Balkanlar, coğrafi, siyasi ve ekonomik açıdan olduğu kadar, tarihi, kültürel ve insani bağlar bakımından da Türkiye için öncelik taşıyor.  Türkiye, Balkanların ayrılmaz bir parçası. Balkanlar ile ülkemiz arasındaki ilişkileri, kökleri geçmişteki ortak değerlerimize dayanan komşuluk, dostluk ve bazılarıyla müttefiklik bağlarından güç alan bir bütün olarak tanımlamak mümkün.  Balkanları Eğitimci Mehmet Altuntaş ve öğrencileri Hamza Aliu- Fauzan Azka Al Ghiffari kaleme aldı.

MANASTIR (BİTOLA) ESKİ BİR MÜSLÜMAN ŞEHRİ

Manastır, Osmanlı zamanında bir vilayet merkezi. Bugün de Makedonya’nın ikinci büyük şehri. Osmanlı ecdadımız burayı fethedince şehirdeki çok sayıda manastırı görünce şehre “Manastır” ismini vermişler. Makedonlar, Manastır’a hâkim olunca yaptıkları ilk iş ismi değiştirmek olmuş. Bulgar Çarlığı zamanındaki “BİTOLA” ismini vermişler. Aslında anlam açısından Manastır (ibadet yeri) ile Bitola (Allah’ın evi) arasında bir fark yok. Değişiklik Makedon milliyetçiliğinin bir yansıması olsa gerek. İttihat ve Terakki’n inde en önemli merkezlerinden biri Manastır olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Manastır Askeri idadisinde okuduğunu bilmeyenimiz yoktur. Günümüzde müze olarak kullanılan okulun ikinci katında Mustafa Kemal Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır.  Bu arada müzenin hemen yan tarafında bulunan Makedon tankının üstünde bir hatıra resmi çektirerek tarihe not düştük. Pek çok Avrupa ülkesinde konsoloslukları Bitola’da olduğundan Osmanlı döneminden beri ‘konsoloslar şehri’ olarak da bilinir. Manastır Osmanlı zamanında çoğunluk Müslümanlardaydı ama Balkan savaşından sonra ve Komitacıların baskılarıyla Müslümanlar göç etmeye zorunda kaldı. Osmanlıdan kalma saat kulesi bütün heybetiyle meraklılarına zamanı gösteriyor.

ÜZÜCÜ BİR MANZARA

Saat Kulesine yakınlarında cami olduğu belli olan bir yapı, temellerinde yapılan kazılarda eski bir kilise kalıntısı ortaya çıkınca müzeye dönüştürülmüş. Osmanlı zamanında 72 camii varken, bu rakam 2000 yılında ikiye kadar düşmüş. Türkiye’nin de gayretleriyle bugün açık olan camii sayısı yediye ulaşmış. Özellikle TİKA buralarda aktif bir rol üstlenmiş. Söz gelimi Ali Paşa Camisinin yenileme için 2 milyon Avro harcanmış. Açılışına zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı katılmış.

PİRLEPE (PRİLEP)

Osmanlı döneminde Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşandığı Prilepe’de savaş ve göçler nedeniyle Müslüman nüfus azalmış Makedonlar (Hristiyanlar) çoğunluğu ele geçirmiştir.  Prilepe’de birçok tekke, camii yıkılmıştır. 2001 yılında Makedonların hain saldırısıyla yakılan caminin günümüzde harap ve perişan görüntüsü Müslümanlara keder vermektedir. Bir de caminin bugün tuvalet ve ahır olarak kullanıldığını görünce yüreğimiz dağlandı. TİKA’nın camiyi onarım teklifine belediyenin fanatik Makedonların tepkisinden çekindiği için onay vermediğini söylediler. Prilep aynı zamanda Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurucusu Ali Fethi Okyar’ın doğduğu yer.

DEBREŞ’TEKİ DEVASA BAYRAK

“Zemin kan kırmızı ay yıldızı ak O mübarek bayrak işte bu bayrak” (Esat KABAKLI). Bölgedeki tek Torbeş köyü olan Debreş’te girişte camiinin iki minaresi arasında dalgalanan devasa bayrak işte o mübarek bayrak. Torbeşler, bölgenin en çalışkan insanları. Özellikle tütün üretiminde çevrede söz sahibi. Debreşliler, Türkçeyi unutmuş olduklarını söyleseler de kendilerini Türk sayan dost canlısı insanlar.

HAMZA’NIN KÖYÜ (CERNİLİSHTE)

Gezimize anlam katan yerlerden biri de rehberimiz Hamza’nın doğup çocukluğunun geçtiği baba ocağı, ana kucağı olan Arnavut kardeşlerimizin meskûn olduğu Cernilishte köyü oldu. Hamza’nın köyde yaşayan dede, nenesini ve akrabalarını ziyaret ettik. Dualarını aldık.

63 METRE UZUNLUĞUNDAKİ MİNARE

Cernilshte’deki Osmanlı Camisinin Minarenin yapılması hikâyesi özellikle dikkatimizi çekti. Eski bir yapı üzerine inşa edilen camiinin minaresinin başlangıçta Esma Ül Hüsna’ya atfen 99 metre olarak yapılması düşünülmüş. Ancak bu mümkün olmayınca peygamberimizin 63 yıl yaşadığı göz önünde bulundurarak minare 63 metre olarak yapılmıştır.” Kazma hazineyi arar, hazine yoksa kazma neye yarar”. Camiinin tamiratı sırasında bir hazine bulunduğunu söylenmektedir.Bölgede Türkiye ve Türk sevgisi o kadar güçlü ki Debreş’ te yapılan yağlı güreşlerde finalde maçı izleyenler Makedon güreşçiye karşı Türk güreşçinin kazanması için destek vermiştir.

PESHNA

Vadiler arasında saklı bir cennet olan Peshna’daki mağara gerçekten görülmeye değer. Her yer de olduğu nehrin kenarında balık restoranlarına burada da rastlanmaktadır.

RADUSHA (RADUŞA)

Raduşa’yı özellikle ziyaret etmek istedik. Danimarka’da yaşayan yeğenim,Raduşa’dan evli. Hısımları ziyaret etmek bize farz oldu. Yeğenimin yakınları bize evlerini, sofralarını, gönüllerini açtılar, yeşillikler içinde asude bir zaman geçirdik. Raduşa,Arnavutlarla –Makedonlar arasındaki mücadelede “Şehitler Tepesi’nin” boş olmadığını gösteren bir serlevha olmuş. “Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kâfilelerle...” (Yahya Kemal Beyatlı) Şar dağlarının eteklerinde bulunan Raduşa, UÇK’nın en önemli merkezlerinde biri. Arnavutlar Makedonlara karşı savaşın Melmehe-i Kübrası.  Makedonların en önemli ve en büyüğü olan askeri kışlası Raduşa’nın yakınlarında bulunuyordu. Arnavutlar kahramanca savaşmışlar ve kışlayı fetih etmişler.  NATO güçleri ele geçirilen silah ve tanklara el koymuş. Bugün, mezarlıkta savaşta şehit olanların kabirleri bulunmaktadır.

KOSOVA

Kosova denilince akla Murat Hüdavendigar’ın şehadet şerbeti içtiği Sırplara karşı 28 Haziran 1389 da kazandığımız Kosova Savaşı gelir. Sırpların ise hala unutamadığı ve millet olarak hafızalarında yaşayan acı bir olay. Sırplar bu savaşın intikamını hep almak istemişlerdir. Kosova kelimesi Arnavutça ’da Kos: (Yoğurt) anlamına gelmekte. Ama bazı bilim adamlarına göre Kos eski Türkçe bir kelimedir ve manasına da ( iki) dir.Ova ise bildiğimiz Türkçe bir kelimedir. Ayrıca, Kosova son yıllarda Sırplara karşı vatan müdafaasının yapıldığı bir destanın adıdır. Meraklıları için Kosova’yı biraz yakından tanıtalım.Kuzeyden Alp uzantısı yükseltiler, batıdan Adriyatik’e paralel dağlarının ortasında yine dağlar ve derin vadilerden oluşan Kosova’nın en eski sahipleri olarak bugünkü Arnavutları oluşturan temel etnik gruplardan birisi olarak kabul edilen Dardan kavmidir. Traklarla ortak bir etnik kökeni olup olmadığı tartışmalı bir husus olan Dardanlar bugünkü Kosova’yı içine alan merkezi Balkan’da M.Ö. yüzyıllarda hakimiyet kurmuş bir halktır. Romalılar tarafından Dardanların siyasi etkinliklerine son verilmesinin ardından bölge Balkan halklarını oluşturan etnisiteler içinde eriyen Asyalı göçebe kavimlerce istila edilmiştir. Hun, Avar, Uz, Peçenek Kuman gibi Turani halklar Balkanların merkezi bölgelerindeki etnik kimliği şekillendiren temel yapılardan biri olarak varlığını günümüze dek korumuştur. Kosova, Makedonya ve Arnavutluk arasındaki bölgenin kadim sakinleri olan Goralılar, Rodop Dağlarında yaşayan Pomaklar, Balkanların kuzeyindeki Gagavuzlar bölgeye eski çağlarda gelip yerleşen Asya halklarının kalıntılarını taşıyan topluluklardandır. Bu toplulukların canlı bir izi de bölgede konuşulan bütün dillerde ve özellikle de Türk ağızlarında yer alan eski Türkçe kelimelerdir. Denize kıyısı olmayan ve küçük bir ülke olan Kosova Balkanlar’da yer alan bir Avrupa ülkesidir. Kuzey ve doğuda Sırbistan’la sınır komşusudur. Güneyde Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile batıda ise Karadağ ile komşudur. Başkenti Priştina Nüfusu: 2 Milyon civarındadır. Yüzölçümü: 10,877 km². Nüfusun   yüzde 95 Müslümandır. Etnik olarak da  yüzde 92 Arnavut ve Boşnak, Türk ve Sırplar vardır.

PRİŞTİNE- KOSOVA’NIN BAŞKENTİ

Osmanlı Devleti zamanında Kosova bir eyalet ve merkezi de bugün olduğu Priştinaydı. Priştina Kosova’nın başkenti ve yaklaşık 500 000 nüfusu var. Şehadet parmağı göğe uzanan minarelerin, yanında gökdelenler, seküler, kapitalist sistemin olmazsa olmazı devasa alışveriş merkezleri ve ünlü markalara ait vitrinler garip bir tezat içinde varlığını sürdürüyor. Ecdattan kalma mahalleler, cumbalı, bahçeli evler gölgede kalarak varlığını korumaya çalışıyor. Kosova’da en büyükelçilik binası ABD’ye ait. Yeraltı zenginlikleri ABD ve Almanya tarafından işletilmekte olduğunu öğrendik. Türkiye’nin Kosova’ya verdiği desteğin büyüklüğü karşısında nüfuz açısından biraz gölgede kaldığı söylenebilir. Priştina’da bizi Konya Merkez İHL’den öğrencimiz Hafız Mustafa AKDİŞ hocamız karşıladı. Bu arada Üsküp ve Priştina arasının yaklaşık 90 km olduğunu ve otobüs ile 1,5 saat olduğunu belirtelim.

MERKEZ CAMİİ (FATİH CAMİİ)

Öğrencimizin görev yaptığı camii. Merkez Camii (Fatih Camii) Fatih Camii 865 (1460-1461) yılında yaptırılmıştır. Fatih Camisi’nin içerisinde Fatih Sultan Mehmet Han’ın Yüzük mührünün bulunduğu tablo vardır. Camideki bu tablonun çok şükür başına bir felaket gelmemiş. Caminin bahçesinde Kosova İslam Teşkilatı ve müştemilatı bulunmaktadır.

KOSOVA MİLLİ MÜZESİ

Kosova’nın tarih öncesi devirlerden günümüze kadar tarihteki yolculuğunu anlatan bir müze.

PAZAR YERİ

Ha Macur pazarına gitmişsiniz, ha Priştina pazarına. Bir farkı Priştina da acılı yapmak için domates –biber almıyorlar. Revaçta olan kapya biber. Neden mi torba, çuval çuval alıyorlar. Ajvar sosu yapmak için. Kosova ve Makedonya’da Ajvarsız bir kahvaltı kesin eksiktir.

KOSOVA ŞEHİDİ SULTAN MURAD HÜDAVENDİGAR MÜZESİ

Sultan I. Murad Hüdavendigar, 1389 yılında büyük bir zaferle sonuçlanan Kosova Meydan Muharebesi’nin ardından savaş meydanındaki askerlerin durumunu incelerken Miloş adlı bir Sırp tarafından at üzerinde iken zehirli bir bıçakla hançerlenmiştir. Hayatı sınır boylarında ve harp meydanlarında geçen Sultan I. Murad Hüdâvendigâr, yine bir savaş meydanında şehit düşmüştür. İç organları Kosova'daki türbesine gömülmüş, naaş ise bozulmaması için ilaçlanarak, Bursa’daki türbeye defnedilmiştir. Orada Buhara asıllı olan Saniye TURBEDAR teyzeyle tanıştık. Güzel bir sohbet yaptık. Türbe ve türbedar ailesi hakkında bilgiler aldık. Orada ilginç olan yüzlerce yıllık dut ağacının yemyeşil olması fakat meyve vermemesi.

MAMUŞA

Kosova’daki en büyük Türk kasabası.UMAİHL mezunu Muammer Morina’yı ziyaret ettik. Muammer, Saray Fırını işletiyor. Belediyelik olan Mamuşa’da etkili bir aile.

PRİZREN

Başkent Priştine’den sonra Kosova’nın en büyük ikinci şehri olan Prizren, yaklaşık 235 bin nüfusa sahiptir. Şehir nüfusunun çoğunu Arnavutlar oluştursa da şehirde yaklaşık 20-30 bin Türk olduğu bilinmektedir. Balkanlarda bulunmasına rağmen hâlâ Osmanlı zamanından kalma mimari eserleriyle Türk havasını yansıtan Prizren bu nedenle çoğu Türk turistin ziyaret noktasıdır. Kosova’nın güneybatısında yer alan ve hem Arnavutluk hem de Makedonya’ya sınır komşusu olan şehir iyi bir konumdadır. Birçok inanca, ırka, dile ev sahipliği yaptığından bir hoşgörü devleti olarak bilinmektedir. Aslında savaştan yeni çıkmış bir Avrupa şehri olan Prizren görenleri şaşırtmaktadır. Çünkü meydanı, sokakları, insanların sakin ve huzurlu hayatı hiçbir şekilde savaşı çağrıştırmamaktadır.

TAŞ KÖPRÜ

Nehirlerin yanında kurulmuş şehirler için her zaman köprüler ötelere uzanmanın sembolüdür. Prizren’deki Taş Köprü’den nehrin sesini dinleyip kaleye doğru muhteşem bir tarih içinde kaybolup gidiyorsunuz. Osmanlı yapımı Taş Köprü ’den fotojenik görüntüler alabilirsiniz. Köprünün diğer ayağının ucundaki Türk Konsolosluğu’nda dalgalanan şanlı bayrağımıza el sallayabilirsiniz.

ŞADIRVAN

Prizren’in sembolü şadırvan ile ilgili çok yerde karşınıza çıkan yaygın bir inanış var. Kim bir sefer su içerse ikinci kez Prizren’e yolu düşer, eğer kişi 2 kere içerse bu Prizren’den evlenir inancına burada rastlanıyor. Biz de bir kez su içerek, yolumuzun Prizren’e düşmesi için dua ettik.

EMİN PAŞA CAMİİ

Osmanlı dönemi eseri olan camide akustiği sağlamak amacıyla kubbeye yerleştirilen çömlekler ile minberde örümcekleri engellemek için konulan deve kuşu yumurtası dikkatimizi çekti. Ayrıca Türkiye’deki camilerden farklı olarak süslemelerde Cennet ve Cehennem sembolize edilmiştir. Emin Paşa Kur’an Kursu “İnmemiştir hele bu Kur’an şunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak içiz.” ( M.Akif Ersoy) Kur’an kursunda, sözlerin esası ve hası, kulluk kitabımızı hem okuyan hem de hayatlarına dokuyan, hafız ve muhafız olan/ olmaya çalışan Ethem Hoca ve öğrencilerle tanıştık, gönüllerine, mekânlarına misafir olduk. Ethem Hoca ve diğer arkadaşlarının gayretleri ve hayırseverlerin desteğiyle ilk kez Prizren’de hafız yetiştirildiğini ve hafızlık merasimini yapıldığı müjdesi ile mutlu olduk.

HAMZA

 Sabah, dikkatimizi abdest alan sarışın, mavi gözlü sevimli bir delikanlı dikkatimizi çekti. Tanıştık. İsmi Hamza. Gorani bölgesinden. Kendisini Türk hissediyor ama Türkçe bilmiyor. Sohbet ettik. Yanımızdaki namaz takkesini gönlümüze ve gözümüze giren Hamza’ya hediye ettik. Sevinçten havalara uçtu, gözleri  nemli. Kucaklaştık.Hamza: “Ne zamandan beri böyle bir takke istiyordum ”dedi. ”Dil ne bilir şekeri şerbeti, aldığı lezzeti baldan mı sandın”beyiti aklımıza geldi. Allah’a hamd ettik. Bizi bu sevince vesile kıldığı için şükür ettik.

NİMETTULLAH HAFIZ

Prizrende Kuran Kursu Ethem Hocanın rehberliğinde Kosova Türker’inin yaşayan en büyük İlim adamı Nimetullah Hafızı evinde ziyaret ettik. Boza ve Türk kahvesi eşliğinde keyifli bir sohbet yaptık. Eşi Bosnalı ve Babası Bosna’nın en büyük ressamı olan hanım da zaman zaman sohbetimize katıldı. Nimetullah Hoca, 83 yaşında olmasına rağmen maşallah canlı ve diri görülmektedir. Hoca kuvvetli bir hafızaya sahipti. Hocamız bilhassa Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı konusunda bir otorite, Üsküp’te, Prizren’de,Saray Bosna’daki  üniversitelerde hocalık yapmış tarih ve edebiyat alanında  bir çok eserler kaleme almış. Konya’ya da bir çok kez gelmiş olan Nimetullah Hafız, “Aşıklar Bayramına” da katılmıştır. Nimettullah Hafız, merhum Fevzi Halıcı ile de yakın dostluğundan söz etti. Hocamız nezaket göstererek bize yazdığı kitaplardan birer tane imzalayarak hediye etti.  

PREKAZİ VE ADEM JASHARİ

Prekaz’iye doğru yol aldık. Prekazi  Prishtine’ye yaklaşık 1 saatlik yol şirin bir köy. Tüm Arnavutlar için Prekazi bir vatan kalbinin attığı yer. Tüm Arnavutlar ziyaretleriyle bu sessiz yığının sesine kulak vermektedir. Adem Jashari Dini ve Vatanı için ailesini feda etmekten kaçınmadı. Adem Jashari ve ailesi, düşman ne kadar çok olursa olsun ne kadar vahşice saldırsa da orucundan ve namazından vazgeçmedi direndi ve pes etmedi. Bir hilal uğruna güneş gibi battı. Kosova’nın küllerinden üzerinden doğan bir Anka kuşu misali olan Adem Jashari ve ailesinin kahramanlığını cihan durdukça tarih hayırla yad edecektir. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle :“Onlar ölü değildir diridirler ancak siz göremezsiniz” “Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor? Mutlaka her biri başka zaferden geliyor: Kosova’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan.” (Yahya Kemal Beyatlı)

PREKAZ KATLİAMI

Sırp asker, polis ve paramiliter birlikler, bağımsızlık isteyen Kosovalılara karşı 1998'de harekât başlattı. Binlerce kişinin ölümü, yüz binlercesinin evlerini terk etmesiyle sonuçlanan 1998-1999 Kosova Savaşı'nda birçok savaş suçu da işlendi. Kosova Savaşı'nın gidişatını değiştirecek olay, Jashari'nin de aralarında bulunduğu 50'den fazla kişinin öldürülmesi oldu. Jashari ve beraberindekiler, Sırp güçleriyle ilk kez 30 Aralık 1991'de karşılaşmıştı. Jashari'nin  Prekaz'daki evini kuşatan Sırp güçleriyle yaşanan bu ilk çatışmada her iki taraftan da hayatını kaybedenler olmuştu. Jashari'nin evine ikinci saldırı ise 22 Ocak 1998'de oldu. Saldırıda Jashari'nin ailesinden iki kişi yaralandı. Sırp güçleri, 28 Şubat 1998'de Jashari ailesiyle bağları olduğunu düşündüğü diğer ailelerin evlerine saldırmış ve bu saldırılarda 17 kişi hayatını kaybetmişti. Tank ve ağır silahlarla 5 Mart 1998'de Adem Jashari'nin bulunduğu evi çevreleyen Sırplar, 7 Mart'a kadar süren çatışmaların ardından aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 50'nin üzerinde Jashari ailesi mensubunu ve evde bulunan misafirleri öldürdü. Bu katliam tarihe "Prekaz Katliamı" olarak geçti. Bugün Jashari ailesinden 55 kişi yaşamakta. Bunlardan birisi de Kosova Genel Kurmay Başkanıdır.

ADRİYATİK’İN İNCİSİ ARNAVUTLUK

Arnavut dilimizde: ”Arnavut İnadı”, Arnavut Ciğeri”, “Arnavut Kaldırımı ”gibi sözcükler mevcut. Arnavutlar savaş meydanında kaçmayı ar-namus meselesi yaptıkları ve pes etmedikleri için “Arnavut İnadı ”ortaya çıkmış deniliyor. Ciğerin çok yaygın olduğunu doğrusu görmedik. Kaldırımları Arnavut ustalar yaptığı için “Arnavut Kaldırımı” deyimin ortaya çıkması da anlaşılır. Arnavutluk (Arnavutça: Shqipëria), resmî adı Arnavutluk Cumhuriyeti (Arnavutça: Republika e Shqipërisë,  Balkanlar'da bir ülkedir. Komşuları kuzeyde Karadağ, kuzeydoğusunda Kosova,[a] doğusunda Kuzey Makedonya ve güneyinde Yunanistan'dır. Ayrıca ülkenin batıda Adriyatik Denizi ve güneybatıda İyonya Denizi'ne kıyısı vardır. İyon Denizi ile Adriyatik Denizi arasındaki Otranto Boğazı'nın karşısındaki İtalya'ya uzaklığı 72 km'den (45 mi) daha azdır. Yüzölçümü: 28.748 km² Nüfusu: 2,9 milyon Başkent: Tiran (550.000 nüfus)Nüfusun etnik dağılımı : Yüzde 82,5 Arnavut, yüzde 1 Yunan, yüzde 1 diğer, yüzde 15,5 etnik kimliğini açıklamayanlar Din: Yüzde 58 Müslüman, yüzde 17 Hristiyan, yüzde 9 dinsiz ve diğer, yüzde 16 inancını açıklamayanlar. Dil: Arnavutça ( Resmi Dİ),Türkçe, Yunanca. Tiran Yolundayız. Kosova ve Arnavutluk arasında kimlikle geçiş. Arnavutluk’ta radara yakalandık. Türkiye’den gelen bir misafir olduğumuz için cezamız 50 Avro ‘dan 15 Avro ’ya düştük. Dağlar, yeşilliklerle kaplı. İçlerinde birçok doğal güzellikler saklı.

İlk hedef Kruja( AKÇAHİSAR)

KRUJA (AKÇAHİSAR)

İlk durağımız Kartal yuvası Akçahisar’daki kale oldu. Ağır ağır tırmandık arabamızla, dik yamaçlara.  Dağın eteklerinde sert kayalıklar üzerinde yer alan kale, Yüzüklerin Efendisi ve Game of Thrones gibi fantastik bir hikâyeden sanki buraya düşmüş gibi görünüyor. Aşağılardan görülen kale bütün heybetiyle şimdi karşımızda. Arnavutların Milli Kahramanı İskender Bey Osmanlıya karşı Kaleyi büyük bir cesaretle savunmuş İskender Bey öldükten sonra kale ancak Osmanlıların eline geçmiş. Kalenin içinde İskender Bey adına Müze yapılmış Müzede Arnavutların tarihi kökenleri ile ilgili bilgi belge ve objelerle birlikte İskender Bey ile ilgili bilgi belge ve objelerle yer almaktadır. Kalenin içindeki Dolma tekkesi bulunmaktadır. Arnavutluk’ta Bektaşilik çok yaygın. Tekkede Bektaşilere ait. Pazar camii kapalı olduğu için ziyaret edemedik. Kalenin eteklerinde her yerde olduğu gibi hediyelik eşya satan dükkânlara rastlamak mümkün.

SARI SALTUK TEKKESİ

Balkanlarda birçok yerde Sarı Saltuk Tekkesi var. Bunlardan biri de Akçahisar’da. Yukardan inerken solda dikkatimizi çeken Sarı saltık Bektaşi tekkesine girdik. Tekkenin önündeki mumlar ve içerdeki ehli beyt resimleri dikkatimizi çekti.Sarı Saltuk’a ait olduğuna o inanılan ayak izi camlı bir bölmede sergilenmektedir.

TİRAN(TİRANA)

Tiran, Arnavutluk’un başkenti ve en büyük şehridir. Tiran’da özellikle devasa İskender meydanında dev bir İskender Bey heykeli yer almakta. Heykelin hemen solunda kartpostal görüntüsü gibi karşımızda duran Gazi Ethem Bey Camii, ecdadın Tiran’a vurduğu bir mühür. Tiran denilince hatırımıza gelenlerden birisi de Bunker oldu. Meydanda yer alan bunker Komünist dönemde yapılmış ve yerin altındaki karanlık bir geçmişe şahitlik etmektedir. Bunkerin içinde bakanlara ait odalarda tutunda gizli polisin emniyetin karanlık ve kirli geçmişine şahitlik eden birçok görsel ve malzeme bulunmaktadır.

DÖNÜŞ

 “Neresi sıla bize, neresi gurbet, Yollar bize memleket” (Murathan Mungan)

Doğrusu şairin dediği gibi Balkanlar bize gurbet değil sanki sılamız gibi oldu. Ayrılırken, son gece Üsküp’te rahatsızlığı nedeniyle cemaate gidemediği için gözlerinden kanlı yaş akıtan Halim Amca ve Türkiye sevgisi ile bizi hiç tanımadığı halde kahve ikram etmeden bırakmayan Üzeyir Amca’yı unutmak mümkün mü? Dönerken, kalbimizi Balkanlara bıraktık desek doğru olur. İnşallah en kısa zamanda yeniden görüşmek üzere dostlara veda ettik. İçimizde bir burukluk, bir ayrılık acısı vardı.

SONUÇ:

*Balkanlarla ilişkiler daha da artırılmalı. Türkiye’yi örnek, öncü, ağabey görüyorlar. Cumhurbaşkanımıza büyük sevgi besliyorlar.

*Balkan devletlerinin kendi ayakları üzerinde durmaları konusunda Türkiye olarak yardımcı olunmalı.

*Gençler, AB ülkelerine gidiyorlar. Türkiye cazibe merkezi haline getirilmeli. Burs ve benzeri teşvikler artırılmalı.

* TİKA, YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ, MAARİF VAKFI VE DİB’in faaliyetleri yaygınlaştırılmalı.

Teşekkür: Gezi esnasında bize kucak açan, yardımcı olan, eşlik eden başta Mustafa ALİU ailesi olmak üzere tüm dostlarımıza, tanıdıklarımıza ve öğrencilerimize teşekkür ediyoruz.

BİTTİ

MEHMET ALTUNTAŞ - HAMZA ALİU - FAUZAN AZKA AL GHİFFARİ 

Editör: TE Bilişim