmak nedir bilmeden çalışırdık çünkü hevesliydik. Bunlar, hatırladıkça duygulandığım anılardır. Ürettiğimiz bir ürüne bile sanat eseri gibi bakıp duygulandığım olmuştur çünkü bu işin üretiminden montajına kadar kendimiz yapardık. Güzel günlerdi.

Günümüzde gençlerinin sektöre taleplerinin olmama sebebi sizce nedir?

Bizim o yaşlarda yaptıklarımızla günümüz gençlerini kıyasladığımızda aynı yaşlarda yapılan ve istenen şeyler daha farklı. Gençlerimiz liseyi bitirdikten sonra eğer üniversite okumuyorsa o yaşlardaki bir gencin sanayide sıfırdan bir işe başlaması zor. Bu işi öğrenmek için dükkânın her işine koşturmak lazım, biz öyle bu günlere geldik ama o yaşta bir gence bir şey demeye kalksan zoruna gider. Sektörümüzde de gençlerden talep olmuyor. Ama bilmediğin işi yapmakta çok zor. Her dönemin kendi içinde zorluğu farklı tabi ancak iyi yerlere gelebilmek için o zorluklarla mücadele etmek gerekir.

Sektörde yetiştirmiş olup Sumak Metal gibi nam salmış firma sahibi isimler var mı, gençlere bu konuda tavsiyeleriniz neler?

Benim yetiştirmiş olduğum sektörün değerli isimleri var, çocuklarım hakeza işlerin başındalar. Geçmişte düşünüp ona göre bir yol izleyerek büyüttük onları da. Benim gençlere tavsiyem; okumak için değil, gerçek bir hedef doğrultusunda okusunlar. Başladıkları işe de vakit geçirmek için değil, ustalaşmak için başlasınlar. Dünya küresel bir köy haline geliyor, teknolojiyi sadece telefon oynamaktan ibaret değil, bilgi için de kullansınlar. Bir işi yapabilmek için, o işin mutfağını bilmek lazım. İş hayatında da merdiven basamaklarını ikişer üçer değil tek tek çıkmalarını öneririm. Dil öğrensinler. İnsanlar da makineleşmeye doğru gidiyor durumda. İnsan ilişkilerini iyi tutmaları önemli. İhracat yapmalarını tavsiye ediyorum ancak ihracat yapmak için de az önce saydığım kriterleri bünyelerinde bulundurmaları gerekecektir.

Vermiş olduğunuz bilgiler ve ülkemize sunduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ederiz.

İlginiz için ben teşekkür ederim.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim