Corona virüsü bütün dünyada ikinci dalgayı yaşarken,  küresel yaşam için bir tsunami geliyor sanki…

Amerika gibi nam-ı diyar süper güç bir devlet bizim küçük bir köydeki muhtarlık gibi bir seçim yaşıyor.

Seçimde hile, yeniden sayım seçim sonuçlarını kabul etmeme,  tarafların sokağa çıkması…

Dış işler bakanları ikinci  Trump dönemine daha yumuşak geçeceğiz diyor, anlam veremediğimiz bir çok gelişme.

Sadece bizim dış güçlerimiz değil onların da dış güçleri var…

Seçime 12 milyar dolar harcanmış. Bu değme vicdanın kökünü kurutur, algı yönetimine ayrılan bütçe karşısında bükülemeyecek irade çok azdır sanırım…

Demokrasinin bireysel iradeyi merkeze koyan özelliği çöpe mi gitti diye düşünmeden yapamıyorum.

İnsanlar seçim yapıyor gibi görünse de siyonizmin vaat edilmiş dünya rotası ile küreselcilerin vaat edilmiş güçlerinin  seçiminden öte bir tercih yok gibi…

Bilgi o kadar kolay ulaşılabilir oldu ki efsaneler yaşamda ete kemiğe büründü.

İnsanların komplo dediği birçok olay günlük yaşamın öznesi haline geldi.

Yaşamın gerçek öznesi insan ve insanlık maalesef bir rol ve ritüel haline geldi.

Yani her devletin demokrasisi de bu arada aynı töhmetin altında.

Halk seçerken aslında kendisi yönetenleri seçmiyor, devletleri de kullanan güçlerin temsilcilerini seçiyor. Maalesef benim inancım o.

Böyle olunca küresel yönetimin ilkelerini koyan Birleşmiş Milletler, Adalet Divanı Güvenlik Konseyi de rol yapan birer hiyerarşik örgütten ibaret bir görüntü veriyor…

Merkezdeki insan, vicdan, adalet materyalizmin çarklarında öğütüldü.

Vahşi kapitalizm maalesef her türlü ilkeyi anlamsızlaştırdı.

Daha doğrusu bunlar deşifre oldu. Normal vatandaşın fark edebileceği bir düzeye geldi.

Milyonlar ölmüş, göç etmiş bir veya birkaç kişinin iki dudağı arasına sıkışmış kararlar olarak yaşamın bir parçası oldu.

Ölüm basitleşti, göç normalleşti insanlık önemsizleşti…

200 yıldır ülkemizi fasit bir daireye sıkıştıran bu düzen şimdilerde yerlerde sürünüyor.

Şimdi Mavi Vatan, Karabağ Libya Küzey Afrika , Antartika,  Orta Doğu kendi kurallarını yaşama geçiren Türkiye yeni kazanımlar elde ederken bu güçlerin yeni pozisyon almalarına da sebep oluyor.

Kimse küresel bu güçlerin imkânlarını altın bir tepside sunacağını sanmasın…

Küresel kodlar değişirken yeni referanslar yaşamın dayanağı olurken bireyden ülke yönetimine yapacağımız çok iş var.

Öncelikle insan olarak cüz-i irademizi kesinlikle akıllıca kullanmalıyız.

Bize öğretilen çaresizlik reçetelerini hemen terk edelim. Olmayacak hiç bir şey olamaz. Yeter ki aklımızı birleştirerek kullanalım.

İnsan kaynaklarımızı tez elden kalifiye hale getirelim.  Kaliteli insan kaynaklarımızı ülkenin yeni pozisyonuna uygun şekilde yaşama kazandıralım.

Özellikle milletin temsilcisi belediye ve meclisi kalifiye insanlardan oluşturalım.

Devletin temsilci atanmış yöneticilerimiz ve devletin taşra teşkilatlarını yaşamın içine daha aktif olarak sokalım.

Ekonominin temsilcisi odalar sadece parasal güç olmanın ötesinde temsil ettiğimiz ekonomiyi geliştiren ekonomi haline getirmeliyiz.  Küçük olsun benim olsun, kendi yerimi koruyayım sadece ülkemizin küresel yürüyüşünün ayağında kum torbası olacaktır.

Bilimin tensilcisi üniversitelerimiz artık prof yetiştiren kurumsal örgütlerden bilim üreten, patent üreten keşif yapan,  kalifiye insan kaynağımızı zenginleştiren saygın kurumlar haline gelmeli.

Her üniversite her fakülte stratejik bir keşfin hamisi olmalı…

Siyasette partilimiz, kardeşimiz, akrabamız kim olursa olsun acımadan devletin önünde engelse sistem dışına çıkarılmalı…

Holdinglerimiz küresel güçlerin taşeronu olma yerine ülkesini küresel güç haline getirecek girişimcilere, yatırımlara imza atmalı…

Top yekûn seferberlik…

Sanatçılarımız, zanaatkârlarımız ruhlarını düşüncelerini insanlık için harekete geçirmeliler.

İktidar muhalefet herkes üzerine düşeni yapmalı.

Öncelikle bütün sorumluluk hükümetin...

Yönetim biçimini kendine inananlara, biat edenlere göre değil, akıla bilime ilkelere göre dizayn etmelidir…

Muhalefet de her şeye muhalif olma kolaycılığı ile değil, çözümün parçası olmalıdır. Kendine inananlara ve biat edenler hoş görünen çıkışlar yerine stratejik üstünlükler içeren alternatif bir güç olarak iktidarın ensesinde olmalı.

Rakibini bile ikna edebilecek politikalar geliştirmek er kişinin harcı.

Yoksa yenidünya düzeninde aldığımız pozisyon sürdürülebilir olamaz.

Yeni pozisyonumuz, kültürel, politik tarihi, dil din inanç bilim,  her ne olursa olsun insanlığı yüceltmek, vicdanı hâkim kılmak adına inşa edebileceğimiz her türlü ortak paydayı evrenin her yerinde kurmaya talip olmalıyız.  Küresel olan bu ülkümüz bizim milli mücadele hedefimiz olmalı.