Geçmişi asırlar öncesine dayanan Beyşehir, sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerinin yanında tabii güzellikleriyle de hem Konya’nın hem de Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olarak kendini gösteriyor. Beyşehir ve çevresinin tarihi M.Ö 7000’li yıllara kadar uzanıyor. Yapılan araştırmalar Beyşehir’in daha o dönemde önemli bir yerleşim alanı olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. 13. yüzyılın ilk yarısında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat döneminde çoğunluğunu Üçokların oluşturduğu Türkmenler tarafından şehir olarak kurulup geliştirilen Beyşehir’e daha sonra Karamanoğulları da bir süre hakim olmuş. Sonrasında ise Karamanoğulları Beyliği’nin dağılması ile birlikte Beyşehir, Osmanlı hakimiyetine girmiş. Tarihi serüvenine bakıldığında ne kadar eski bir yerleşim yeri olduğu bariz bir şekilde anlaşılan Beyşehir’in, yüz yıllar öncesinde yerleşilen bir yer olmasında kuşkusuz en önemli faktör, Beyşehir’in iklimi ve sahip olduğu su kaynakları… Beyşehir Gölü, yüzyıllar boyunca bu bölgeye hayat veren ana damar olarak varlığını sürdürüyor. Yöredeki en önemli akarsu, Konya ovası sulama projesi’nin ana kaynağı niteliğindeki Çarşamba Çayı’dır. Akarsuyun Apa Barajı’na kadar olan kısmı Beyşehir Kanalı olarak bilinmektedir. Bozkır’ın Pınarcık Köyü yakınlarındaki Mavi Boğaz’ında kanala karışan bir bir çay dikkat çeker. Bozkır’ın güneyindeki dağlardan çıkan ve merkezinden de geçen bu çayın Beyşehir Kanalı’na adını verdiği düşünülebilir.

BEYŞEHİR GÖLÜ

Beyşehir söz konusu olunca Beyşehir Gölü’ne ayrı bir başlıkta geniş bir yer vermek gerekiyor. Zira Beyşehir Gölü, ülkemizin en büyük tatlı su gölü. Barındırdığı yaban hayatı, doğal güzellikleri ve tarihi değerleri ile göller içerisinde özel bir yeri olan Beyşehir Gölü; güzel, mavi rengi, irili ufaklı adaları, kumsalları, karstik mağaraları ve bozulmamış bitki örtüsü ile ülkemizin en güzel göllerinden biri. İçerisinde levrek, kadife, akbalık, aynalı sazan gibi balık türlerinin bol miktarda bulunduğu Beyşehir Gölü, üzerinde gerçekleştirilen yat turları, çeşitli su sporları, ada turları gibi turistik etkinliklerle de önemli bir gelir kapısı. Bunun yanında Beyşehir Gölü’nü ‘Konya’nın denizi’ yapan unsur ise Karaburun Plajı… Plaj, Anadolu’nun ortasında bir deniz havası oluşturuyor. Kısaca bahsetmeye çalıştığımız tüm bu maddeler, aslında Beyşehir Gölü’nün hem turistik, hem de ekonomik anlamda ne kadar büyük bir altyapı sunduğunu da gösteriyor.

GÖLDE GÜN BATIMI

Beyşehir’de gün batarken göl suları kızılın yüzlerce ışıltısıyla rengarenk kesilir. Bu nedenle Beyşehir Gölü gurubu (gün batımı), renk ve batış süresi yönlerinden dünyada izlenen eşsiz guruplar arasında yer alıyor.

TAŞ KÖPRÜ

1908 -1914 yılları arasında yapımı tamamlanan Taş Köprü; regülatör baraj sistemi olarak yapılmış. Yaklaşık 40 metre uzunluk, 6,5 metre genişlikteki köprü 14 sütun üzerine oturtulmuş. 15 gözlü ve üstünde kemeri olan köprü Osmanlı Devleti’nin ilk kurduğu sulama projesi olarak biliniyor. Beyşehir’in önemli simgelerinden biri olan bu köprü, gündüz ayrı akşam ayrı bir güzellik sunuyor. Görenlerin ilgilerini cezbeden köprü, fotoğraf tutkunlarının da en önemli uğrak noktaları arasında yer alıyor.

KARABURUN PLAJI

Yeşil ile mavinin iç içe olduğu Beyşehir sahillerinde ülkenin dört bir yanından kamp yapmak için gelenler günlerce tabiat içerisinde yaşayıp bu güzelliklerin tadını çıkarabiliyor. Karaburun Mevkii’nde 2 kilometre kumsalı bulunan Karaburun plajı, yüzmeye, su sporları ve kamping yapmaya elverişli mükemmel bir ortama sağlıyor. Sıcak yaz günlerinde bir denizi aratmayan Karaburun Plajı, deniz suyundan farklı olarak tuzlu değil, tatlı olmasıyla da önem arz ediyor. Karaburun Plajı’nı oluşturan yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki sahil, dolup dolup taşıyor.

ADALARIN HER BİRİ AYRI GÜZEL

Gölde, göl suları altındaki tepe uzantılarının oluşturduğu büyüklü küçüklü 33 ada bulunuyor. Büyük adalar genellikle gölün batısında yer alıyor.

Mada Adası Beyşehir Gölü’nün en büyük adası olup burada bir de köy bulunuyor. Buraya Kazak Adası da deniyor.

Hacıakif Adası, sarkıt ve dikitleriyle ünlü 100 metre uzunluğunda bir mağarayı içinde barındırıyor. Bu ilginç mağaranın duvarları tarihi süslerle bezeli. Ada, yosun ve böcek türleri yönünden de zengin. Ada içerisinde geyik, Pekin ördeği ve sülün üretimi yapılıyor. Adını, aslen Hoyranlı olan Hacı Akif Efendi’den alan ada, Milli Park olarak ilan edilmiş.

İğdeli Ada, gölün turizm yönünden en gözde adası. Kumsalı ve koyları kızıl kumlarla kaplı olan adanın en yüksek tepesi 1282 metre.

Çeçen Adası, Terkenli, Aşağıağıl ve Gavur adası olarak da biliniyor. Ada üzerinde tarihi yapı kalıntıları, Çinili Hamam, ambarlar, çiftlik evleri ile bir mağara bulunuyor.

Aygır Adası, İğdeli Ada ile çok benzerlik gösteriyor. Manzarası, havası ve kumu ile cezbediyor. Adanın batı kıyılarından Anamas Dağları yükseliyor. Adada kilise kalıntıları bulunuyor.

EŞREFOĞLU CAMİİ

1296-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmış olan cami, anıtsal taç kapısı, eşsiz mihrap ve minberi, üstün ağaç ve çini işçiliği ile adeta bir ağaç müzesini andırıyor. Mihrabının tümü çini mozaikle kaplı olup, 4.58 metre en, 6.17 metre yüksekliği ile Konya çevresindeki bütün çinili mihraplardan daha büyük olduğu ifade ediliyor. Minberi, tamamen ceviz ağacından üstün bir işçilik ve zengin bir süsleme ile oymalı, çatmalı ve tutkalsız olarak yapılmış.

Yerli ve yabancı turistlerin hayranlıkla seyrettiği cami hem taş hem ahşap işçiliğinin nadide örnekleriyle dolu. Selçuklu dönemi taş ve ahşap işçiliğinin muhteşem örneklerini yansıtan Eşrefoğlu Camisi, UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Mirası Aday Listesi'ne alınmıştır.

EFLATUN PINAR HİTİT ANITI

Hititler döneminden kalma bir anıt olan Hitit Anıtı, pınarın hemen yanında yer alır. Yapılışı M.Ö. 13. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmiş. Lahit taşının üstüne işlenen Hitit dönemi kabartmaları ile ünlüdür. Eni 4 metre, yüksekliği ise 7,5 metre. Eflatun Pınar su havuzunun özelliği, akan suların merkezi havuz sistemi ile toplanarak, gerektiği zaman tasarruflu bir şekilde kullanılan nadir su sistemlerinden biri olması. Bu anıt sadece görünüş itibariyle, düzeniyle ve yapısıyla ender anıtlardan biri olarak dikkat çekiyor. Aynı zamanda da yapımı esnasında kullanılan teknoloji ve sanatkarlık bakımından çok nadide bir eser olduğu işin uzmanları tarafından not edilmiş.

LEYLEKLER VADİSİ

Beyşehir Gölü kıyısında yer alan ve coğrafi güzellikleri ile bölgenin en önemli mesire alanları arasında gösterilen Yeşildağ mahallesi tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra her yıl ilkbaharda binlerce leyleğin gelip yuva kurduğu leylekler Vadisi ile de doğa ve hayvan severlerin uğrak yeri. İlkbahar mevsiminden itibaren dönüş yolculuğuna kadar çok sayıda leyleği barındıran, yerli ve yabancı turistler ile fotoğraf severlerin büyük ilgisini çeken Leylekler Vadisi, Beyşehir’e 30 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

BÜYÜKŞEHİR, BEYŞEHİRLE ÖZEL İLGİLENİYOR

Bünyesinde bizim saydıklarımızdan çok daha fazlasını barındıran, gidip görmeden ne kadar güzel, şirin ve zarif bir şehir olduğu anlaşılamayacak olan Beyşehir’i bir çırpıda anlatmanın kolay olmadığı gibi bir günde gezip bitirmek de neredeyse mümkün değil. Tabii özellikleriyle tam bir turizm cenneti olan Beyşehir’in sahip olduğu bu güzel değerlerin korunup gözetilmesi ve nesiller boyu varlığını sürdürebilmesi için özenle korunması sağlanıyor.

Son dönemde Beyşehir Gölü’nün su sorunu sıklıkla gündeme geliyor. Ancak Beyşehir Gölü’nün korunması için gerekli tüm çalışmalar yapılıyor. İnsan eliyle suyu kirletilen Beyşehir Gölü’nü temizlemek için hem Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay hem de Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum itina gösteriyor. Bu çerçevede Beyşehir Gölü’ndeki hayalet ağların tespiti ve temizlenmesi için getirilen katamar, kısa bir süre önce Beyşehir Gölü’ne indirilerek göreve başlamıştı. Bu katamaz, gölde oluşabilecek kirliğin önlenmesi, gerekli teçhizatın taşınması ve acil durumlarda kullanılmak üzere görevlendirilmiş durumda.

RASİM ATALAY

Editör: TE Bilişim