Dün Düzce'nin Gölyaka ilçesinde meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki deprem, ülke genelindeki vatandaşları paniğe itti. İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Kamil Akın, depremlerin kaçınılmaz olduğunu belirtirken, “Denetlenmeden yapılan her bina, aslında pimi çekilmiş bir bomba. Riskli bölgeler tespit edilerek bu bölgelerden başlayarak dönüşüm sağlanmalı.” ifadelerine yer verirken;

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Şükrü Arslan, “Fay yasası başta olmak üzere afet öncesi hazırlık ve risk azaltma projelerine daha fazla önem vererek, kriz yönetiminden risk yönetimine geçiş çalışmaları yapmak ve bu doğrultuda afetle mücadelenin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.” şeklinde konuştu.

‘DÜZCE DEPREMİ, EN TEHLİKELİ FAY ZONUNDAN DOĞDU’

Türkiye’de çok sayıda aktif fay bulunduğunu belirten Arslan, dün yaşanan Düzce depreminin en büyük ve en tehlikeli olanı Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun içerisindeki kırılmadan meydana geldiğinin altını çizdi. Arslan, “Türkiye de karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay bulunuyor. Bu faylar içinde en büyük ve en tehlikeli olanı Kuzey Anadolu Fay Zonu. Doğuda Karlıova ile batıda Mudurnu Vadisi arasında doğu-batı doğrultusunda bir Yay gibi uzanıyor. Dünyanın da en aktif ve en önemli 'kırık hatları' arasında yer alıyor bu fay. Dün gece yaşanan Düzce depremi ise Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun içerisinde ki kırılmadan meydana gelmiştir.” dedi.

‘KONYA, DEPREM BÖLGESİ DEĞİL ALGISI YANLIŞ’

Konya’da birçok diri fayın mevcut olduğunu belirten Arslan, Konya için deprem risk değerlendirmelerinde bulundu. Arslan, Konya bölgesinde, bölgedeki fayların hareketlerine bağlı olarak büyüklükleri 0.0-5.7 arasında değişen 150 adet deprem olduğuna vurgu yaparak, ‘Konya Deprem bölgesi değil’ algısının yanlış olduğuna dikkat çekti. Arslan, konuyla ilgili şu sözleri kaydetti: “İlimizin deprem riski açısından yüzde 16’sı çok tehlikeli, yüzde 17’si tehlikeli ve yüzde 67’si tehlikesiz zon içinde yer alır. Geçmiş yıllarda ‘Konya Deprem bölgesi değil’ algısının yanlış olduğu, Konya’yı etkileyecek büyük yıkıcı fayların olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur. 8 Kasım tarihinde Kızılören Mahallesinde meydana gelen deprem, ilimizde yoğun olarak hissedildi ve özellikle Kızılören Mahallesindeki yapılarda hasara yol açtı. Bu depremler bize olası afetlere karşı bilimin ve tekniğin öngördüğü şekilde önlemler almamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmıştır.” Arslan, Konya il merkez zemininin gevşek az tutturulmuş alüvyal malzemelerden oluştuğuna değinirken, bu durumun kilometrelerce uzaktaki fay zonunda oluşan kırıktan kaynaklanan depremin Konya’da çok daha büyük şiddette hissedilebileceğine dikkat çekti.

‘DENETLENMEDEN YAPILAN HER BİNA, PİMİ ÇEKİLMİŞ BİR BOMBA’

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Kamil Akın, binalar yapılırken en başta doğru zemin seçilmesi gerektiğine vurgu yaparak “Binaları en başta doğru zemin seçerek doğru zemine ve doğru projeyle yapmak ve yapının tüm süreçlerinin doğru bire şekilde takip edilmesi lazım. Hasar gören her binanın bir sebebi var. Örneklerine baktığımız zaman, çürük olmayan ve camları dahi kırılmamış ama zeminden kaynaklı; proje hatasından kaynaklı yıkılmış binalar görüyoruz. Yapı işi, profesyonellik gerektiren bir iş ve bu işi eğitimini görmüş kişilerin, denetim altında yapması lazım. Denetlenmeden yapılan her bina, aslında pimi çekilmiş bir bombadır ve bu bomba her an patlayabilir. Bunun için yapıların ya da bölgelerin zemin yapısı, kat yüksekliği, kat yılı gibi koşullar altında riskli bölgelerin tespit edilmesi gerekiyor. Öncelikli olarak bu bölgeden başlayarak dönüşüm sağlanmalı.” ifadelerine yer verdi.  

‘BEKLETİLEN BU AYLARDA DEPREM OLMAYACAĞI GARANTİSİNİ KİM VEREBİLİR!’

2012 yılında çıkarılan Kentsel Dönüşüm Projesi’nin yavaş ilerlediğini söyleyen Akın, Türkiye'de 6,8 milyon riskli konutun söz konusu olduğuna burgu yaparak, “Bu rakamı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum açıklamıştı. Riskli yapılardan şehri arındırmak için yapılan bu kentsel dönüşüm için başvuru yapan vatandaşların çoğunun dosyası aylarca personel yetersizliği sebep gösterilerek bekletiliyor. Bekletilen bu aylarda deprem olmayacağı garantisini kim verebilir? Bunun için bu projenin hızlandırılması gerekiyor.” diye konuştu.

İNŞAAT SÜREÇLERİNDE ETKİN DENETİMİN SAĞLANAMAMASINA ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Şiddetli depremin her 30-40 yılda bir yenileneceği gerçeği karşın hazırlık yapılması gerekliliğine dikkat çeken Akın, şu sözleri kaydetti: “Deprem her an gelebilir, önemli olan, depremin büyüklüğü ve binanın dayanıklılığıdır. Biz hazır mıyız; değil miyiz bunu sorgulamamız gerekiyor. İnşaat süreçlerinde yerinde ve etkin denetimin sağlanması için; şantiye şeflerinin akredite edilmesi, yapının özelliklerine göre akredite şantiye şefi havuzu oluşturulması, asgari şantiye şefliği brüt ücretinin, brüt asgari ücretin 2 katından az olmaması ve her ay bordrolarının ilgili yapı dosyasına eklenmesinin zorunlu olması, yapı denetim sisteminde görev alan her teknik elemanın akredite edilmesi, kesintisiz çalıştırılması ve her ay bordrolarının ilgili yapı dosyasına eklenmesi ve sgk ile oluşturulacak link ile kontrol edilmesi, bordro eksiği olan yapılara ait hakediş ödemelerinin yapılmaması, imalatların kontrolünün fiili ve yerinde gerçekleştirilmesi amacı ile taklit edilemeyen özellikler içeren (parmak izi, yüz tanıma vb) ve konum bilgisi veren bir kontrol yazılımının oluşturulması, yazılım sayesinde hak edişlerin dijital ortama taşınarak evrak yükünün azaltılması gerekmektedir.”

DEPREM DEĞİL, PANİK ZARAR VEREBİLİR

Deprem anının bir panik ortamı yarattığını söyleyen uzmanlar, sakin kalınmasının depremin daha kolay atlatılmasına neden olduğunu dile getirdi. Uzmanlar konuyla ilgili vatandaşları şu şekilde uyardı: “Deprem anında panik yapmamak gerek. Özellikle bulunulan yerden kaçmaya çalışmak çok tehlikeli. Panik, insanların yapmaması gereken davranışlarda bulunmasına yol açar. Camdan veya balkondan atlamak, deprem anında evde kalarak güvenli bir büyük eşyanın yanında çök kapan tutun davranışından çok çok daha fazla tehlikelidir. Aynı şekilde binaların depreme en dayanıksız olan yerleri genelde merdivenlerdir, çökme riskinin en çok olduğu yerler buralardır. Dolayısıyla merdivenlere yönelmek, bir an önce dışarıya çıkma isteği, hatta asansörleri kullanmaya yeltenmek de çok yanlış davranışların başında gelmektedir. Depremde soğukkanlı olarak, daha önce yapmış olduğumuz tatbikatlarda elde ettiğimiz bilgilerle ve depremlere hazırlıklı olmak ile hayatta kalma şansımız arttırırız. Çocuklarımıza da sürekli eğitimler ve denemelerle deprem anında ne yapmaları gerektiği konusunda davranış değişikliği ve bilinç oluşturulmalıdır.”

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim