Konya’da yerli ve milli üretimiyle büyük bir başarı hikayesi yazan AKKO Oto Makine markasının bugünlere gelmesi önemli bir mücadeleyi içinde barındırıyor. Tornalama takımları, diş ve kanal açma takımları, delik delme takımları, frezeleme takımları ve özel takımlar üreten AKKO, bugün ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan önemli firmalar arasına girmeyi başardı. Çocukluk yıllarında sanayiye girmeyi isteyen bu konuda ailesini zorlayan AKKO Oto Makine Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Karakuş, çıraklık, kalfalık, ustalık ve önemli bir üretici olarak geldiği süreci anlattı. Pazarcı olan babasının yanında küçük yaşlardan itibaren çalışan aynı zamanda da sanayiye giren Karakuş, torna mesleğine girmesiyle büyük bir mücadelenin de içinde buldu kendini. Azmederek kendini sürekli geliştiren ve yenileyen Karakuş, bugün alanında önemli bir tecrübeye sahip olan ve Konya sanayicisinin akıl danıştığı bir isim haline geldi. Çalışma hayatı boyunca edindiği bilgi ve tecrübeleri bugün Konya sanayisinin faydası için kullanan ve herkese bu konuda yardımcı olan Karakuş, “Bilgisini saklayan haramzadedir. Eğer bir bilginiz varsa bu bilgiyi paylaşacaksınız. Allah rızası için paylaşacaksınız” diyor.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Çocukluk çağım çok mutlu geçti. Konya’da doğdum. Babam seyyar meyve sebze satardı, annemin de tüm işi gücü yuvasıyla ilgilenmekti. Yokluk var mıydı, elbette vardı. Ama o dönemde para-pul, imkan; kimsede yoktu zaten. Her akşam evimize gelen bir sepet meyve, dünyalara değerdi. Babam sayesinde meyvenin sebzenin en güzeli bize gelirdi. Kız kardeşimle kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık.

İş hayatına ne zaman nasıl atıldınız?

Tornacılıktan önce küçük bir iş maceram daha vardı. İşe başladığımda yaşım altıydı. Sebzeci bir babanın çocuğu olunca ilk işim pazarda sebzecilik oldu haliyle. Babamı ziyaret etmiştim. Önce birinin besili horozunu sattım, sonra babam üç demet maydanoz verdi elime, “Bunların tanesini 50 kuruştan satar mısın?” dedi. Satıldı elbette. Akşam babam “Al, bunu sen kazandın” dedi ve elime 1 buçuk lira koydu. Ne müthiş şey! Elimde bir para var ve onu ben kazandım. Şimdi kazandığım bu parayla güzel bir şey yapmam gerekti.Küçücük bir bakkalımız var o zamanlar, bugünün abur cuburunu bulmak ne mümkün! Gidip bir paket çekirdek aldım. Kız kardeşimi de alıp terasa çıktım, köy manzarası karşısında oturup çekirdek çitlerken “Abim, ben haftaya babamla yine gider para kazanırım” dedim. Yıl 1970’ti ve 1990’a kadar babamla pazara çıktım.

Hem babanıza yardım ettiniz hem de sanayiye girdiniz. Bu süreç nasıl oldu?

Evet, hem sanayideki işimi yaptım hem de babama yardım ettim. Büyük bir minnetle yaptım hatta. İlkokulda başarılı olabilirdim ancak kimden gördüysem, aileme “Beni ‘karalı sanat’a gönderin, ‘karalı sanat’ta çalışmak istiyorum” diye tutturdum. (Karalı Sanat: O dönemin sanayi koşullarında yağ ve pas içinde çalışırken eli yüzü siyaha boyanmış tornacıların zanaatı.) 1976’da henüz 12 yaşındayken sanayide çırak oldum, ama ne çırak! 15 günlük çırakken kaynak gibi zor işlerin bile üstesinden gelmeye başlamıştım. Birkaç aylık çırakken de elimde kumpasla hassas işler yapmaya başladım. Beceri edindikçe daha da çok severek gidiyordum. Zaten iki aylık çırakken yanında durduğum kalfa gitti ve tornası bana kaldı. Daha fazlasını öğrenmek bir fırsattı.

Daha çocuk yaşta adım attığınız sanayideki, o zorlu dönemi çok net hatırlıyorsunuz. Usta çırak ilişkileri nasıldı?

İlk ustam muazzam iyi bir insandı. Severek öğretirdi ve zanaatını günden güne edinmemden gurur duyardı. Ama o dönemde ailemin bir akrabamızın yanında işe vermek istemesiyle yollarımızı ayırdık ancak hep irtibatta kaldık. Sanayiye adım atarken aileniz ustaya “Eti senin kemiği benim” der. Bazen ustalar bu yaklaşımla çırağa eziyet etmeyi de kendine hak görür. Sonraki ustam haksız yere el kaldırınca işi bıraktım. Ardından kalıp işi yapan Vahit Usta’mın yanına geçtim. İyisi de vardır ustanın kötüsü de… Ama bence birine bir zanaat aşılamak, iş öğretmek ve o işi sevdirmek; babalık kadar kutsal! Ancak bugün fabrikamızın çalışanlarına yönelik hassasiyetimin temelinde, zaman zaman acı ve güzel günlerin payı var.

Üretim serüveniniz nasıl başladı?

Zaman zaman anlaşmazlıklar, haksızlıklar, uyumsuzluklar sebebiyle iş değiştirdim. Ama artık büyümüş ve zanaatımda ilerlemiştim. Ailemden beni evlendirmelerini istedim, bugün hala eşim olduğu için şükrettiğim o mukaddes insanla evlendik. Sırf masraf etmemek için düğün pilavı bile döktürmedim zira planlarım vardı. Eşimin düğünde takılan bilezikleri, ilk atölyemin sermayesi oldu. 1986 yılıydı. İkinci el bir torna ve küçük bir atölye ile yola çıkıp piyasa işleri yaptım. O dönemin ihtiyaçları yedek parçaydı. Bir yandan babamla Muhacir Pazarı’nda sebze satmaya devam ettim. Hemen ikinci el ikinci tornayı da aldım. 1987’de fason imalat yapan bir toptancıya yedek parça üretmeye başladım. İş büyüyordu, yeni yatırımlar gerekiyordu… Puntasız taşlama tezgahı aldım. İş yine büyüyordu, Türkiye sanayisinin üretim ihtiyaçları artıyordu. Bilhassa otomotivde… 90’lı yılların başındayken CNC furyası tüm imalatı kasıp kavuruyordu. O zamanlar CNC, aklın ve hayalin alamayacağı bir şey… Sahip olmak için gözüme uyku girmiyordu. Yıl 1996, yine eşim cefayı göze aldı ve bir CNC sahibi olabilmek için evimizi sattık. TAKSAN TLC 630, sahip olduğumuz ilk CNC’miz, gözbebeğimiz… Gece-gündüz derken çift vardiya çalıştık ve aldığımız yüklü işlerle CNC, beş ayda kendini amorti etti. Çok şükür bizim de yeniden bir evimiz oldu.

Yedek parçadan takım üretimine geçiş süreciniz nasıl oldu?

Bir firmadan aldığım takım, üreticinin hatasından dolayı kırıldı. Üretici firma hatasını kabul etmemek için direnince, o dönemdeki önemli bir fuara, kırılan takımı da alıp gittim ve firmaya “Bunu ben üreteyim de siz takım görün” dedim. Altyapısı 2002 yılında başladı. Fizibilite, çok uzun bir araştırma, uygulama süreçleri ve çok büyük bir sabır sonucu her şeyi bırakıp takıma koştuk. Kendimizi adadığımız bir işti ve 2004 yılında artık bir takım üreticisiydik.

Çocuklarınızın işe girişi nasıl oldu?

Çocuklarım yetişmeye başlıyordu, çocuk yaşta üretimin içine girdiler ancak hepsi kendi alanlarında üniversitede ihtisas yaptılar. Takım işine girince üniversal tezgahlardan kurtuldum. En iyiyi en hızlı üretmek için gelişmiş, ileri teknolojiler gerekiyordu. Döneminin en iddialı CNC teknolojileri parkurumuza girdi. Uzmanlaşmaya göre iş planı yaptık, uzmanların en iyisini bulup getirdik. Yazılım ve tasarım konusunda atılım yaptık. Yaptığımız her atılım, her yenilik, her teknolojik yatırım; bize yeni bir iş, yeni bir üretim, yeni bir kazanç olarak döndü. İhracat gücümüz arttı, bugün 86 ülkede AKKO takımları kullanılıyor. Çocuklarım Ömer, Ahmet ve Mustafa yetişip işin başına geldiler.

Büyük bir başarı yakaladınız ve ilklere imza atıyorsunuz. Elmas kesici de üretiyorsunuz. Bu konuda neler söylersiniz?

Çok şükür bugün Türkiye’de bir ilke imza attık ve elmas kesici üretimini de başardık. Şuan bu üretimi yerli olarak üreten tek firmayız. Bu nedenle gururluyuz.

İkinci kuşak hakkında neler söylersiniz?

Çok keyifle izliyorum. Yönetim kurulundaki işbölümleri, tartışmaları, bir fikrin ardından günlerce koşmaları, sorumluluk duyguları… Hepsini geride durup izliyorum ve ihtiyaç duydukları manevi desteği; onlara güvenerek, amaçlarına inanarak veriyorum. Tıp Fakültesi mezunu olan kızım Özlem, doktor olarak görev yapıyor. En küçük oğlum da kendini işe hazırlıyor.

Abdullah Karakuş boş zamanlarında neler yapar?

Doğayı çok severim. Doğanın engebeli yollarına uygun araçları kullanmayı tercih ederim. Bir çiftliğimiz var. Süt ürünlerimizi, yumurtamızı; yazlık kışlık konservemizi kendimiz üretiyoruz. Annem, eşim, çocuklarım, gelinlerim ve torunlarımla bir araya gelmek benim için en büyük mutluluk…

Abdullah Karakuş aynı zamanda sanayide çözülemeyen sorunlarda da başvurulan bir akıl. Bu konuda neler söylersiniz?

Konya sanayisinde arkadaşların çözemediği sorunlar olursa bana gelirler. Bu konuda arkadaşlara ücretsiz danışmanlık yaparım, elimden gelen yardımda bulunurum. Çünkü Konya sanayicisi tanıyım tanımayım benim kardeşlerim. Destek olmak zorundayım. Bilgisini saklayan haramzadedir. Eğer bir bilginiz varsa bu bilgiyi paylaşacaksınız. Allah rızası için paylaşacaksınız.

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim