Yol-İş Sendikası Konya 2 Nolu Şube Başkanı Ali Alkan, sendika olarak kendi iş kolları içerisindeki çalışanlara yönelik ne tür faaliyetler yürüttüklerini, Yol-İş Konya 2 Nolu Şubesi’nin vizyon ve hedeflerini, sendikaya neden üye olmak gerektiğini, sendikanın çalışanlara ne tür kazanımlar sağladığını ve genel olarak sendikacılığın mantığını anlattı. “En büyük düşmanımız işsizliktir” diyen Başkan Alkan, çalışanların ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuki haklarını sendika aracılığı ile sonuna kadar savunduklarını vurguladı.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, Ali Alkan kimdir?

1961 Niğde doğumluyum. Niğde Yol Su Elektrik (YSE) Müdürlüğü’nde işe başladım. Daha sonra YSE, Toprak ve Su Müdürlüğü, Toprak ve İskan Müdürlüğü birleşerek Köy Hizmetleri Müdürlüğü’ne dönüştü. Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nde muhasebeci olarak çalışmaya başladım. Köy Hizmetleri Niğde İl Müdürlüğü’nde çalışırken 1995 yılında sendika başkanlığına aday oldum. 1995 yılında Konya Şubesi Teşkilatlandırma Sekreteri olarak görev aldım. Daha sonra 1999 yılında yapılan seçimlerde Mali Sekreter olarak aday oldum. 1999 yılındaki seçimlerin ardından Yol-İş Sendikası Konya 2 Nolu Şubesi’nin Mali Sekreteri olarak göreve başladım. 2007 yılında Genel Sekterliğe aday oldum. Şube Genel Sekreteri olarak kazandım. 2014 yılına kadar bu göreve devam ettim. 2014 yılında da Şube Başkanlığı’na aday oldum. Bu tarihten beri Konya Yol-İş Sendikası 2 Nolu Şubesi’nin Başkanlığını yapıyorum.

1995’ten 2014’e kadar geçen süre içerisinde Konya İl Müdürlüğü, Konya Bölge Müdürlüğü, Niğde, Aksaray, Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlükleri devam ediyordu. Ancak 2014 yılında çıkarılan Büyükşehir Yasası ile birlikte Konya’nın da içinde bulunduğu yaklaşık 30 büyükşehirdeki özel idareler kapatıldı. Bundan sonra da bizim faaliyetlerimiz devam etti. Şu an bizim Konya Şubesi’ne bağlı olarak Niğde, Karaman ve Aksaray’da faaliyetlerimiz devam ediyor.

Peki Konya’da?

Konya’da Özel İdare yok. Özel İdare’de çalışanlar 2014 yılında belediye başta olmak üzere farklı yerlere gittiler. Dolayısıyla sendikamıza üye olanlar da bizden düştüler. Ancak 2014 yılından önce tüm işyerlerinde taşeron olarak çalışanlar vardı. Bizim iş kolumuzda çalışanlar da vardı. 2014 yılında Meram Tıp Fakültesi, Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Beyhekim Devlet Hastanesi’nde teknik hizmetlerde çalışan, yani bizim iş kolumuzda çalışan yaklaşık 90 kişiyi üye yaptım. 2017 yılına kadar onlar bizim üyemizdi. O dönem kadro verildi ve kendileri de kendi iş kollarına geçtiler. Şu an bizim Konya’da kendi iş kolumuzda üyemiz yok. Üyelerimiz, Niğde, Karaman ve Aksaray’da.

Niğde, Karaman ve Aksaray bölgesinde sendikanızın iş kolunda faaliyet gösteren kaç üyeniz var?

Şu anda yaklaşık 700 kişi ile faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Yeni alımlar olduğunda da rakam yükseliyor.

Bizim iş kolumuzda Türkiye genelinde 1,2,3 nolu olarak faaliyet alanlarımız ayrıldı. 1 nolunun faaliyet alanında karayolları var. 2 noluda özel idareler var. 3 noluda ise eski adıyla Bayındırlık, yeni adıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Hava Meydanları var. Bunun dışında özel sektörde örgütlü olduğumuz yerler var. İstanbul 3. Havalimanı’nda, Mersin Akkuyu’da, Manisa, İzmir ve Sivas’ta özel sektörde örgütlü olduğumuz yerler var. Türkiye genelinde şu an Yol İş çatısı altında yaklaşık 40 bin üyemiz var.

Sendikaya neden üye olmak gerekir, sendika üyeliği ne kazandırıyor?

Türkiye genelinde örgütlü çalışan sayısı, örgütsüz çalışan sayısına göre oldukça düşük. Örgütlü çalışanla örgütsüz çalışan arasında birincisi ücret farkı, ikincisi sosyal haklarda, sağlık alanlarında farklılıklar var. Sendikalı olmanın yararı, gelir seviyesini artırmak, sosyal alanlarda daha aktif hale gelmek, sağlık ve diğer alanlarda hak ve menfaat sağlamak. Şimdi bizim iş kolumuzdaki özel idarelerde iki türlü çalışma var. Eski adıyla kadrolu dediğimiz sınıftaki çalışmalar, bir de 2017 yılında taşeronlara verilen kadroyla beraber belediyelerde ve özel idarelerde şirket kadrosunda çalışanlar var. Bizim özel idarelerde kurulmuş olan anonim şirketlerde personel alımı yapılıyor. Daha önceki dönemlerde bir kısmı sendikalı, bir kısmı sendikasız çalışıyordu. Biz hepsinin sendikalı olarak çalışmasını ve sendikal haklardan faydalanmasını sağladık. Sendikalı olan arkadaşımız şirketle yapılan toplu sözleşmeden faydalanabiliyor, diğeri faydalanamıyor. 2 yıl önce birinde ücret 3 bin 500 lirayken, diğeri asgari ücret seviyesindeydi. Asgari ücretle çalışanlar sendikamıza üye değildi. Bununla beraber maaşın dışında sendika üyesi olan arkadaşlarımızın çocuk parası vardı, giyecek ve yakacak yardımı alabiliyordu, fazla mesai yaptıkları zaman bunun ücretini alabiliyorlardı. Yine seyyar görev dediğimiz araziye, belediye hudutlarına çıkıldığı zaman arazi tazminatlarını alabiliyorlardı. Ama sendikalı olmayanlar bunlardan faydalanamıyordu.

Ayrıca yazın üyelerimizin eşleri ve çocuklarıyla birlikte tatil yapabilecekleri yerlerimiz var. Didim’de bir otelimiz, Mersin Silifke’de de bir kampımız var. Bu tatil beldelerine giden sendikalı arkadaşlarımız çok düşük bedeller öder. Yani sadece yedikleri yemeğin karşılığına tekabül edebilecek bir ücretle tatillerini yaparlar. Diğerleri de gider, misafir edilir ama aralarında ücret farkı vardır.

Sendikalı olan arkadaşlarımızın, sendikası olmayan arkadaşlara göre önemli bir kazanımı da iş sırasında yaşanabilecek olan herhangi bir kaza sonrasında ortaya çıkıyor. Bizim şubelerimizin avukatları var. İş kazalarının yaşanması durumunda oluşabilecek hukuki durumlarda şubemizin avukatları ücretsiz hukuk hizmeti verir. Ama sendikalı olmayan bir işçi böyle bir durumla karşı karşıya kalırsa ücretini kendisi öder. Aradaki fark ve sendikanın sağladığı kazanımları bu şekilde ödeyebiliriz.

Sendika aslında sosyal, ekonomik ve hukuki anlamda birçok menfaat sağlıyor. Neden sendikalı olunmuyor, sendikalı sayısı neden az?

Birincisi özel sektörde sendikalaşmanın önünün açılması lazım. Bunu da devletin yapması lazım. Patron diyor ki, sendikalı olursan, işine son veririm. Ama sendikaya bağlı olmazsan burada çalışabilirsin.

Sendikacı önce üye adayının işini kaybetmemesini ister. Devlet desteği olursa, hukuki dayanakları olursa herkes sendikalı olur. Devletin güvence altına alması durumunda sendikalı çalışanların sayısı bir hayli artacaktır. Dahası, böyle bir güvence sağlandığında sendikasız olarak kimse çalışmak istemeyecektir. Yani işsiz kalma kaygısı sendikalılaşmanın önüne geçiyor. Kamuya baktığınız zaman sendikasız çalışan çok nadirdir. Çünkü kamuda devlet güvencesi var. Sendikalı çalışan sayısı yüzde 2-3 seviyelerindedir.

Çıkarılmış olan İş Güvencesi Yasası var. Ama bu yeterli olmadı ve beklenen sonuç alınamadı. Kadük doğdu. Sendikalı oluyorsunuz, sendikalı olduğunuzda işinize son verilirse hemen geri dönüş davası açabiliyorsunuz. Mahkeme de bunu onaylarsa işinize dönebiliyorsunuz. Kanun patrona bu işçiyi alacaksın, almazsan 4 maaş tutarında ceza ödeyeceksin. Yine de almazsan 4 maaş daha ceza ödersin diyor. Tüm patronlar da bu durumda 8 maaş cezayı ödemeye razı oluyor, işçiyi yine de işe sendikalı olarak almıyor.

Bunu bir örnekle doldurayım. Konya ve Karaman arasındaki hızlı tren projesi başladı. Şu an deneme sürüşleri yapılıyor. Bu proje başladığında buradaki çalışanları üye yapmak istedim. Sendikalı olabilmek bundan 50 yıl önce tabandan başlayıp tavana gidiyordu. Ama şimdi tavandan tabana iniyor. Yani önce patronla görüşmek gerekiyor. Bunun nedeni ise 1980 İhtilaliyle birlikte sendikaların elinin kolunun kırılması.

Ben ilgili kişiyle yani firmanın genel müdürüyle görüştüm, patronlarıyla da görüştüğümü belirttim. Bu işletmede çalışan herkesi üye yapmak istediğimi anlattım. Genel Müdür de patronun kendisiyle görüşüp bana bilgi vereceğini söyledi. Buna rağmen işçileri habersiz sendika üyesi yaparsam da hepsinin işine son vereceğini ifade etti. Bir hafta haber bekledim. Sonra tekrar gittim. Patronun olumlu bakmadığını söyledi. Kendisinin de bir çalışan olduğunu ve sendikalı olmak istediğini belirterek, niye tabandan başlamadığımı sordu. Yasayla sendikanın elinin kolunun bağlandığını izah ettim. Eğer bu yasa 8 maaş ceza vermek yerine işçinin işten haksız ve hukuksuz bir şekilde, sendikaya üye olduğu için işten çıkarılamayacağını ifade etse, aslında önemli bir sorun da kalmayacak. Mevcut yasalar maalesef sendikalaşmanın önüne engel çıkarıyor. İnsanlar da işsiz kalma kaygısıyla sendikaya üye olamıyor.

Patron, sendikayı neden istemez?

Çünkü patronların kafasında genel olarak, buraya sendika gelirse benim kârımın tamamını işçilere verecek diye bir önyargı var. 1980 ihtilalinin ürünü olan ve bir türlü kırılamayan bir önyargı bu. Yanlış sendikalaşmanın vermiş olduğu acıyı biz şimdi gidermeye çalışıyoruz. Sendika o dönemde siyasallaşmıştı, radikalleşmişti. Patronların da devletin de gözü korkmuştu. Devlet yasal bir sınırlama getirdi. Şu anda eskisi gibi ideolojik sendikacılık değil, akıllı sendikacılık yapılıyor. Çünkü iş varsa işçi var, işçi varsa sendika var. Yani sendika bugün önce işyeri, sonra işçi ve en son sendika diyor, işi akılla yürütmeye çalışıyor. Eskiden bu yoktu. Bir iş yerine girelim, hepsini sendikalı yapalım, patron karşı çıkarsa da yakalım yıkalım mantığı vardı. Şimdi yakalım yıkalım sendikacılığı yapılmıyor olsa da önyargılar henüz kırılamadı. Bunun kırılmasında da basın kuruluşlarının etkisinin büyük olacağına inanıyorum.

En büyük düşmanımız işsizlik. Siz de çalışansınız, biz de çalışanız. Biz seminerlerimizde hep bunu söyleriz. Sendikalı olarak çalışanların ilk düşmanı işsizlerse, ikinci düşmanı da asgari ücretli çalışanlardır. İşsizler iş bulmaya çalışır, asgari ücret de olsa çalışalım gözüyle bakarlar. İşte burada kaybederler. Asgari ücretle çalışırken bu kez sendikalı ve tüm haklarını yasal çerçevelerde alanlara ilenirler.

Son olarak hem hedef kitlenize, hem de iş kolunuzdaki çalışanlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Çalışanlarımızın biz her zaman yanındayız. Kendileri ile irtibat halindeyiz. Sürekli görüşüyor, belirli aralıklarla düzenlediğimiz etkinlik ve toplantılarla da biraraya geliyoruz. Ama sizin aracılığınızla da tekrar şunu belirtmek istiyorum, çalışan arkadaşlarımız öncelikle sendikalarına güvensinler, sendikalarını dinlesinler. Sendikacıların dışında bizde bir de dışarıdan çalışanlara tazyik etmeye çalışanlar vardır. Sendikasız da çalışsanız olur diyenler olur. Ama sendikalı ile sendikasız arasındaki fark, olumsuzluk söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Bunu buradan tekrar hatırlatmak istiyorum. Yine çalışan arkadaşlarımıza önce iş yerlerine ve işlerine, sonra sendikalarına sahip çıkmalarını istiyorum.

RASİM ATALAY

Editör: TE Bilişim