Ailenin toplumdaki öneminden bahseden Aile Danışmanı Filiz Akman, aile kavramının içinin boşaltılarak önemsizleştirildiğinin altını çizdi. Aile içindeki statü yarışları ve haklılık konularının aile yapısında yıpranmalara yol açtığını söyleyen Akman, sosyal medyanın yanlış kullanılması ve çocuklar tarafından bile kolay erişilebilir içeriklerin aile yapısında bozulmalara yol açtığını belirtti

AİLEYE YÜKLENEN ANLAMLAR DEĞİŞTİ

Ailenin önemine dikkat çeken Akman, toplumun bel kemiğinin aile olduğuna dikkat çekti. Akman, aileyi tanımlarken, “Aile demek birlik, bütünlük, sevgi ve şefkatin, bütüncül bir ilişkinin başladığı ve bir çatının altında bu kavramların buluşulduğu bir mekandır. Anne, baba, eş olmak ne demek bunların bilincinde olunursa bir aile olunur.” dedi. İnsanların yükledikleri anlam çerçevesinde ‘aile’ kavramının değiştiğini vurgulayan Akman, “İnsanların bu kavrama yükledikleri anlamlar çok önemli. Aile kavramına yüklenen anlam değiştikçe ailede maddi ve manevi olarak farklılaşmalar başladı. Aile olmanın ne demek olduğunu bilmeyince de evliliklerde sıkıntılar meydana gelmeye başlıyor.” ifadelerini kullandı.

AİLENİN TEMELİ EVLİLİK ÖNCESİ ‘HEDEFLERLE’ ATILMALI

Aile olma yolunda ilk olarak evlilikten beklentilerin göz önünde bulundurulması gerektiğini söyleyen Akman, evlilikte statü ve maddiyatın ön plana çıkması sebebiyle evliliğin temelinin sağlam atılmadığını belirtti. Evlilik kararında hedef belirlenerek yola çıkmakla, aileye sağlam bir temel atılacağının altını çizen Akman, “Maddiyat, statü gibi özellikler baz alınarak yapılan evliliklerde, en baştan ailenin temeli sağlam atılmamış oluyor. Temeli sağlam atılmayan bir ailenin de yıkılmasına şaşırmamak gerekir. Evliliklerde hedef olması gerekir. ‘Evlendikten sonra düzelir’ mantığıyla bakmak kesinlikle yanlıştır. Senin mantığına uymayan, senin sosyal yaşantına ters birisi, senin sosyal hayatına uyum sağlayamayabilir. Örneğin sen sosyal biriyken, evleneceğin insan çok içine kapanık bir insansa aile içinde çatışmalar yaşanabilir.” dedi.

‘SOSYAL MECRANIN MASKELİ İNSANLARI’

Teknolojinin günlük hayata girmesiyle birlikte aile içindeki birliğin bozulduğunu söyleyen Akman, sosyal medyanın yararlı ya da zararlı olarak kullanılabileceğine dikkat çekti. Teknolojinin ahlaki dejenerasyondaki etkisinden bahseden Akman, “Teknolojiyi bir bıçağa benzetirim. Nasıl ki bıçaksız yemek yapamaz ancak aynı bıçakla bir insanı da öldürebilirsiniz, sosyal medya ve teknoloji de aynı şekilde ve nerede, nasıl kullandığına bağlıdır. Sosyal medyayı faydalı olarak kullanmak yerine, ahlaki dejenerasyonda kullanarak ailenin de çöküşüne sebebiyet vermesini sağladık. Sosyal medyadaki gösterişe kapılan insanlar, kendilerini olduklarından farklı göstererek maskeli dolaşıyor. Sosyal medyayla birlikte aile kavramının önemini kaybederken aynı zamanda bireyselleşme ve yalnızlaşmaya yolunda da adımlar atmış olduk.” diye konuştu.

‘HERŞEYİ PAYLAŞMAYIN’

 Sosyal medyada her şeyin paylaşılmaması gerektiğini söyleyen Akman, “Bilimsel olarak negatif enerji olarak adlandırılan ve dinimizde de nazar olarak geçen durum, paylaştığımız fotoğraflarla ailemize geçiyor. Durup dururken aile içerisinde huzursuzluklar çıkıyor.  Sosyal medya öyle bir mecra ki, kadın evde dayak yerken bile romantik bir masada yemek yerken ki fotoğrafını paylaşabiliyor. Herkes her zaman mutlu değil ancak öyle gösterilen bu durum, insanları gösterişe itiyor.” dedi.

‘BOŞANMA, KANGREN OLARAK GÖRÜLMELİ’

Akman, aile içerisinde yapıcı olmanın önemine vurgu yaparak, geleneklerle birlikte kaybolan aile yapısından bahsetti. Akman, “Her aile içinde çatışmaların yaşandığını unutmamak gerekir. Önemli olan hangi dalgalarla savaştığın değil, o gemiyi limana getirip getirmediğindir. Bu yüzden aile içerisinde yıkıcı değil, yapıcı olmak gerekir. Bireyler eş olmanın bilincinde bir eş gibi, çocuklarına karşı anne- baba olmanın bilincinde bir ebeveyn gibi davranmalılar. Eşine anne gibi davranan bir aile de bir ‘eş’ eksik kalır. Bu yüzden herkes kime karşı ne görev üstlenmişse onu yerine getirmeli. Geçmiş yıllarda insanlar daha yapıcı davranıyordu ancak şimdi evlenirken bile ‘olmadı boşanır gelirsin’ sözü, insanların o tarafa yönelmelerini sağlayabilir. Kadın ve erkeğin boşanmak en doğal hakkıdır ancak bunu en son durum olarak görmek gerekir. Şimdilerde ufak bir sıkıntıda ilk akla gelen şey maalesef boşanma oluyor. Boşanma, kangren olarak görülmeli ve yapılacak hiçbir şey kalmadığı son durumda boşanmaya başvurulmalı. İlk eğitimin verildiği ailede, unutulmamalı ki çocuklar sosyal anlamdaki eğitimleriyle birlikte kendi ailelerini oluşturmada da ilk eğitimi ailelerinden alacaklardır.” şeklinde konuştu.

SUÇ SAYILMALI!

Aile yapısındaki bozulmalarda herkese sorumluluk düştüğünü belirten Akman, bireysel ve toplumsal olarak yapılması gerekenler hakkında konuştu. Akman, “Evde eşinin yaptığını görmeyen ve teşekkür etmeyi bilmeyen eş, dışarıda gördüğü bir ilgiye yönelebiliyor. Eşlerinize teşekkür etmesini bilin. Ailedeki çatışma döngüsünü kırabilmenin tek yolu, haklılığı bir yere bırakıp birbirinin tamamlamaya çalışmaktır. Evlilik konusunda özellikle yeni evli çiftlere, evlilik okullarını öneriyorum. Bunun dışında devlet olarak, aldatmanın hat safhada olduğu günümüzde aldatmak, sadece kadına atfedilmemeli ve bir suç olarak görülmeli ve yüz kızartıcı bir ceza verilmesi gerekir. Nasıl ki yayılmaması gereken bir habere yasak gelebiliyorsa, bu konunun sosyal medyaya da getirilmesi ve cinsel içeriklerin çocuklar dahil herkes tarafından erişilebilirliğine bir çözüm bulunması gerekiyor.” ifadelerine yer verdi. 

HACER CEYLAN

Editör: TE Bilişim