YAZIK ETTİNİZ!..

Abone Ol

Güller bahçesindeyim, güller derdimde,

Kopardığım dalla, acep yapraklar incindi mi?

Zarif ve hakikate vakıf olan gönülle,

Bir gün olsa, murada erer miyim?

Mevlâna, nadide gülüydü, gül bahçesinin,

Şems onun bahçesinin, şark bülbülü,

Gül, bülbülle olunca, gülistan olurdu her yer,

Gül, kokusunu salar, bülbülse şakımasını.

Oturun, güller bahçesine sessizce,

Dinleyin, hissedin, ne anlatıyorlar size,

Gül, kokusunda ne koklatıyor,

Bülbül nağmesinde neyi coşturuyor?

Hakikate ermek lazım,

Ya da ona, uymak  lazım,

“Gel, ne olursan ol, yine gel” diyeni, duymak lazım,

Ne anlatıyor, neden çağırıyor, gitmek lazım.

Bu dünya fani, her şey fani,

Birer ahiret yolcusu,

Hayatın med-cezirleri içerisinde,

Bize yakışan faziletlerle dolu.

Sabredersen birlikte varız,

Yokluk beldesinde, senle mihmandarız,

Uykudan uyan, aç gözlerini, gör!

Sevgiyle bakan buğulanmış, gözler ve özleri gör!

Bir aşk ki, vurdu gönlüme,

Yandıkça yanıp durduk, vuslata erecekmişcesine,

Ne derdimiz kaldı, ne de düşünce,

Aşkla yandık, aşkla unuttuk her şeyi,

Kendimizden geçercesine!

Susamış toprak gibiydik ,

Gönlümüze su serptin, anlayarak,

Aynı dili konuşmak değil anlaşmak,

Gönülden dökülen duygular bir olursa,

Anlaşılır olur, tüm dile gelenler, mutlak.

Sırlar aralanır, dökülür cevher, inciler, tane tane,

Toplarsın onları gayet mahirce,

Yaparsın gökteki yıldızlar misali,

Sıralarsın, cevher sözleri, dize dize,

Yol gösteren tasavvufi çizgide!

Anlayan anladı, anlamayan kendi gibi sandı,

Bu ne cahilane cesaret, bilirmişcesine!

“Ya doğruyu konuş, ya da sus!”

 Anlarmışcasına!

Yazık ettiniz, yazık ettiniz, sû-i zannınızla kendinize!

Aşkın girdabına kapılanlar,

Gelsinler, peşi sıra bizimle,

Anladık, anladınız, bizi anlayanlar!

Çok yüce, çok kutlu, çok ulu mertebeler,

Daha nicesine, daha nicelerine!

Mevlâna ve Şems’in aşkı Allah aşkı!

Ne bilir tatmayan bu ilâhi aşkı,

Allah aşkıyla yoğrulanlar, bizi anlarlar,

Ancak, doğru yolu görür, hakikati arayanlar.

Sanma ki bu böyle kalır, önemlidir akıbet,

Ahirette hepsi çıkar, önümüze teeek tek,

Hz. Mevlâna ve Hz. Şems’e,

Saygı ve tazim gerek,

Edep, edep, bunu gerektirir,

Bunu gerektirir, elbet!

Edep bile sizden, mahçup olsa gerek!

Ne diyelim, nasıl edelim?

Saygımızı, sevgimizi  yollarına serelim,

Nasıl bakılırsa yüzlerine ahirette,

Öylece konuşup, öylece amel edelim!

Öylece de onları,

Fedakarca sevelim,

Sevelim,

Ve Sevdirelim!..