1933 yılından itibaren iş hayatına yeni tecrübeler ekleyerek günümüze kadar, gelişerek ve büyüyerek gelen Hasan Kulu Orman Ürünleri A.Ş., “Kaliteli ürün, Memnun müşteri” anlayışı ile her geçen gün lider konumunu sağlamlaştıran öncü bir firma konumunda. Bu başarının temelini atan ise merhum Hasan Kulu. İş hayatındaki çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle, yardımseverliğiyle adeta örnek bir hayat sürdüren merhum Kulu, bu güzel hasletlerle anılan bir isim oldu. Küçük yaşlarda iş hayatına atılan ve kısa sürede başarıyı tüm zorluklara rağmen başarıyı yakalayan merhum Kulu’nun emaneti, yetiştirdiği evlatlarıyla bugün yaşamaya devam ediyor. Merhum Hasan Kulu’yu anlatan oğlu Mustafa Kulu, babasının hayırseverliği ve yardımseverliğiyle öne çıktığını belirtiyor.

‘İHTİYACI OLANLARIN YARDIMINA KOŞAR, SORUNLARI ÇÖZERDİ’

İşadamı Mustafa Kulu, babası merhum Hasan Kulu’nun insanların ihtiyaçlarını çözmek için yardıma koştuğunu ve pek çok kişinin sorunlarını çözdüğünü ifade ederek, “Babam rahmetlinin asıl ismi Hasan Hüseyin Kulu’dur. Fakat amcam Muharrem ayının 10. Günü doğunca dedesi Fahriefendi Hoca Hüseyin ismini koymuş. Babamda Hasan Kulu olarak bilinmiş. 1942 yılında doğan babam ilkokuldan sonra dedemin yanında evlerin altındaki atölyede küçük yaşta marangoz olarak çalışmaya başlamış. Büyük amcam Ali Kulu da imam hatip lisesinde okur ve atölyeye yardım edermiş. Toplam beş kardeşler. Halam Fatma Pelinceler, amcam hafız Ahmet Kulu ve babam vefat etti. Ali amcam ve mimar Hüseyin amcama Allah hayırlı ömürler versin. Dedem Mehmet Kulu Fahri Kulu hocanın büyük oğlu ve annesi genç yaşta vefat etmiş. Daha sonra da teyzesi de analığı olmuş.  1908-1987 yokluk yıllarında marangozluğu meslek edinmiş hem babasına hem ailesine bakmış.  Babam rahmetli ile ilgili birçok olay var. Çünkü problemli işleri çözmeyi severdi. İhtiyacı olana Allah için yardım eder. Bu hususta samimiydi ve gövdesini koyardı.  Yok iken bile birinin bir ihtiyacını çözmek için çabalardı. Yok iken verirdi. Kamyon alacak kamyoncu, dükkan açacak esnaf, küs olanlar her türlü iş babama gelir ve akıl alınırdı. Ömer Polat abi babamı çok sever ve beraber otururken yaşlı bir amca babama gelmiş. Hasan beni evlendir demiş.  Ömer abi gülmüş. Babam işin aslını biliyormuş. Evi kadının üzerine yaparsan olur demiş. Adam razı olmuş gitmişler istemişler iş olmuş. Arkadaşlıkları çok samimi idi. Hepsi ölünceye kadar 30-40 yıl sürmüş. Hiç birbirlerini kırmamışlar. Salih Tunçlar abi Allah uzun ömürler versin birbirimize alnımızı kırıştırmadık hiç dedi. Bana belki 30 yıl Muzaffer Apak abi rahmetli kalfası ve ortağı idi. Genç yaşta yanında çalışırken tırnağını makineye kaptırır. Ama birbirlerinden asla şikâyetçi olmazlar. Daha sonra ortaklık yaptılar. Daha niceleri. Babamın vefatından bir sene sonra bir amca geldi. Başsağlığında ağladı. Bizde hüzünlendik. Emekli imam imiş. Gençliğinde ev yaptırmak için babama gelmiş. O zamanlar evin çoğu işi ahşaptı. Çatı kalıp taban kapı pencere vs. Belki yüzde 40 ahşap. Babamla anlaşmışlar maaşından peyderpey ödeyecekmiş. Malzemeler gitmiş. İnşaat yapılırken maaş alınca babama gelirmiş. Babam da önce işçilerin ücretini ödemesi söyler ve parayı almazmış.  En son borçları bitince yine hoca para getirir. Babam hocaya sen hassas insansın. Belki eve uzun süredir et almamışındır. Bu parayı da eve harca öbür ay gel dermiş. Babam rahmetlinin Rabbi telanın baki biraz olağanüstü sayılabilecek olaylara da ikramı olmuştur.  Allah razı olsun babam küçük yaşlarda iken yeni ergen yaşlarda dedem inşaattan çatıdan düşüp sakatlanmış ve iş yükü babama kalmış. Babamın hem nadir bulunan bir zekası hem de çalışkanlığı sayesinde genç yaşta birçok kişi çalıştıran ve büyük işler alan bir esnaf olmuş. Zekâsı ile alakalı Dinekli Avni Çetin abinin hikayesini anlatmak isterim. Avni abi inşaatının kapı ve pencerelerini yaptırmak üzere babamı çağırır. Babam metre ile ölçer fakat not almaz. Avni abi uyarır. Babam ben kafamda tutarım gerek yok der. Avni abi inanmaz ve tutamayacağına yanlış yapacağına dair iddiaya girerler. Babam kazanır. 1974’lerde Marangozluktan keresteciliğe geçer. Cesareti ve nasibi sayesinde çabuk ilerler. Turgut Özal döneminin hızlı büyümesinden faydalanır. Rahmetli Özal’ı çok severdi. 90’lı yıllar bizimde iş hayatına katıldığımız zamanlardı kardeşimle beraber. Fakat o zamanlarda ekonomik bozukluktan zararla geçen yıllar oldu. Yaşanan sıkıntılarda babam işi yavaşlatmadı son hız ile çalışmaya devam etti. 2002 yılının Ağustos’unda kalp krizi sonucu vefat etti” ifadelerini kullandı.

‘BABAM CÖMERTLİKTE AKARSU GİBİYDİ’

Rahmetli babasının cömertlikte akarsu gibi olduğuna dikkat çeken Mustafa Kulu, “Babam rahmetli cömertlikte akarsu gibiydi. Merhamet yönündeki tüm hayatı buna bir örnekti. O kadar üstün ve özel hallere sahipti. Mesela 15-30 kişi çalıştırdığı zamanlarda birinde işçilerden birinin dükkanın aşçısının pişirdiği yemeği yemediğine fark etmiş. Sonra onu yanına çağırıp neden yemediğini sormuş ve işçiye yevmiyesinin dışında para vermiş ve sen git dışarıdan ye diye göndermiş. İnsanların hallerinden, durumlarından hemen anlar ve ihtiyaçlarını giderildi. Dedem 13 yıl kadar felçli ve yatalak bir zaman geçirdi. Babam işe giderken sabahları dedemin elini öper, saçını sakalını sıvazlar sever ve dedemin elini öper, saçını sakalını sıvazlar sever ve dedeme harçlık para verirdi. Rahmetli dedem o paraya inanılmaz mutlu olurdu. Felçli yatalak paraya ne ihtiyacı var demezdi.  Babacığımın üstün halleri bu sayfalara sığmayacak kadar çoktur. Tüm sülalenin kışlık odununu mutlaka güzden gönderir, sülale de ihtiyacı olanları asla unutmaz, maddi ve manevi sürekli herkesi görür gözetirdi. Mesela akrabalarımızdan biri ciddi anlamda ihtiyaçlıydı. Düzenli olarak bir iki ayda bir erzak ve et alarak onlara yemeğe gidilir. Eti özellikle çok fazla alırdı ki kalanı onlara uzun süre yetişsin diye ve böylece gönül incitmeden hayrını da yapmış olurdu. Çocukları çok sever büyüklere aşırı hürmet ederdi” şeklinde konuştu.

‘BABAM ÇALIŞKANLIĞI VE ZEKASI İLE HAYRAN BIRAKIRDI’

Babasının çalışkanlığı, ileri görüşlülüğü ve zekasıyla çevresindekileri hayran bıraktığına ifade eden Kulu, şunları söyledi, “Babam gündemi, siyaseti çok iyi takip eder ve analiz yapardı. Vefatından kısa bir süre önce kendisini ziyarete gelen ilahiyat hocaları babamın feraseti ve ileri görüşlülüğüne şaşırdıklarına ifade etmişlerdi. Çünkü babam ilkokul mezunu olmasına rağmen ileri görüşü ve zekasıyla ayrıca pek çok konuya olan çalışkanlığıyla kendisine hayran bırakıldı. Vefatından 5-6 yıl sonra bir vesileyle karşılaştığımız Salih Odabaşı Hoca babamla ilgili bir anısını çok duygulanarak anlattı.  Babam bir gün yüklü bir meblağ parayı hocanın masasına koymuş ve bu yıl çok kazandım elhamdülillah. Siz bu parayı imam hatipteki bu çocuklar için ve okul için harcayın diye söylemiş. Salih hoca ben ne daha önce ne de daha sonra böyle kendiliğinden, istemeden para getiren görmedim dedi. Hakikaten de sayılamayacak kadar çok örnek halleri vardı. Allah (cc) ebeden, daimen razı olsun. Mekanı cennet olsun. Örnek hallerini yaşamayı bizlere de nasip etsin.”

ABDULLAH AKİF SOLAK 

Editör: TE Bilişim