Konya sanayisinin önemli isimlerinden biri de hiç şüphesiz Tahir Büyükhelvacıgil. Helvacızade Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olan Tahir Büyükhelvacıgil, geçmişten ve geleneklerinden beslenerek sürdürdüğü ticari hayatında büyük başarılar yakaladı. Daha küçük yaşlarda girdiği iş hayatında, büyük zorluklar yaşayan, bu zorluklardan ders çıkarmasını bilen Büyükhelvacıgil ve kardeşi Mevlüt Büyükhelvacıgil elele vererek, babaları Kadir Büyükhelvacıgil’den aldıkları ticari düsturla önemli bir yere geldiler. Ticari başarısının yanında sosyal alanda da büyük başarılar yakalayan Tahir Büyükhelvacıgil, genç yaşta Konya Ticaret Odası (KTO) ve Konya Sanayi Odası (KSO) ile tanıştı. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nde (MÜSİAD) Konya Şubesi’nde kurucular arasında yer alan Büyükhelvacıgil, 2 dönem KSO Başkanlığı görevi yürüttükten sonra, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanlığı görevini de başarıyla sürdürdü. Halen KSO Meclis Başkanlığı ve Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini sürdüren Büyükhelvacıgil, iş ve sosyal hayatındaki başarısının babası Kadir Büyükhelvacıgil’in öğüt ve öğretileriyle geldiğini anlatıyor.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1958 yılında Konya’da doğdum. Selçuk Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu İngilizce Bölümünden mezun oldum. 1888’den beri faaliyet gösteren ve kurumsallaşmış bir aile şirketi olan Helvacızade Gıda İlaç Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş Grubu’nun; Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum.

 (Helvacızade A.Ş, 1997 yılından bu yana Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında birçok yıl yer almıştır).

 Helva imalatı ve Gıda toptancılığı ile çalışmalarına  başlayan,1991 yılında Konya’da bir ilk olarak kurulan, Zade Bitkisel Yağ Rafinasyon Tesisler’inde ZADE markası ile yemeklik sıvı yağ üretimi ve ZADE VİTAL markası ile besin destekleri ve beşeri ilaç üretimi yapmaktayız.

İş hayatına başlama serüveninizi anlatabilir misiniz?

Öncelikle Allah’a ne kadar şükretsek az. Biz hep doğru olmayı, dürüst olmayı, çalışmayı öğrendik. 5 yaşında dükkana geldik. O günlerden bugünlere birlik ve beraberlik içinde çok çalıştık. 1967-1968 yıllarında Karatay Belediyesi’nin olduğu yerde dükkanımız vardı. Orada helva, lokum, şeker imalatı yapardık. Helvaları falan çok kaliteli yapardık. Tahini falan bol atılırdı. Ahilik kültürü tam manasıyla yaşanıyordu. Biri bir ürünü iyi ve kaliteli yapmazsa, esnaf ve vatandaş o kişiyi barındırmazdı. Müthiş dürüst bir ticaret vardı. Konya’nın başkent oluşu nedeniyle bu anlamda çok farklı bir şehirdi. Her sektörde duayen, çok değerli insanlar, ustalar vardı. Biz bu anlamda müthiş bir kültür öğrendik. Başta anne ve babanızın evde verdiği terbiye çok önemli. Mahalleye çıkınca mahalle, iş hayatına girince iş hayatı terbiye veriyordu. Bunlar çok önemliydi. 1972’de Toptancılar Çarşısı’na geldik. 65 metrekarelik yerden, 600 metrekarelik 2 dükkana geçince, “Bu dükkanlar dolar mı?” diyorduk. Ama Elhamdülillah o dükkanlar doldu hatta yetmedi. Ama çok çalıştık. Çocukluğumuzu, gençliğimizi bilmedik ama bugünleri de o çalışmalara borçluyuz. Toptancılar Çarşısı’nda Mevlüt Bey’le 07:00’da dükkanı açardık, bu saati hiç geçirmezdik. Dükkanı çarşıda ilk biz açardık. Akşamları da 22:00’a kadar falan dükkan açık kalırdı, bize “Nöbetçi toptancı” derlerdi. Çünkü işimiz bitmezdi. Konya’da ilk servis aracını biz aldık, müşterinin ayağına ürün götürüyorduk. Her hafta iki kardeş ilçe ilçe mal satmaya giderdik. Bu esnada doğru ilişki, doğru söz, doğru fatura düsturuyla hareket ettik. İnsanlar da bizden hizmet alabilmek için sıra beklerlerdi. Elhamdülillah kimseyi incitmedik ticarette. Babam, “Müşteri her zaman haklıdır, haksız olduğu yerde de haklıdır” derdi. Bu felsefeyle çalıştık, müşterimizi incitmemeye özen gösterirdik. Bu vesileyle hala o günkü dostluklar devam ediyor.

Türkiye’ye Zade ve Zade Vital adında iki önemli marka kazandırdınız. Bu süreci anlatabilir misiniz?

Ailenin özünde hep imalatçılık vardı. Bu nedenle ülkenin durumunu da göz önünde bulundurarak, imalata girelim istedik. “En iyi iş bildiğiniz iş” diye düşündük ve gıda sektöründe devam ederek, yağ imalatına girme kararı aldık. İmkanlarımız da o zamanlar ona yetiyordu, Konya’da 60 ton/ gün  kapasiteli bir yağ fabrikası kurduk. O dönemde bu fabrika, en yüksek teknolojiydi. Allah orada, hiç aklımızın alamayacağı güzellikler lütfeyledi. Doğru, dürüst ve kaliteli ürün ortaya çıkınca, müşterilerimiz çok beğendi. Ürünlerimiz hep takdir gördü biz de hep uyum sağlamaya çalıştık. Büyük karlar elde edelim diye düşünmedik. Dolayısı ile aza kanaat etmek bize bereket getirdi. Sonrasında ikinci yağ fabrikası kuruldu. O fabrikayla birlikte daha güzel imkanlar sunma gayretinde olduk. Sonrasında Zade Vital markası kuruldu. Aslında rahmetli dedem döneminde susamın sıkılıp yağının elde edilmesiyle başlayan serüven, Ayçiçek yağı, zeytin yağı, mısır yağı ile devam ettikten sonra çörek otu yağı derken besin gıda takviyeleri ile Zade Vital markası doğdu. Bu sadece bizim değil, bütün çalışanlarımızın başarısıydı. Çalışma arkadaşlarımıza da bu anlamda teşekkür ediyoruz. Ahirete irtihal edenlere de Allah’tan rahmet diliyoruz. Hep birlikte, ekibimizle, çalışanlarımızla Allah bu şehre bu ülkeye güzellikler sunmaya bizi Rabbim vesile kıldı. Zade Vital, kategori lideri oldu. İlaç ithal eden bir ülkeyken, ihraç eden konuma geldik. Mevlüt Bey’in gayretleriyle Amerika’da şirket kurduk, orada da faaliyetlerimiz devam ediyor. Bu başarıların hepsinin altında çok çalışmak, dürüst olmak, doğru olmak var. Ürünlerimiz hakkında 1 kez bile şikayet almadık. Bu büyük bir bahtiyarlık. Soframıza almayacağımız, çocuklarımıza yedirmeyeceğiz malı asla üretmedik, satmadık. Zade’nin 75-80 ülkeye, Zade Vital’in 20-25 ülkeye ihracatı var. Bunlar ülkemize döviz getirme noktasında güzel şeyler. Bir de Zade Vital tarafında üretilen ürünlerin hammaddelerin çoğu ülkemizde bulunan hammaddeler. Bu da çok güzel bir şey. Önemli olan hizmet etmekti. Oturduğunuz yerden bir şey olmaz. Biz de bunu başardık. Saygı sevgiyi, birlikteliği ve sürdürülebilirliği getirdi. Dedemle başlayan bu serüven aşağı yukarı 140 yıla yaklaştı. Bu çalışma süreci kolay değil. Bir şirketi uzun yıllar sürdürülebilir kılmak kolay değil. Bunu da devletimize borçluyuz. Devletimizin önderliğinde şirketlerimiz büyüyor, Konya’mız büyüyor.

Markalarınızla ilgili sizi gururlandıran bir anınız var mı?

2003 yılında Dubai’deyiz. 100 ülkeden 300 şirket sahibi var. O toplantıya da ben gittim. Orada, “Dünyada çok modern bir tesis var, rafinasyonda en başarılı tesis, o tesisi burada alkışlamak istiyoruz” dediler. Ben hangi firma ki acaba diye düşünürken, “Helvacızade Türkiye” deyince çok mutlu oldum. Dünya, tesisin teknolojisini ve kalitesini yeniden teyit edince, gurur duymuştum. İnşallah nesiller boyu bu tesisler, Konya’mıza, Türkiye’mize, insanlığa hizmet etmeye devam eder.

Babanız Sayın Kadir Büyükhelvacıgil, Konya ticaretine, iş hayatına önemli bir iz bıraktı. Siz de ondan öğrendiklerinizle yolunuza devam ediyorsunuz. İş hayatına girdiğiniz ilk dönemlerde babanızla ilgili unutamadığınız bir anekdot var mı?

Babam birgün bana üç tekerleklinin içinde 50 torba sabun getirtti. Ağustos ayı ve çok sıcak. Kan ter içinde kaldım. “Baba bir gazoz alıyım” dedim, bana bir baktı ama hiç ses etmedi. Aradan yarım saat geçti, sabunu indirdik, iş bitti çağırdı beni; “git şuradan pazarlık et gazoz al gel” dedi. Günün parasıyla gazoz 60 kuruş muydu neydi, perakende de 75 kuruş falandı, pazarlık yaptım 1 kasa gazozu aldım geldim, gazozu önce çalışanlara sonra müşterilere dağıttı, 1 tane gazoz kaldı onu da babamla ikimiz içtik. Bunlar güzel öğretilerdi.

Babanız çalışma hayatında nasıl biriydi?

Babam bir dakika boş durdurmazdı. Boş duran olduğu zaman hemen dükkanı süpürttürürdü. “Boş duran adam dedikodu eder” derdi. Toptancılarda 24 sene çalıştık. Çok güzel günler geçirdik.

Tahir Büyükhelvacıgil iş hayatı dışında sosyal hayat ve eşraf içerisinde de başarıyla öne çıkan bir isim. Bu konuda neler söylersiniz?

Babamın bize öğrettiği en önemli şey şuydu; “Hesap vermek çok önemli” derdi. Hesap veren kişi hesap sormayı bilir. İnsanların hayatlarında kırılma anları vardı. 1986’da Ticaret Odası seçimleri vardı. Kız kardeşimin kayınbabasıydı rahmetli Mehmet Acartürk amca babama, “Kadir, Tahir Ticaret Odası seçimlerine girecek” dedi. Dolayısı ile onun çok büyük emeği var, o dönem Ticaret Odası’nın en genç Meclis Üyelerinden biri olarak o sürece de başlamış oldum. Bu süreci ben çok önemsiyorum çünkü sosyal hayat insanın gelişimine katkı sağlıyor. Sonraki süreçte, malumunuz MÜSİAD’ın da kurucu başkanvekilliği görevini yürüttük. Annem MÜSİAD’a gidip gelirken bazen söylenirdi. Ama MÜSİAD Konya ticaretine, ekonomisine çok şeyler kazandırdı. Arkadaşlarımızla hep birbirimizi geliştirdik bu da Konya’yı geliştirdi. Oradaki tüm arkadaşların bu konuda çok büyük emekleri var. O sosyal hayatın içerisinde olmak bize avantajlar sağladı. Bir de biz aile olarak, hiç talep eden olmadık. Hep görevler bizlere verildi. Duracağımız yeri hep bildik. Şerefle güzel görevler yaptık. Konya Sanayi Odası Başkanlığı görevinde bulunduk. Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı görevimiz oldu. Bu görevleri işimize zarar vermeden yapmaya çalıştık. Niyet halis olunca, Allah güzellikler veriyor. Dolayısı ile sosyal hayat içerisinde olmak önemli, bu konuda da sanayicilerimize işlerini aksatmadan, sosyal hayatın içinde olmalarını tavsiye ediyorum.

Ülke ve Konya sanayisinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir şirketin sağladığı katkıları anlatmaya kitaplar yetmez. Her kesime katkı sağlıyor. Bir sanayi tesisi inanılmaz bir zincir. Ülkeler zaten üretimleriyle güçlü, markalarıyla güçlü. Konya’mızın daha iyi markalar çıkarmasını her zaman isteriz. Bu anlamda, şehrimizin sakinlerinin Konya markalarına sahip çıkması gerekiyor. Su kaynağında güçlüdür. Şehrimizde markalarımız ne kadar güçlü olursa, dünyada da o kadar güçlü olurlar. Türkiye olarak üretmemiz gerekiyor. Refah payımızın artması, insanlarımızın daha mutlu olması için üretmemiz gerekiyor. O yüzden sanayi tesislerini küçümsememek gerekiyor. Orada öyle bir emek var ki! Tüketicinin isteklerine cevap bulmaya çalışıyoruz. Allah ülkemize zeval vermesin, rahmet ve bereketini daim kılsın. Mühim olan Allah’a kul olabiliyor muyuz? Bunlara bakmamız gerekiyor.

Helvacızade’nin bir asrı aşan köklü başarısının altında yatan nedir size göre?

İş anne-babadan geliyor. Bugün topluma baktığınızda, kötü olaylara baktığınızda, ailedeki eksikliği görüyorsunuz. Aile huzuru olmayınca bütün topluma yansıyor. Biz bu konuda anne ve babamıza bize bu imkanı tanıdıkları için müteşekkiriz. Dolayısı ile bu ortamda şekillenen bir iş hayatı var. Biz hep birlik ve beraberlik içerisinde büyüdük. Biz ailemizde hep bunu gördük. Peygamber Efendimiz “Yazın” diyor. Aile şirketi de olsa, ortaklık da olsa bunu yazmak gerekiyor. Her şey yazsıyla başlıyor. Şirketlerin yazılı anayasası olmalı bu anlamda. Benim ailemin bir kültürü var, babamdan aldığım bir iş kültürü var, onu bozmadan kurallar manzumesini oluşturduk ve problem olmuyor.

Gençlerimize tavsiyeleriniz neler olur, neler yapmalılar?

Hepimiz sonuna kadar öğreneceğiz. Biliyoruz dediğimiz zaman yanıldık demektir. Gençler çok güzel ve güçlü geliyor ama geleneklerimizden, özümüzden de kopmamamız gerekiyor. Çevremizdekilerin tecrübelerinden faydalanmamız gerekiyor. Bilgiye ve tecrübeye ihtiyacımız var. Her türlü bilgiye ulaşabiliyoruz ama bu bilgilerin ne kadarı doğru? Her bilgi araştırmaya muhtaç. Bunu araştırırken de edinilmiş bir tecrübeye ihtiyacı var. Dolayısı ile genlerimiz, edindikleri bilgiyle yetinmemeli ve tecrübeye de başvurmaları gerekiyor. Örf, adet ve geleneklerimizi devam ettirmeleri gerekiyor. Her şey asla para değildir.

ABDULLAH AKİF SOLAK 

Editör: TE Bilişim