Bu hafta çok sık görülen bir hastalıktan bahsedeceğiz. Toplumun büyük bir kesiminde görülen yeme bozuklukları önlem alınmadığı takdirde ölümle sonuçlanabiliyor.
1-Anoreksiya Nervosa
Anorexia nervosa bu bir çeşit yeme bozukluğudur ve genellikle mükemmeliyetçi ve başarılı kişilerde görülür. Erkekler ile kıyasladığımızda kadınlarda daha sık görülen bu yeme bozukluğu kişinin kendi bedenini yanlış algılamasından doğar. Kişi aynaya baktığında kendini şişman olarak algılar. Yaş boy ve kilonun hesaplandığında normal kabul edilen fiziki yapıyı reddeder aynı zamanda fazla bulur. Beklenen kilodan daha düşük kiloya sahip olmasına rağmen hala şişman olduğundan şikayetçidir ve kilo almaktan aşırı derecede korkar. Çünkü aynaya baktığında kendini bulunduğu kilodan çok daha fazla olarak algılar, buna bir nevi algıda yanılgı da denilebilir. Sonuç olarak kişi kendi isteği ile kilo vermeye başlar ve bunu sürdürür. Aslında anoreksiya hastalarının iştahları ile herhangi bir sorunu yoktur, hatta yemeye karşı aşırı ilgileri vardır, zamanlarının birçoğunu yemek yapmaya ve yemek tariflerini okumaya ve televizyonda yemek programlarını izlemeye ayırırlar. Gün içerisinde tartının başından ayrılmayarak, sürekli kilo kaybedip kaybetmediklerini kontrol etmeye çalışırlar. Sürekli fiziksel ve onları yoracak türde egzersizler yaparlar. Oturmayı pek tercih etmezler, çoğunlukla ayakta dururlar. Kendileri için bir yemek listesi yaparlar ama bu liste asla yemeyecekleri yemeklerin listesi olur ve bu yemekleri ne olursa olsun yemeyeceklerine dair yemin ederler. Aç oldukları halde, çevrelerine tok olduklarını söylerler.
Anoreksiya hastalarının ilginç bir yanı da uzun süre aç kaldıklarında kendilerini daha enerjik, uyanık ve daha mutlu hissetmeleridir. Maalesef psikolojik bozukluklar içinde ölümle sonuçlanabilen ender hastalıklar arasındadır. Bir diyet sonrasında veya aşırı stresin ardından anoreksiya hastalığı ile karşılaşılma ihtimali yükselir. Hastalığın tedavi sürecinde ise önemli olan hastalığın kabullenilmesidir ve genellikle davranışçı terapi, aile terapisi veya grup terapi uygulanır.
Maalesef günümüzde çok yaygın olarak görülen anoreksiya nervosa fark edilmediği takdirde ölümle sonuçlanabilir. Erken teşhis ve erken tedavi bir hayat kurtarabilir. Bu tür hastalıklarda farkındalık çok önemlidir, kişinin ve çevresindekilerin farkındalığı ve tabiî ki destek olmaları büyük önem arz eder.
2- Bulimia Nervosa
Bulimia yine anoreksiya gibi psikolojik kökenli bir hastalıktır ve bu hastalık da genellikle ergenlik döneminde veya erişkinliğin ilk dönemlerinde ortaya çıkar. Anoreksiya hastaları sürekli aç kalmaya ve yemek yememeye tamamen odaklanmış kişilerken, bulimia hastaları kontrol edilemeyen yeme dürtüsü ile çok fazla miktarda yemek yeme ve ardından istifra etme veya bazı laksatif (müshil) etkisi yapan ilaçlar kullanma suretiyle bir nevi yediklerinin pişmanlığından kurtulmaya çalışan kişilerdir.
Bir kişinin bulima hastası olup olmadığını bilmek istiyorsak onu kısa bir süre takip etmemiz yeterlidir. Kişi aşırı derecede yemek yemeye başlar, bunun yanı sıra gizlice ara öğünler koyar, yemekten hemen sonra banyoya gidip istifra eder, ani kilo değişimi başlar, bademciklerin şişmesi, damar çatlaması gibi fiziksel rahatsızlıklarda görülebilir. Aşırı egzersizler yapmaya başlar, ani duygu değişimleri ve patlamaları yaşar, sürekli kendini ve görüntüsü hakkında olumsuz eleştirilerde bulunur. Hatta durum öyle bir hal alır ki, kilosuna bakarak kendi değerini belirlemeye başlar, her yemek yemenin ardından büyük pişmanlıklar duyar ve onun etkisiyle kendini küçük görüp aşağılar. Sürekli halsiz ve yorgundur, özellikle kas yorgunluğu çeker, kalp atışlarında düzensizlik ritim bozukluğu oluşur. Ve sürekli istifra etmelerinden dolayı, miğdelerindeki asidin ağza gelmesi diş çürüklerine ve diş yapılarının tamamıyla bozulmasına neden olur. Bu hastaların yaklaşık %30'unda uyuşturucu madde veya alkol bağımlılığı görülür.
Bu tür hastalıkların temelinde yatan mükemmel olma tutkusudur ve bunun da temelinde televizyonda gördüğümüz mankenlere olan özenti vardır. Maalesef televizyonda hemen hemen bütün dizilerde mankenler veya onlara eşdeğer kadınlar ve erkekler oynamaktadır, eğer hafif kilolu bir bayan ya da erkek varsa dizi içerisinde o kişi ya pasif bir roldedir, ya da dalga geçilen bir karakterdir. Ve bu dizi ya da reklamları izleyen kişilerin alt beyinlerinde güzellik kavramının zayıflık ile eş değer olduğu kanaati vardır, dizi film karakterlerine benzemek adına, ya bıçak altına yatarlar ya da bu tür yeme bozukluklarıyla karşı karşıya kalırlar. İşte Anoreksiya Nervosa ve Bulimia aptal kutusu diye nitelendirdiğimiz bu garip aletin bize verdiği mesajları ne kadar da net algıladığımızın kanıtıdır. Onlar mükemmel kadını ve erkek figürünü çiziyor ve bütün insanlar onlar gibi olabilmek için yarışıyor. Her zaman ki gibi milleti ayakta uyutuyorlar, şimdilik 'anoreksiya' ve 'bulimia'sız günler, hepimize geçmiş olsun!
Sorularınız için: [email protected]
www.pozitifhayatmerkezi.com