Konya’nın saygın hayırseverlerinden olan Ali Rıza Kapcı, öğrenim hayatını tamamladıktan sonra kamu görevini yerine getirdi. Emeklilik sonrası yine topluma yarar konusunda neler yapabileceğini düşünen Ali Rıza Kapcı, okumuş olduğu madencilik işinin yanında hayır işlerine de ağırlık verdi. Ali Rıza Kapcı, hayat hikayesini anlattı.

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ali Rıza Kapçı. Konyalıyım, 69 yaşındayım. İlk, orta ve lise tahsilini Konya’da yaptıktan sonra 1970-1974 yılları arası İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünde okudum. Askerlikten sonra Krom Manyezit Tuğla Sanayi’nde 13 yıl kadar görev yaptım. Büyükşehir Belediye Başkanı Halil Ürün zamanında genel sekreterlik ve yardımcılığı yaptım. Daha sonra KOSKİ Genel Müdürlüğünde görev yaptım. 2000 yılı sonunda da buradan emekli olarak ayrıldım.

Şu an içinde bulunduğunuz madencilik işine başlayışınız nasıl oldu?

Okulum bittiği yıllarda Krom Manyezit Fabrikası ve Büyükşehir’de çalışmam sebebiyle ilk görevim kamu olduğu için işletmeciliğe geç adım attık. Emekli olacağım yıllarda da o dönemin belediye başkanı ile aramızda şöyle bir muhabbet geçmişti: ‘Sana ihtiyaç var, kal’ derseniz önceliğim halka hizmettir ancak eğer ‘siz bilirsiniz’ derseniz ‘bir an önce gençlere yol açılsın isterim’ demiştim. Başkan Bey’de bize bırakınca 26 yıllık kamu görevinden sonra serbest olarak çalışmaya başladım.

Müslümanın boş bir vakti olmamalı desturuyla emeklilikten sonra serbest iş hayatına atıldım. Bunun yanında zaten okulum biter bitmez başladığım hayır işleriyle de hala meşgul olmaya çalışıyorum. Emeklilikten sonra özel bir maden işletme fabrikasında 12-13 yıl kadar Gödene ’den çıkardığımız mermerlerin ihracatını yaptık. Bu çalıştığımız ocak, daha önce başka bir işletmeye ait bir yerdi, biz devraldık. 2013 yılından beri de AKB Madencilik firmasının ocak işletmeciliğini yapıyoruz. Müdür olarak çalıştığım firmada, ocakta 20 çalışan ve yakıtçıdan tamirciye kadar toplam 100 kişiye istihdam sağlıyoruz.

Devraldıktan sonra yeni rezerv arayışları içerisine girdiniz mi, o dönemin zorluklarından biraz bahseder misiniz?

Ocağı devraldıktan sonra işletmesine devam ederken aynı zamanda sahada da hala çalışmalarımız devam ediyor. İşletmemiz ve ülkemize kazandırmak için arayışlarımız devam ediyor. Devraldığımızda ihracat çok yok idi ama şu anda çıkardığımız ürünlerin çoğunu Amerika ve diğer ülkelere ihraç ediyoruz. Blok mermerlerin de en büyük alıcısı olan, kendisinde bulunmayan ham madde olarak alan Çin’dir. Gençlik yıllarımızda dediğim gibi ihracat yoktu ve dünyaya açılamıyorduk. Tabi, burada çıkardığımız blok mermerlerin yaklaşık yüzde 80’ini Çin’e ihraç ediyoruz. Mermer konusunda 100’den fazla ülkeye, ülkemizden ihracat yaparak tüm dünyayla temas halinde olma konumuna geldik. Kalite ve fiyatta Çin ve İtalya’yla rekabet ettiğimiz sürece inşallah yolumuz açık.

Başarınızın sırrı nedir?

İyi işler başarmanın sırrı, takip etmektir. Bende buraya biraz uzak olmasına rağmen ocağa sık sık gitmeye çalışıyorum. Gitmesek bile buradan günlük temaslar sağlıyoruz. Bir başka başarı sırrı, ihracat yapmaktır. İhracat edebilmek için de dünyadaki gelişmeleri ciddi şekilde sıkı takip etmeniz gerekir, maliyetleri minimize ederken kaliteden de ödün vermemek lazım. Bunun için de yine sektör takibi yapmak lazım. Teknoloji takibi yaparak gelişmiş makineler kullanmak gerekir. Her geçen gün değişen teknolojiye ayak uydurarak, diğer ülkelerin tercihi haline gelmeniz gerekir. Mermer sektöründe gelişen bir yer olmak için önce o madenin, mermerin bulunması gerekir. Bizim ülkemizde de beyaz mermerin çıkarıldığı en büyük rezerv yatağı Afyon’dur. Daha sonra Burdur, Denizli ve Bilecik, Bursa bölgeleri mermer konusunda önemli şehirler. İnşallah Konya ve Karaman’da adından söz ettiren bu bölgeler arasına girmekte. 

Gençlerimize de kendilerini iyi yetiştirmelerini tavsiye ediyorum. Türkiye artık adından söz ettiren güçlü bir ülke ve bizde yaptığımız işlerle ön plana çıkmalıyız. Hangi sektörde olursa olsun sıradan değil, lider olan olmalılar. Başta İngilizce olmak üzere yabancı dil öğrensinler, teknoloji konusunda geride kalmasınlar.

Bu işe başladığınız zamanlarda madencilik işleri, şimdiye nazaran nasıldı?

Türkiye’de 2000’li yıllarda ve sonrasında madencilik ilerlemeye başladı. Bu ve diğer sektörlerde ihracat işinin kolaylaştırıldığını söyleyebilirim. Dünya mermer rezervlerinin yaklaşık olarak yarısının Türkiye’den karşılandığı, kaynaklardan tarafından söyleniyor. Dolayısıyla Türkiye, yapılan ocaklar, kurulan fabrikalarla mermer konusundan dünyada önemli bir konuma sahip. İtalya’yı da geride bırakarak Çin ve Türkiye şu an da üretim ve ihracatta lider ülkeler durumunda. Her geçen gün dünya ile rekabet edebilir seviyede ilerliyoruz.

Yaptığımız işin sahada olması sebebiyle, yazın sıcaklardan kış aylarında soğuk ve yağmurdan etkilendiğimiz için zor bir iş. Bu yüzden tabi ocaklarda çalışan da bulunamıyor ancak, işçinin hakkını teri kurumadan verdiğimiz ve iş güvenliği konusunda güven sağladığımız için biz öyle bir sıkıntı yaşamıyoruz.

Geçmiş yıllardan bizimle paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı?

Halkımız maden konularında çok meraklı ve duyarlı. Geçmiş yıllarda ve ara ara günümüzde de elinde taş parçasıyla gelip mermer bulduğunu ve dağ taşın bu mermerle dolu olduğunu söyleyip ‘acaba bu taşı tetkik edebilir miyiz’ diye gelenler oluyor. Bunların birçoğu gerçek dışı olsa da doğru olabilir diyerek değerlendiriyoruz ve geri çevirmiyoruz. Çoğu ekonomik değeri olmayan taşlar olsa da bizde dağdan bulduğumuz bir taşla yola çıktık diyerek değerlendiriyoruz. Aynı zamanda zaten araştırma ve inceleme yapan arkadaşlarımız var.

Konya’dan aldığı güçle liderliğe! Konya’dan aldığı güçle liderliğe!

Yapılan hayrı söylemek çok doğru olmayabilir ancak insanları bilgilendirme ve teşvik amaçlı yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Okulum bitip tekrar Konya’ya döndüğüm 1976 yılında Konya’da Teknik Elemanlar Derneği şubesi açıldı. Bende üyesi olmuştum. Yer kiralandı ancak derneğin dayanıp döşenmesi için imkân yok. Babam ve amcamların o dönemlerde İstanbul Caddesinde esnaf olması sebebiyle o işi bana vermişlerdi. Birkaç kapı dolaştıktan sonra hallettik. Öylelikle hayır işlerine başlamış olduk. O günden beri de Konya’da bulunan çoğu vakıf ve derneklerin bizzat yönetiminde görev alarak hizmet etmeye çalışıyorum.

En önemli hayır işlerinin gençlik sahasında olduğunu düşünüyorum ve şu anda da farklı vakıflarla beraber gençlik merkezleri, yurtlarla, ek ders ve sohbetlerle gençlerin daha ahlaklı ve kaliteli olabilmesi için çaba sarf ediyoruz. Mezarlıklar Vakfı’nda kabir ve cenaze bakımlarını yapıyoruz; Camileri Temizleme Derneği kurduk, burada da camilerimizin halılarından bahçesine kadar temizliyoruz. Sadece cami değil, kurumlardan gelen talepler doğrultusunda medrese ve türbelerin temizliğini de üstleniyoruz. Sultan Selim ve Kapu Cami’nin eksiklerini gideriyoruz. Başka bir dernekle birlikte gelen zekatlarla ev yapıyoruz, inşallah yardıma ihtiyacı olan insanlara bu evlerin tapularını verip hayatları boyunca bu dertten kurtaracağız. İlgilendiğimiz birkaç Kur’an Kursu var, onların ihtiyaçlarını gideriyoruz. Merkezde olmayan ilçelerdeki yardıma muhtaç insanlara yine yardımcı oluyoruz. Böylelikle gayret etmeye çalışıyoruz.

Allah razı olsun inşallah, teşekkür ediyoruz.

Bize kendimizi anlatma imkanı sunduğu için Yenigün Gazetesine ben teşekkür ediyorum.

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim