Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ulusal, hakemli, akademik yayını Çevre, Şehir ve İklim dergisinin Temmuz 2022 sayısı yayınlandı. Ocak ve Temmuz aylarında , yılda iki sayı olarak yayımlanan açık erişimli bilimsel bir dergi olarak okuyucularla buluşuyor. Dergi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği adına sahibi Mücahit Demirtaş, Genel Yayın Yönetmeni Halil Erdoğan, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Atila İpek, Editör Prof. Dr. Kasım Yenigün, Editör Yardımcılıklarını ise Doç. Dr. Eyüp Şişman, Dr. Aysun Aygün Oğur yer alıyor. Derginin Yayın Kurulu’nda ise Doç. Dr. Kemal Saplıoğlu, Doç. Dr. Sadık Alashan, Doç. Dr. Sıddık Çalık, Doç. Dr. Yavuz Selim Güçlü, Dr. Duygu Erten, Dr. Safure Cantürk, Dr. Tuğrul Çamaş. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, ise derginn takdim yazısında şu görüşlere yer verdi; Beş Şehir isimli eserinde şehirler için, “istinat noktasını bulmadıktan sonra kuvvet ve hatta manivelâ neye yarar?” diye soran Ahmet Hamdi Tanpınar’dan hareketle, şehri güçlü kılan en önemli unsurun millet ve bu milletin değerlerini esas alarak inşa ettiği yapılar olduğunu söylemek hakikatin ta kendisidir. Kadim şehircilik kültürümüz bu hakikat üzerine bina edilmiş ve milli kimliğimiz mimari yapılarımızda ve şehirlerimizde vücut bulmuştur. Manevi değerlerin taşa toprağa işlendiği şehirlerimiz, barındırdığı dirençli ve kimlikli yapılarla medeniyet tecrübemizin bugüne kadar ulaşmasında tarihi bir rol oynamıştır. Asırlardır zamana ve tüm afetlere meydan okuyan şehirlerimiz değişen koşullar ve diğer nedenlere bağlı olarak yeni bir süreçle karşı karşıyadır. Nüfus artışı, göçler, afetler, teknolojik dönüşüm, iklim değişikliği, salgın hastalıklar, ekonomik ve toplumsal gelişmeler bu yeni sürecin doğru okunması gereken parametreleridir. Bu parametreler şehir yaşantısını değiştirmekte ve şehircilik faaliyetlerine dair düşüncelerimizi yeniden şekillendirmemiz gerektiğini göstermektedir. Özellikle 21. yy’da karşı karşıya kaldığımız, hayatımızın her alanına dokunan, hatta onun doğal akşını bozan ve yıkan tehditlerin üstesinden gelmenin arayışları küresel çapta sürmektedir. Kimi bilim insanlarınca risk toplumu olarak adlandırılan bu yeni toplumsal yapının kendine özgü dinamikleri bulunmaktadır. Depremler, heyelanlar, iklim krizine bağlı olarak meydana gelen afetler; fırtınalar, seller, yangınlar ve salgın hastalıklar, kuraklık gibi doğal ve doğal olmayan afetler karşısında hem dirençli bir toplum hem de dirençli şehirler inşa etmek artık bir zaruretin de ötesine geçmiştir. Türkiye’nin son 100 yıl içerisinde yaşadığı depremlere, son 4 yıl içerisinde karşı karşıya kaldığı sellere, orman yangınlarına ve insanımızın gündelik yaşamını felç eden Covid-19 Pandemisi’ne karşı şehirlerimizi, köylerimizi hem mekânsal hem de toplumsal düzeyde dirençli hale getirmek için yoğun bir gayret sarf etmekteyiz. Bu anlamda risk ve kriz yönetimi süreçlerini her aşamada bütüncül bir bakış açısıyla ele alan politikalar geliştiriyoruz. VIII Çevre, Şehir ve İklim Dergisi Çevre, Şehir ve İklim Dergisi Afetlerin olumsuz etkileri şehirlerimizi gün geçtikçe daha fazla etkisi altına almakta ve bu durum, 81 şehrimizin tamamında mimariden şehirciliğe, tarım ve gıdadan eğitime, üretimden finansa, ulaşım ve lojistikten çevre politikalarına kadar tüm yaklaşım ve yöntemlerin değişmesini, yeni koşullara uyumunu mecburi kılmaktadır. Bu yeni politikanın kavramsal ifadesi olarak “dirençlilik” öne çıkmaktadır. İklim değişikliği ve diğer tüm afetleri kapsayıcı bir kavram olarak “dirençlilik” kentsel dönüşüm ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uluslararası çalışmalarda da etkin olarak kullanılan bir kavramdır. Literatürde “bir tehlikeye maruz kalmış bir sistemin ya da toplumun, temel yapılarının korunması ve yenilenmesi de dahil olmak üzere, tehlikenin etkilerini zamanında ve etkili bir şekilde soğurma, eski hale dönüş ve iyileşme kabiliyeti” (UNISD, 2009) olarak tanımlanan dirençlilik kavramında en fazla öne çıkan unsurlardan biri iyileşme kabiliyetidir. Gündelik deyişle toplumun yaralarının bir an önce sarılmasıdır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, gerek iyileşme kabiliyeti olarak tarif edebileceğimiz kriz yönetimi süreci, gerekse de afetler ortaya çıkmadan önce almış olduğu önlemler ve geliştirdiği stratejiler ile risk yönetimi sürecinin merkezine dirençlilik kavramını oturtmuştur. Dirençli şehirler, deprem başta olmak üzere yaşanan doğal afetlerin sebep olduğu yıkım ve ölümlerin önüne geçilmesinde, “önleyici tedbirler” olarak büyük katkılar sağlayacaktır. Özellikle kentsel dönüşüm, sosyal konut, tarihi kent meydanlarının, sanayi alanlarının ve kırsal alanlarda yapıların dönüşümü, millet bahçesi ve tüm altyapı projelerinin “dirençlilik” kavramı ekseninde yürütülmesi son derece önemlidir. Bu kapsamda mekânsal planlamadan imar süreçlerine yapım tekniklerinden kullanılan malzemeye, mimari projeden çevresel duyarlılığa, enerji verimliliğinden sıfır atık uygulamalarına ve mahalle kültürüne kadar tüm şehircilik faaliyetleri yeniden ve direnç odaklı tasarlanmaktadır. Türkiye için bir milat olarak kabul edilen 1999 Marmara Depremi’nden ve 2002 yılından sonra şehircilik yaklaşımında büyük değişimler yaşanmıştır. Şehirleri dirençli hale getirmek her alanda öncelikli çalışma alanı olmuştur. Bu çalışmaların sağlıklı yürütülebilmesi için öncelikle çok önemli yasaldüzenlemeler gerçekleştirilmiş ve buna bağlı olarak yeni uygulamalar hayata geçirilmiştir. Deprem yönetmeliğinin hazırlanması, yapı denetim sisteminin kurulması ve yaygınlaştırılması, zorunlu deprem sigortası uygulamasının yürürlüğe girmesi, belediyeler ve TOKİ eliyle konut üretim çalışmalarının hızlandırılması, 2011 yılında yaşanan Van Depremi sonrasında Kentsel Dönüşüm Kanununun yürürlüğe girmesi gibi uygulamalar bu kapsamda gerçekleştirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında “Türkiye’nin Her Yerinde Kentsel Dönüşüm” hedefiyle başlattığı yerinde, gönüllü ve hızlı kentsel dönüşüm seferberliği bu uygulamalar arasında şehir direncini artırıcı etkisiyle vizyon projelerimizdendir. Kentsel dönüşüm projelerimiz kapsamında bugüne kadar tam 3 milyon konutun dönüşümü tamamlanmış ve şehirlerin çehresi değişmiştir. Yine dönüşümle birlikte yeni yaşam alanları ve sosyal donatı alanlarıyla şehirlerin imkânları ve sakinlerin bunlara erişebilme imkanları arttırılmıştır. Türkiye’nin tamamında bugün 350 bin kentsel dönüşüm konutu ve sosyal konutun dönüşümü çevreye saygılı iklim dostu yeşil dönüşüm kapsamında sürdürülmektedir. Yatay mimari, engelsiz yaşam, yeterli sosyal donatı ve teknik altyapı alanları, çevrenin korunması, tarihi ve kültürel mirasın korunması ve sürdürülebilirlik anlayışıyla 20 yıl içinde; toplam 6.7 milyon konutun dönüşümü için çalışmalar aralıksız sürdürülmektedir. Bu sayede şehirlerimizin kırılganlığı azalırken direnci de sürekli ve istikrarlı bir şekilde artmaktadır. Direnç artırıcı çalışmalar dönüşüm odaklı projelerle yürütülürken Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulunda ilan ettiği Yeşil Kalkınma Modeli ile de uyumlu hale getirilmiştir. Bu yönüyle; sadece eskiye dönüş veya denge durumuna tekrar ulaşmayı içeren “dirençlilik” kavramının da ötesine geçen “Yeşil Kalkınma Modeli” olarak adlandırılan yeni bir ekonomik model de hayata geçirilmektedir. Tüm sektörlerde yeni bir üretim, şehircilik, tarım, turizm ve ulaşım politikalarının geliştirilmesi zorunluluğu ülkemizin gündemine bu yeni kalkınma modeli ile girmiştir. Afetlerin yanı sıra bu modelin benimsenmiş olmasının en önemli nedenlerinden biri de küresel iklim değişikliğine uyum ve mücadele politikaları kapsamında 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşmaktır. Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde başlattığımız Sıfır Atık ve Sıfır Atık Mavi Projeleri bu hedefe ulaşılması bakımından anılması gereken önemli çalışmalarımız arasında yer almaktadır. İklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençli şehirler inşa etmek iklim değişikliği ile dirençlilik kavramı arasında etkileri ve sonuçları açısından çok yakın bir ilişki olduğunu ve politikalar belirlenirken bu ilişkinin göz ardı edilmemesi gerektiğini göstermektedir. Tüm bu açılardan değerlendirildiğinde sonuç olarak gerek kentsel dönüşüm çalışmaları gerekse de yeşil kalkınma modeline geçmeye yönelik yapılan çalışmalar hem direnci artıracak hem de şehirlerimizi ve milletimizi yeni dönemin koşullarına hazır hale getirecektir. Ben dünyanın ve Türkiye’nin en önemli gündemlerinden olan dirençli şehirler başlığı altında; akademik çalışmalarını, fikir, görüş ve düşüncelerini özveriyle aktaran kıymetli akademisyenlerimize ve derginin çıkarılmasında emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.

EMİNE AKHAN

Editör: TE Bilişim