Merhum Özen’in 1955 yılında doğduğunu kaydeden Ersöz, “Seydişehir Bostandere Kasabası’nda dünyaya geldi. İlkokulu Bostandere’de yaptı. 10 yaşında babasının vefatı sonrasında Kars Selim ilçesinde Ortaokula başladı. Daha sonra Doğanhisar ve Konya İmam Hatip Lisesi’nde Orta öğrenimini tamamladı. İmam hatip Okulundan mezun olduktan sonra 1 yıl Kazım Karabekir ilçesinde İmam-Hatip olarak görev yaptı.  1979 yılında Konya Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünden mezun oldu. Daha sonraki yıllarda Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisansını tamamladı. Üniversite öğrencilik yıllarında bir firmada pazarlamacı olarak ticarete atıldı. Okul bitince, okul arkadaşlarıyla birlikte dayanıklı tüketim malları bayilikleri ve satışına yönelik faaliyet gösteren işyerlerini açtılar. Daha sonra ticarete kanepe koltuk ağırlıklı mobilya imalat ve satışını da eklediler. Ayrıca Konya merkezli halen faaliyetine devam eden başka bir mobilya fabrikasının da kuruluşunda yer aldı. Aynı zaman diliminde Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncılar teşkilatları ile gönül birliği kurdu. Buralarda aktif olarak çalışmalar yaptı. Daha sonra Milli Gençli Vakfı’nda faaliyetlerde bulundu. Bu arada Milli Görüş’ün üçüncü partisi olan Refah Partisi’nde görev aldı ve partide fiilen çalışmaya başladı.  Samimi çalışmaları partide dikkat çekti ve 1989 yılında yapılan yerel seçimlerde Refah Partisi’nden Selçuklu Belediye Meclis Üyesi seçildi. 1991 yılında yapılan Genel Seçimlerde Refah Partisi’nden milletvekili adayı oldu ancak o seçimlerde yapılan MHP ile ittifak nedeniyle MHP’den iki isim seçilecek sıraya kaydırıldığı için Muzaffer Özen milletvekili olamadı. 1993 yılında yapılan Refah Partisi kongresinde İl Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi. Aynı tarihlerde MÜSİAD’a üye oldu. 1993 yılında Müstakil Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Başkanlığına getirildi. Gönüllü Kültür Kuruluşları Birliğinin iki yıl Başkanlığını yaptı. Dernek faaliyetleri devam ederken bir yandan da siyasi parti çalışmalarını ara vermeden sürdürdü ve 1995 yılında yapılan Genel Seçimlerde tekrar milletvekili adayı oldu ancak seçilemedi. Muzaffer Özen 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Milli Görüş’ün dördüncü partisi olan Fazilet Partisi’nden Seydişehir Belediye Başkan adayı oldu ancak Başkan olmak nasip olmadı” dedi.

‘OĞLU BABASINI ANLATTI’

Oğlu Muhammed Özen bu bilgileri verdikten sonra babası Muzaffer Özen ile ilgili şunları söyledi: “Merhum babam Muzaffer Özen inandığı yolda, inancı doğrultusunda yaşayan ve inancından hiçbir şartta taviz vermeyen bir yapıya sahipti. Aynı zamanda çok hayırsever bir yapısı vardı. 80’li yıllarda Konya'da kış şartlarının çok ağır yaşandığı dönemde, babam bir firmada çalışıyordu ve sürekli seyahat halinde idi. Biz daha çocuktuk Bir akşam şehir dışından geldi yanında belki 80’li yaşlarda gözleri görmeyen bir dede vardı. “Baba bu dede kim?” Diye sordum. Babamın cevabı şu olmuştu. “Misafir oğlum. Tren garında soğukta bekliyordu. Ilgın'a gidecekmiş, gözleri görmüyor, sabaha kadar Ilgın'a tren yok. Kendisine, ‘amca gel Allah ne verdiyse bizim evde bir yemek yiyelim, biraz dinlen, sabah ben seni trene bindiririm’ dedim aldım getirdim.” Merhum babamın böyle sürprizlerini çok gördük. O gün eve getirdiği ihtiyar çok dua etmişti. Çok sayıda insana iyiliği olmuş çoğundan haberimiz bile olmadı. Vefatından sonra insanların arayıp dua etmeleriyle haberimiz oldu. Bizi de aynı yolda yetiştirmek için gayret etti. Mekânı cennet olsun.”Oğlu Muhammed Özen’e verdiği bilgiler için teşekkür ederek Muzaffer Özen kardeşimi kendi kalemimden anlatmaya devam ediyorum. Merhum Muzaffer Özen kardeşimle 1970 li yılların ortalarında MTTB ve Akıncılar teşkilatlarında tanıştık. 1976 yılından itibaren de bölümümüz farkı olsa da aynı Yüksek Okulda okuduk. Böylece hem okulda hem teşkilatlarda sık sık görüşürdük. Kendisi ile aynı inancı paylaşmamız yanında Muzaffer kardeşimin sıcaklığı, güler yüzlülüğü, olumlu insani ilişkileri aramızda samimi bir bağın oluşmasına yol açtı. Aynı zamanda gerek Milli Selamet Partisi gerekse 80 darbesinden sonra kurulan Refah ve Fazilet Partilerinde de diyaloglarımız oldu. Bu beraberliğimiz benim Konya dışında görev almam nedeniyle bir süre aksamış olsa da 85 yılından itibaren öğretmenlik görevime Konya’da devam etmemden sonra görüşmelerimiz tekrar kaldığı yerden devam etti.  89 yılından itibaren Muzaffer kardeşim resmi olarak da gerek milletvekilliği gerekse belediye başkanlığı adayı olarak parti listelerinde yer almaya başladı. Bu dönemlerde de partide beraber çalışmalarımız oldu. 91 yılından itibaren benim partide Konya Başöğretmeni olarak görevlendirilmem ilişkilerimizi daha da sıklaştırdı. 1995 seçimlerinde Muzaffer kardeşimin aday olması, benim de Hatiplerin Organizasyonu Komitesi’nin Başkanı olmam hasebiyle çok yakın çalışmalarımız oldu. Benim Belediyeci olduğum, Muzaffer kardeşimin de Seydişehir Belediye Başkan adayı olduğu 99 yerel seçimlerinde yaptığımız çalışmalar bizim birbirimize adeta kenetlenmemizi sağladı.

Gerek milletvekilliği gerekse belediye başkanlığı adaylıklarından olumlu sonuç alamamasına sürekli takdir, nasip, kısmet gözüyle bakan Muzaffer kardeşimle ilişkimiz son on yıl içinde sohbet ve muhabbet arkadaşlığı çerçevesinde devam etti. Bu yıllarda 12 kişiden oluşan yemekli oturma grubumuz ile her ay bir araya gelerek çeşitli konularla ilgili faydalı sohbetler yapardık. Ayrıca grup içindeki beş kişi ile bazen her gün bazen birkaç günde bir olmak üzere bir araya gelerek çok hoş sohbetlerimiz olurdu. Bu beş kişi ile sık sık fakirin bahçesine de gider orada da hoş vakitler geçirirdik. Muzaffer kardeşim bahçedeki havayı ve sohbeti çok sever, biraz ara verirsek “bahçeye niye gitmiyoruz?” diye bizi harekete geçirirdi. Vefatına kadar da bu beraberliklerimiz kopmadan devam etti. Merhum Muzaffer kardeşimi çok yakından tanıyan bir kişi olarak samimiyetine, imanına, inancına ve inancı doğrultusundaki yaşayışına şahitlik ederim. Boş durmayı hiç sevmez sürekli bir şeyler yapmanın gayreti içinde olurdu. Son yıllarda “niye boş duruyoruz, niye bir şeyler yapmıyoruz, bir dernek kuralım, gerek eğitim alanında gerekse hayır konusunda bir adım atalım” diyerek bizleri sürekli zorlardı. Her hali iyiydi. Güzel insandı. Arkadaşlığına, kardeşliğine derman yetmezdi. Dost canlısı idi. Kendisinden çok başkalarını hele hele ihtiyaç sahiplerini düşünen bir yapısı vardı. Tek zaafı sigara idi. Öksürmeye başlamıştı. “Bırak şu sigarayı, bu sigara seni öldürecek” sözüme, “sigara içmeyen ölmüyor mu?” diye cevap verirdi. Çok sigara içen merhum eniştemi örnek verirdim. Merhum eniştem nikotinin sebep olduğu damar tıkanıklığı dolayısı ile önce kalp ameliyatı olmuş, sonra da içmeye devam ederek kalp krizinden hayatını kaybetmişti. Bu olaydan etkileneceğini düşünerek anlatıyor ve sigarayı bırakmasını istiyordum. Kalp yetmezliği sıkıntısı başlayınca Meram Tıp Fakültesi Kardiyoloji doktoru Abdullah İçli kardeşime yönlendirdim. Hastaneye yattı. Bir süre tedavi gördü ve bir süre sonra da vefat etti. 

‘KIZININ GÖRÜŞLERİ ŞU ŞEKİLDE YER ALIYOR’

Kızı Betül Güven’in babası hakkındaki görüşleri şöyle:

“Babam; küçücük bir kızın dev kahramanı işte nereden başlanır ki ifade etmeye… 7 yıl olmuş vefat edeli ama hâlâ dev bir ilimle yükseliyor gözümde yüzü… Babam hangi işi tutsa ucundan muazzam bir hevesle tamamlardı her seferinde. Çok güzel severdi çok güzel kuran okur, çok güzel edebi konuşurdu; küçük bir bebeğin annesinden dinlediği huzurlu ninni gibiydi işte sesi… Birde iyi insandı herkesin babasına düşündüğü kadar değil daha fazlası… Mesela bir gün siyaset yaptığı zamanlardan, neden bunca kötü insan varken hala dava peşindesin dediğimde “Sen hep doğru bildiğin yolda kötülere bile iyi olmaya devam et kızım, gün gelir kötü kötülüğünden utanır” demişti. İşte biz evlatlarını iyi olmaya iten şey babamın bu sözü belki de… Şiir gibi bir adamdı diyeceksiniz ki hiç mi kötülüğü yoktu. Ee işte Şekeri yükselince sinirlenir başına koyduğu gözlüğüne bile nerde bu gözlüğüm diye sinirlenirdi bir an :) ona bile gülerdik. Velhasıl babam girdiği yeri cennet yapan Bir adamdı… Ben evin küçük kızı, babamla aramda tam 40 yaş vardı ama lise yıllarımda arkadaşlarım ve benimle oturup hemen bir liseli olurdu gururlanırdım babamın o hallerine bakınca arkadaşlarıma karşı… Bilirdim her oturmanın sonunda tüm arkadaşlarımın “keşke benim babam da senin baban gibi olsa” diyeceklerini büyük mutluluktu onu etrafımdakilerle tanıştırmak. Bilirsiniz birini çok sevince onu dünya bilsin herkes keşfetsin içindeki mücevheri diye düşünürsünüz hep öyle istedim. Şimdilerde benimde bir kız çocuğum var tıpkı babamın beni yetiştirdiği gibi; ayakları yere sağlam basan hak yemeyen hakkını karşısında kim olursa olsun saygıyla sonuna kadar savunan, işinde verdiği hizmetin aslında hakka hizmet olduğunu bilen, iyi insan olmaya gayret gösteren bir evlat yetiştirmeye çalışıyorum. Yine Babamın son nefesine kadar bana yaptığı gibi kızımın hayatında gördüğü en büyük acının “acı biber” olarak kalması için elimden geleni yapacağım. Çünkü dedesi böyle isterdi… Çokta güçlüydü tam 4 kalp krizi geçirip hepsinde eskisinden daha da güçlü kalktı ayağa ama ölüm diye bir gerçek var işte… Maalesef erken yaşta imtihan oldum babamla. Benim en güzel yaram, en güzel yanım. En büyük kahramanım. İyi ki gelip geçtin bu dünyadan baba ne güzel gelip geçtin.”

O dönemde oturma grubumuzda bulunan ve merhum Muzaffer Özen ile yakınlığı bulunan Şuayip Gökalp’in kendisi ile ilgili düşünceleri de şöyle: “Rahmetli arkadaşım Muzafferle 1977 yılında tanışmıştık. Nalçacı caddesinde bir beyaz eşya mağazasında pazarlamacı olarak çalışıyordu. Daha sonra Eğitim Enstitüsü’nde arkadaşlığımız devam etti ve son zamanlarına kadarda ayrılmadık. Son 4 yılı günlük görüşürdük. Rahmetli arkadaşımın sigara içmesinden dolayı koah ve kalp rahatsızlığı vardı. Sigara içmemesi için çok çaba harcadık. Rahmetli arkadaşımın sigara ve çay kadim dostu idi. Son yıllarında sigarayı bıraktırmak için Şarkikaraağaç Kızıldağ milli parkına kampa gittik. 2014 yılı ağustos ayında bir hafta kaldık. Sigarayı bıraktı, sağlığı baya yerine gelmişti, fakat tekrar başladı. Bir yıl sonra 2015 yılı Ekim ayında vefat etti. Her haliyle dört dörtlük bir arkadaşlığı vardı. Davasında samimi idi. Allah taksiratını affetsin. Mekânı cennet olsun. Rahmetle kadim dostum. Geride çok hoş bir seda bırakarak ebediyete giden merhum Muzaffer Özen'in cenazesi 18.10.2015 Pazar günü Parsana Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Musalla Mezarlığı'nda toprağa verildi. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Cenab-ı Hak, o hoş sohbetlerimize cennette devam etmemizi nasip eylesin. 

  


SALİH SEDAT ERSÖZ 

Editör: TE Bilişim