Pandemi sürecinin de etkisiyle özellikle devlet hastanelerinde diş randevusu almak neredeyse imkansız hale geldi. Diş tedavisi için talebin bu denli yoğun olmasına bağlı olarak özel sektörde de dişçilerde ciddi manada yoğunluk yaşanmaya başladı. Bu durum, merdiven altı diye tabir edilen, diş hekimliğiyle alakası olmayan, kendini ‘dişçi’ olarak tanıtan kişilerin ağız ve diş hastalıkları konusuna eğilimlerini de beraberinde getirdi. Diş Hekimleri Odası Başkanı Gürbüz Eldeniz, insan sağlığının özellikle sindirim sisteminin en önemli unsuru olan ağız ve diş sağlığının sahte hekimlere ve merdiven altı çalışan kişilere emanet edilemeyecek kadar önemli ve hayati bir konu olduğunu vurguladı.

‘SEKTÖRDEKİ BOŞLUĞU FARKLI MESLEK GRUPLARI DOLDURDU’

Bilimsel diş hekimliğinin 113 yaşında olduğunu hatırlatan Konya Diş Hekimleri Odası Başkanı Gürbüz Eldeniz, “O zamandan bu zamana yeterli hekim yetiştirememenin getirmiş olduğunu bu boşluğu özellikle sahte diş hekimleri, eskilerin tabiriyle berberler gibi şeyler doldurmuş. Bu Cumhuriyetin kuruluşundan başlayıp maalesef günümüze kadar devam etmiş. Bunun önüne belki geçmişte belki yeterli diş hekimi olmayışından dolayı geçilemiyordu. Fakat günümüzde o kadar çok fakülte açıldı ve çok mezun olan diş hekimi var. Şimdi bırakın açığı, hatta diş hekimi fazlası var. Artık toplumda işsiz diş hekimi var. O yüzden gerek kültürel gerekse ekonomik sebeplerde insanlar maalesef sahte diş hekimlerine gidiyor. Yani insanlar ağzına yapılan işi o an önemsemiyor. Doktorun yapmasına gerek yok gibi bir algı var. Bu doğru değil” dedi.

‘BİZİM SEKTÖR ÇOK ZARAR GÖRDÜ’

Covid’in meslek grupları arasında, yayılımını en çok kolaylaştıran, en çok zarar gören sektör biziz diyen Eldeniz, “Covid nereden bulaşıyor? Ağızdan ve burundan. Sahte dişçi peki nereye giriyor? Tedavi maksadıyla ağıza giriyor. Bizler halbuki diş hekimleri olan covidin bulaşmaması ve yayılmaması için birçok zoruklara göğüs gerdik. Bunun eldiveni, maskesi, havalandırması, ortamın dezenfekte edilmesi gibi akla gelebilecek maddi manevi onlarca şeye maruz kaldık. Bulaşıcı hastalık dediğimiz zaman, diş hekimliği sahasına girebilir. Şimdi bunları düşünerek, sahte diş hekimine tedaviye gitsen ne olur? Sahte dişçiler, eğitim almamıştır. Ben bunu sadece tıbbi anlamda eleştirmiyorum, aynı zamanda ahlaki açıdan da eleştiriyorum. Sahte dişçilere tedavi olmak cahilliktir. Vatandaşlarımız buna çok çok dikkat etmesi lazım. Yani bunu bir sorgulamak lazım. Sahte dişçilere gitmek birçok hastalığı tetikleyebilir. Sahte dişçilere gitmek tedavi olmak aslında ateşle oynamaktır” dedi.

‘DENETİMLER PROAKTİF OLMALI’

Sahte dişçilere karşı mücadele edilmesi gerektiğini ve toplum sağlığını bozduğuna dikkat çeken Eldeniz, bu konuda yetkili mercilerin daha duyarlı olması gerektiğini aktararak, “Sistem bir ihbar ya da şikâyet olursa, anca harekete geçiyor. Yani gidelim denetleyelim, nerede ne var tarzında bir şey yok. Eskiden denetleme işini biz yapıyorduk fakat, bunu elimizden aldılar. Biz sivil toplum kuruluşuyuz. Konya Diş Hekimleri Odası’yız. Diş hekimlerinin haklarını korumak ve savunmakla mükellefiz. Diş hekimlerinin bütün özlük haklarını korumalıyız. Yönetmelik değiştikçe, elimizden denetleme yetkisi alındı. Eskiden bizlerde denetim yapabiliyorduk. Yani burada demek istediğim; denetleme mekanizması pro aktif olmalı. Yani bu ne demek? Bir sorun olmadan üzerine gidilmeli. Hani erken teşhis deriz ya. Gelin bize sorun, destek alın. Sahte diş yerlerine, sahte diş hekimlerine reaksiyon gösterip baskın yapmak lazım. Biz ihbar ettiğimi zaman elbette yapıyorlar ama, yetişemiyorlar. Yetişemedikleri için biz diyoruz ki, gelin denetimleri beraber yapalım. Ekipler oluşturalım. Yanımıza polisimizi alıp gidelim. Birlikte mücadele edersek, sahte diş hekimlerinin önüne geçilebilir. Çünkü birlikten dirlik doğar” diye konuştu. 

‘CAYDIRICI CEZA OLMASI GEREK’

Başkan Eldeniz, cezaların caydırıcı olması gerektiğini savundu. Sahte diş hekimlerinin aslında insanın canıyla oynadığını ve ağır yaptırımlar olması gerektiğini kaydeden Eldeniz, “Hapis cezası olması lazım. Cana kast denen bir şey var. Sen bana korona gibi bir mikrobu bulaştırabiliyorsan, bunu yapıyorsan, bence bu bir nevi cana kasttır. Olaya bu gözle bakmak lazım. Sahte dişçiler zaten öyle bilindik yerlere dükkân açmazlar. Merdiven altı, gizli yerleri tercih ederler. Ara sokaklarda, bodrumun altında, adresi belli olmayan her yerde olabilirler. Bunların ruhsatı, vergi levhası, diploması, hiçbir şeyi olmaz. Belediyeden, sağlık müdürlüğünden hiçbir belgeleri, kanıtları olmaz. Vatandaşların ilk olarak buna bakması lazım. Bu evrakların görünür bir yere mutlaka asılması gerek” şeklinde konuştu.

‘VİRÜS RİSKİNİ AZALTMAK İÇİN YAPILDI’

İnsanların diş tedavisi noktasında randevu almakta zorlandığına dair iddialar üzerine açıklık getiren Eldeniz, “Evet bunların hepsi kamuda.  Böyle bir şey var. Covid döneminde çoklu ortamda çalışmalarından dolayı, bunların kapasitelerini çok düşürdüler. Yani çoklu ortamdan çalışmaktaki kastım, bir odada, bir koltuk olabilir. Bizde bir odaya bir koltuk koyabilirsin. İkincisi yasaktır. Kamuda ise bir salona 10 tane koltuk koyuluyordu. Kamuda virüsün yayılmasını engellemek adına, bunları bölmek zorunda kaldılar. Ya da bir iki koltuk çalıştırabildi. Hepsini çalıştıramadı. Ortamda virüs riskini azaltmak adına. Yani çalışma kapasitesi düştü. Bundan dolayı randevu anlamında insanlarımız biraz zorlandı. Zamanla tabi buda aşılacak inşallah. Sonra çalışmaya devam edilecek” ifadelerini kullandı.

‘DİŞ SAĞLIĞI DOĞUŞTAN BAŞLAR’

Diş hekimliği sektöründe kullanılan malzemelerin genelde yurt dışına bağlı olduğunu aktaran Eldeniz, “Tamamen ithal girdiye bağlı bir sektör olduğumuz için ekonomik, dalgalanmalardan etkileniyoruz. Yerli üretimin yüzde 10 bile olduğunu sanmıyorum. Bizim kullandığımız ürünlerde yerli üretim yüzde 10 bile değildir. Tamamen dışa bağlı bir sektörüz. Buda diğer bir sorunumuz. Ağız ve diş sağlığına dikkat çeken Eldeniz sözlerine şöyle devam etti, “Sağlık kişide başlar. Hatta hamilelikte başlar. Annenin hamilelik sürecinde bir rahatsızlık geçirirse bebeğe intikal eder. Annenin düzenli beslenmesi bile, anne karnında ki bir bebeği diş sağlığı açısından etkiler. 3-5 yaşlarında bile dişlerin fırçalanması, lazım. Çocuklar anne-babalarından gördüğünü yapar. Benim en çok kızdığım noktalardan birisi bu. Çocuk fotoğraf makinasıdır. Anne babasından ne görürse onu yapar. Siz çocuğu görsel bir şekilde ikna etmeniz gerekir. Sonrasın hayatın tamamında ise diş fırçalama tamamen olmalı. Diş ipi, gargara gibi şeylerde kullanmalıyız. Diş hekimleri ile rutin kontroller yapmalıyız. Görmediği ve ön göremediği sorunları tespit ettirip, diş hekimi uzmanı ile hareket etmeliyiz” diyerek sözlerini tamamladı. 

SAMET AKTAŞ

Editör: TE Bilişim