Üretmenin verdiği aşkla, iki üniversite bitirdikten sonra sanayide kendi işini kuran Canbilenler Döküm Makina Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Kurucusu M. Bahattin Canbilen, iş hayatına başlayış hikayesini anlattı. Dönemin zorluklarını nasıl aştıklarını aktaran Canbilen, Konya sanayisi hakkında güncel değerlendirmelerde bulundu. Canbilen, gençlere diplomanın tek başına yeterli olmadığını söylerken ‘’Türk milleti zeki ve çalışkan bir millet. Bu zekiliğimizi ve çalışkanlığımızı üretime dönüştürdüğümüz zaman, dünyada yapamayacağımız bir iş yok’’ dedi.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

M. Bahattin Canbilen, ilk, orta ve lise öğrenimimi Konya’da tamamlayıp Ankara ve Eskişehir’de iki fakülte bitirdim. Yüksek lisansımı Selçuk Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi üzerine yaptım. Eğitim hayatımı tamamladıktan sonra da sanayide kendi iş yerimi açarak iş hayatına başladım.

Yükseköğrenim gördüğünüz halde bu sektörde çalışmanızın bir sebebi var mı?

Benim babam memurdu. Ben dönemin sanat okulunda okudum, yaz tatillerinde de sanayide çalışarak bir altyapı oluşturmuş oldum. Bu işe ve üretime duyduğum ilgi ve ürettiklerimin kullanılabilirliğini görüp duyduğum gurur dolayısıyla üretim sektörüne yöneldim. Sanat okulunda üretmenin verdiği zevke varmıştım ve bunu devam ettirmek istedim. Okul döneminde aldığım eğitim ve çalışmalarımı yeterli görüp kendi iş yerimi açmaya karar verdim. Çalışma hayatıma da o dönemlerde popüler olan ticaret ile değil, üretmekle başladım. Hayat bir mücadeledir ve biz bu mücadeleye genç yaşta başlayıp omuzladık.

O dönemin zorluklarından biraz bahseder misiniz?

Daha önce belirttiğim gibi, o dönemlerde iş hayatında ticaret ön plana çıkıyordu. Üretmek zor ve sınırlıydı. 1980 yılında başladığımız işimizde, enflasyondan kaynaklı çok sıkıntı yaşadık. Kur hareketliliğinden dolayı bir günde bir ürünün fiyatında yüzde 100’e varan fiyat artışı gözlemlenebiliyordu. Ancak iş hacminin az olması bizim şansımız oldu diyebiliriz.  Bununla baş edebilmek kolay olmasa da üretime devam ederek başardık.

Küçük bir iş yeriyle başlamış olduğumuz işimizde azmin sonucu olarak, kendi kurmuş olduğumuz sanayi sitesinin yanında 10 yıldır da Organize Sanayi Bölgesindeki yeni yerimizde üretime devam ediyoruz. Uluslararası çalışan şirketler statüsüne kavuşarak buraya da sığamaz olduk, çok şükür. Ülkemize sağladığımız katkıdan dolayı büyük mutluluk duyuyoruz.

Peki otomasyon sisteminin hızla büyümesi, sizi nasıl etkiledi?

Önceden insanlar kendi el emeğiyle ürettiklerini satıyorlardı, şimdi pazarın geniş olmasının yanında üreten sayısı da fazla. İşler, yüksek teknolojili makineleşme ile seri üretime geçmiş durumda. Durumun böyle olması, pazarlama ihtiyacını da doğuruyor. Tabi önceden yarışımız ülke içinde iken, ihracatla beraber dünyaya açıldık ve dünya pazarında da bir yarış söz konusu. Bizim de firmamıza ait ürettiğimiz parçalar ve bayiliğini yaptığımız işler var. Zaman tasarrufu ve üretim hızı gibi unsurları göz önünde bulundurarak bu pazardaki yerimizi korumaya çalışıyoruz.

 Genç yaşta başladığınız iş hayatındaki zorlukları nasıl aştınız?

Üretmek, uzun soluklu bir mücadeledir. Bizde bu mücadele alanında genç yaşta yerimiz aldık. Dönüp baktığımızda 45 yıldır sanayi hayatının içinde olduğumuzu görüyoruz. Özellikle kriz dönemlerini üretimimizi artırarak atlattık diyebiliriz. Kriz dönemlerini iyi değerlendirmek, bizim için bir fırsat oldu. İlk olarak kendi başıma başladığım sektöre, kardeşlerim ile güç birliği yaparak beraber devam ettik. İhtiyaç duyduğum o desteği ve gücü kardeşlerimden ve değerli çalışma arkadaşlarımdan aldım. Birbirimizden aldığımız güç ve özverili çalışmalar neticesinde büyüdük ve başarılı olduk.

Dünya pazarında ihracat noktasında seçimleriniz hangi ülkelerden yana oluyor?

Biz hep Avrupa ülkeleriyle çalışan bir firmayız. Özellikle Orta Doğu ülkelerinden teklifler aldık ancak, biz tercihimizi Avrupa ülkelerinden yana kullandık ve bu yönde devam ediyoruz. Turgut Özal döneminde başladığımız yurt dışı satışlarımıza, Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamını kapsayacak şekilde devam ediyoruz. İhracatımızı daha da artırmayı hedefledik ve bunun için teknolojik yatırımlar yapıyoruz. Teknolojik yatırımın artmasının büyümeyle doğru orantılı olduğunu öngörüyoruz ve biz de bu yöndeki çalışma ve yatırımlarımıza devam ediyoruz.

Pandemi döneminde sağlık çalışanlarımızın fedakârca çalışmalarına ara vermediği gibi, biz sanayiciler de maliyetlerimizde artış olması rağmen üretimi durdurmadan ülke ekonomisine ve çalışanlarımıza katkı sağlamaya çalıştık. Bu da bizim için ayrı bir gurur kaynağı oldu.

Peki günümüz Konya sanayisi hakkında bir değerlendirmede bulunur musunuz?

Çok önceki dönemlerde Konya’da sadece tarıma dayalı sanayi var iken, metal sanayisine geçiş de yine tarım makine ekipmanlarının üretimiyle oldu diyebiliriz. Gelişen sanayiyle beraber, ürün çeşitliliğinde de artış oldu. Konya’da gıda, tarım ve otomotiv sektörlerinde çok ciddi üretim yapan firmalar var. Bu firmalar, günün şartlarını baz alarak üretimlerine devam ediyor. Dolasıyla, 2021 yılı ihracat rakamlarına bakıldığında Konya sanayisi, metal alanında Avrupa ve dünyayla yarışır hale geldi. Bu süreç, Konyalı sanayicilerin bin bir emekle ve özveri ile çalışmaları neticesinde alınmıştır.

Sektördeki çalışan sayısında yaşanan düşüşün sebebi sizce nedir ve önerileriniz nelerdir?

Gençlerin tercih ve dünyaya bakış açılarının değişmesiyle, yöneldikleri sektör ve sektörde olmak istedikleri konum da değişiyor. Değişen hayat şartlarında usta çırak ilişkisi devri kapandı ve şimdiki çalışanlardan da böyle bir şey istenmesi mümkün değil. Meslekli eğitim almış birisi olarak söylemeliyim ki; devlet eliyle kurulan okul ve eğitimlerle gençler daha rasyonel bir şekilde iş hayatına hazırlanmalıdır.

İş dünyasıyla ilgili gençlere ne tavsiye vermek istersiniz?

Kalıcı ve uzun vadeli istihdam her zaman üretim sektöründe sağlanıyor. Ben de gençlerimizin üretim noktasında kendilerini geliştirme arayışı içerisinde bulunmalarını tavsiye ediyorum. Bazen inişli çıkışlı zamanlar yaşansa da bu dönemlerin geçici olduğunu unutmasınlar ve krizi fırsata çevirmenin yollarına baksınlar. Negatif yönden bakmak yerine, bardağın dolu tarafına baksınlar. Biz öyle yaptık, bu dönemleri kayıp gibi görmek yerine daha çok yatırım odaklı ve firmalarımızı geliştirmek üzerine çalıştık. Bugünlere gelmemizdeki en büyük sebeplerden biri de güçlü bir altyapıya sahip olmaktan geçiyor. Bunu başarmamızdaki unsur da okurken sanayide çalışarak günün şartlarını öğrenip iyi analiz etmemizden kaynaklandı. Mezuniyet dönemimizde de bu şartlara uyum sağlamaya çalıştık. Zamanı iyi kullanıp, sürekli kendilerine yatırım yaparlarsa çok daha iyi yerlere gelebilirler.

Üniversite eğitimi almış olmak, başlı başına bir kariyer sağlamıyor. Bunun yanında kendilerini de geliştirmeleri gerekmektedir. Bunu da yabancı dil ve bilgisayar programcılığı konusunda çalışarak yapabilirler. Bunun yanında alacakları sertifikalı eğitimlerle de destekleyebilirler. Bunların hepsi bir arada bulunduğu zaman kariyeri oluşturur, yoksa diploma tek başına kariyeri oluşturmaz. Türk milleti zeki ve çalışkan bir millet. Bu zekiliğimizi ve çalışkanlığımızı üretime dönüştürdüğümüz zaman, dünyada yapamayacağımız bir iş yok. Bu konuda bütün gençleri kendilerini geliştirmeye ve üretmeye davet ediyorum.

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim