Konya İnşaat sektörünün önemli temsilcilerinden olan Adem Bulut İnşaat, 1995 yılından buyana şehre önemli hizmetler veriyor. Bugüne kadar 3 binden fazla konut yapımına imza atan Adem Bulut İnşaat, müşteri memnuniyetini dikkate alarak, şehrin kültürel ve inanç dokusunu da gözeterek yaşama alanları yapıyor. İnşaatı sadece para kazanma alanı olarak görmediklerini belirten Adem Bulut İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Adem Bulut, insanların mahremiyetini ve ihtiyaçlarını gözeterek projeler ürettiklerini söyledi. Bu durumun kendilerini şehrin önemli bir markası haline getirdiğine dikkat çeken Bulut, “Birinci sıraya para kazanmayı koymuyoruz. Önceliğimiz başladığımız işi söz verdiğimiz zamanda bitirmek, mahcup olmamak. Böyle olunca da, başarı geliyor. Niyetimiz de halis çok şükür. Bugünlere de geldik” dedi.

Adem Bulut İnşaat ne zamandır sektörün içerisinde?

1995 yılından buyana inşaat sektörünün içerisindeyiz. Baba mesleğimizin marangoz olması ve sektöre yabancı olmamamız nedeniyle kendimizi inşaat sektöründe bulduk. Kendimize oturmak için yaptığımız 2,5 katlı bir inşaatla başladık bu işe. Tabi bu inşaat bittikten sonra oturmadık sattık ve sermaye yaptık. Böylece inşaata başlamış olduk. Selçuklu bölgesinde Aydınlıkevler, Sakarya, Malazgirt gibi mahallelerde, 2-3 katlı inşaatlar yaparak bu işe başladık. 2010 yılına kadar ağırlık olarak Selçuklu olmak üzere birçok inşaat yaptık. 2010 yılından sonra da Barış Caddesi, Real, Sancak gibi bölgelerde büyük projelere girmeye başladık. İşler kendiliğinden büyüyerek bugünlere kadar geldik. Doğru, dürüst, düzgün bir şekilde işimizi yapmaya çalışıyoruz. Tabi bu günlere elbette kolay gelinmedi. Darbeler gördük, seçimler gördük, krizler gördük, en son pandemi yaşadık. Bu tür sorunlar, inşaat sektörünü doğrudan etkiliyor. Ama sektörün en sıkıntılı döneminde de en hareketli döneminde de olduk, durmadık. Aza kanaat ettik, çok şükür bugünlere geldik.

Özel aileler, özel günde buluştu Özel aileler, özel günde buluştu

Hayatın akışı içerisinde her şeyde olduğu gibi inşaat sektöründe de yenilikler, değişimler yaşanıyor. Adem Bulut İnşaat bu yeniliklere karşı nasıl bir yol izliyor?

Biz özümüzden, kültürümüzden, inancımızdan beslenerek gidiyoruz. Modern ve çağdaş binalar yapıyor gibi görünsek de, Adem Bulut İnşaat olarak, mahremiyetin ön planda tutulduğu, aile kültürüne katkı sağlayacak projeler üretmeye çalışıyoruz. Bu süreç bizim için kolay olmuyor. İnsanların konforu arttıkça, beklentiler de artıyor. Beğenmeme hastalığı başlıyor. Böyle bir noktaya doğru gidiyoruz. Biz müşterilerimizin talep, istek ve şikayetlerini dikkate aldık. Ama biz bu talepleri, kendimizden bir şeyler koyarak, kendi süzgecimizden geçirerek ortaya koyduk. En son yaptığımız projelerde mesela daire kapılarının birbirlerini görmemesine dikkat ettik. Çünkü bu mahremiyettir. Balkonlarda birbirlerine olan açılara dikkat etmeye çalışıyoruz. Salonun, oturma odasının veya diğer odaların birbirlerine olan yakınlıkları, uzaklıkları buralarda bile mahremiyeti düşünerek hareket ediyoruz. Projelerimizde bunlara kafa yoruyoruz. Tamamen ticari mantıkla gitmiyoruz. Gerekirse 5 daire eksik yapıyoruz, bu tür inceliklere dikkat ediyoruz. Ben kendim oturabilecek şekilde dairelerimizi yapmaya çalışıyoruz.

Bugüne kadar ne kadarlık bir konut yaptık? Şuan devam eden projelerimizden bahseder misiniz?

Sancak’ta küçük çaplı 52 dairelik bir projemiz var. Bugüne kadar 3 binin üzerinde konut yapmışız. Aslında önemli olan sayı değil, istikrarı korumak, sürekliliği sağlamak. Bana göre başarı burada. Bir duruşun bugüne kadar gelmesi daha önemli. Benim için başarı; bugün hala buradaysak, hala itibarımız varsa bana göre bu başarıdır. Bu da kolay değil. Çünkü yukarıya çıktıkça, ayakta kalmak da zorlaşıyor. Her şeye karşı kendinizi korumanız gerekiyor. Çok şükür burada da durmaya çalışıyoruz. Son dönemde konuttan da biraz uzaklaştık. 2021’de üç tane sanayi alanı aldık. Dolayısı ile, 3 tane kompleks sanayi sitesine başladık. Birini bu yıl bitiriyoruz birine de başlayacağız inşallah. Bu tamamen yap-sat mantığında. Kooperatif mantığında değil. Burada da kaliteye önem veriyoruz. Sanayi alanlarını herkes dört duvar olarak görüyor ama öyle değil. Her şeyin burada düşünülmesi gerekiyor. Konutta olduğu gibi sanayi sitelerinde de bu ince ayrıntıları düşünerek inşaatlarımızı yapıyoruz. Bunun dışında, 12 dairelik bir villa projemiz var. Site şeklinde. O devam ediyor. Nasip olursa onu da bitireceğiz.

İnşaat sektörü 3-4 yıldır sıkıntılar yaşıyor. Adem Bulut İnşaat bu sıkıntılara karşı nasıl direnç gösteriyor?

Her dönemin kendine göre zorlukları oldu. Bu anlamda, finansı sağlam tutarsanız, zorluk yaşamıyorsunuz. En önemlisi öz sermaye. Öz sermaye ile kalabiliyorsanız, ne olursa olsun sıkıntılara göğüs gerebiliyorsunuz. Ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz. Yani paramıza göre konut yapıyoruz.  Çok açılmıyoruz. Gücümüzün dışında iş yapmamaya çalışıyoruz. Kendi içimizdeki teknik elemanları kaybetmiyoruz. Bizim burada 10-12 yıl çalışan elemanlarımız var. İşimizin başındayız. Aynı heyecanla yolumuza devam ediyoruz. Birinci sıraya para kazanmayı koymuyoruz. Önceliğimiz başladığımız işi söz verdiğimiz zamanda bitirmek, mahcup olmamak. Böyle olunca da, başarı geliyor. Niyetimiz de halis çok şükür. Bugünlere de geldik.

Konya’nın sektördeki önemli bir temsilcisi olarak, müteahhitlik yasasıyla ilgili değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz yıllardır müteahhitlik yasasının çıkması gerektiğini söyledik. Herkesin inşaat yapmaması gerektiğini söyledik. Bu konuyla ilgili müteahhitlik sınıflandırması yapıldı. Burada da kendi içinde tam doğrularla çıkmadı. Müteahhitlik sınıflandırmasına baktığınız zaman herkes yine bu sınıfın içerisinde inşaat yapabiliyor. Devlet burada çok caydırıcı, katı kurallarla gelmedi. Haliyle yine inşaat kalitesi konusundaki vizyonsuzluk hala devam ediyor. Yapı Denetim Yasası’nda da sıkıntılar yaşıyoruz. Yapı Denetim mekanizmasına havuz getirildi. Havuz sistemiyle beraber istenmeyen sonuçlar ortaya çıkıyor. Ben 200 daire yapıyorum mesela, Yapı Denetim firmasını kendim tercih edemediğim için, belki bu firma 200 dairelik işe bakabilecek yeterlilikte olmayabiliyor. Fiyatlarda esneklikler ortadan kalktı. Bunlar da bizleri zorluyor. Bu konuların revize edilmesi gerekiyor. Bir de bu tür değişiklikler yapılırken, istişare mekanizması işlemiyor. Bize sektör temsilcileri olarak fikirlerimiz sorulmuyor. Aslında sorulsa, istişare edilse ne kaybedilir? Çünkü biz de bu ülkede yaşıyoruz ve bu işin A’dan Z’ye içindeyiz. Dolayısı ile sektörle ilgili sorunlarda bizimle istişare edilmesini, fikirlerimizin alınmasını istiyoruz.

Şehirleşme konusunda ne düşünüyorsunuz? Özellikle Konya’daki durum ne?

Konya, şehirleşmeye müsait bir şehir. Düz bir şehir. Ama biz bunu doğru değerlendirmiyoruz. Şehirleşmede uzun vadeli planlamalar yapılması gerekiyor. Şehirleşmedeki en önemli şeylerden biri trafik sorunu. Bina yapmakla bu iş bitmiyor. Binayla birlikte sosyal donatı alanları da oluşturmak gerekiyor. Camisi, okulu, hastanesi, parkı, bahçesi vs. bunlar çok önemli. Bunun için de iyi bir yönetim, iyi bir şehir plancısı, vizyonu, derdi olan kişilerle iş yapılması gerekiyor. Maalesef ben burada da sıkıntı görüyorum. Ben yerine göre dikey, yerine göre yatay yapı yapılması taraftarıyım. Bunu şöyle açıklayım; yatay yapıyı seven biriyim aslında. 3-4-5-6 kata kadar güzel binalar yapılmalı. Daha butik, sevecen, sıcak, bahçeli evler yapılmalı. Burada emsal de çok önemli. Arsanın kullanım yoğunluğunu az tutarak, bahçeli alanlara vermek lazım. Bu binadan daha önemli. Pandemi döneminde gördük, evlere hapsolup kaldık. Ama bahçeye çıkınca insan hava alıyor. Çocuklarımızın enerjisini atacağı alanlar olmalı. Tabi bu konuyu her şehir için ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor. Şehirlerin tarihine, mimarisine, kültürüne uygun olarak bu planlamalar gerçekleştirilmeli. Dikey yapılar da yapılabilir. Ama yapılacaksa da dikey yapıların olduğu bölge ayrıştırılmalı. Bir yerde 15 kat olup da yanında 6 kat olursa o olmuyor. Kentsel dönüşüm yaparken bunlara da dikkat etmek gerekiyor. Bir de kentsel dönüşümle ilgili de iyi planlamalar yapılmalı. Kentsel dönüşüm deyip de her yeri yıkmak da yanlış. Çünkü tarih gidiyor, anılar siliniyor. Tamam riskli yapılar yıkılsın ona bir şey demiyorum ama tarihi, anıları silmememiz gerekiyor. Bunlar benim içimi acıtıyor. Mersin’de bundan 5-6 yıl önce bir bina gördüm. Zemin katı tamamen boş bırakmışlar, girişe oturma alanları yapmışlar, taziye odası yapmışlar. Maç seyretme alanları yapmışlar, çay ocağı koymuş, kitap okuma alanı koymuş. Komşuluk ilişkisini artırarak alanlar oluşturmuşlar. Ne kadar güzel. Biz bunu yapalım dedik ama bizim alanımızı bize vermiyorlar. Bununla ilgili de bir şeyler geliştirilmesi gerekiyor. Yaşayan, canlı olan bir kültürün içerisinde, bizim kültürümüze uygun neler yapılabilir bunlar düşünülmeli ve bizim önümüz açılmalı.

İBRAHİM HAKKI BÜYÜKHARBUT

Editör: TE Bilişim