Son günlerde ülke gündeminde birbirini takip eden çok hızlı gelişmeler yaşandı.

Önce HDP ile ilgili kapatma davası açıldı. Aynı günlerde Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı. Yine aynı hafta içinde İstanbul Sözleşmesi feshedildi.

Bütün bu gelişmeler üst üste gelince ülke ekonomisi birbirinden önemli bu kadar gelişmeyi kaldıramadı ve döviz kurlarında birden bire büyük artışlar yaşandı.

Bunlarla birlikte bazı siyasilerin Ayasofya Camii Baş İmamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocamızın bazı sosyal medya paylaşımlarına gösterdiği tepkiler de bizim camiada gündem oldu.

Ülke gündeminde yaşanan bu gelişmelerle birlikte Konya STK Platformu bir açıklama ile Konya üzerinde oynanan bir gelişmeye dikkat çekti.

Şimdi bu gelişmeleri değerlendirmeye çalışalım:

HDP ile ilgili kapatma davası geç kalınmış bir karardır. HDP her şartta terör örgütü PKK ya destek veren bir konumda oldu. Geçmişte irticai faaliyetler diyerek kapatılan masum partileri unutmadık. HDP ise terör örgütü ile iç içe olmasına rağmen bugüne kadar kapatma davasına muhatap olmadı. Bakalım bu dava nasıl sonuçlanacak? Bekleyip göreceğiz.

Naci Ağbal’ın görevden alınmasını faizleri yükselten kararlarına bağlıyorum. Döneminde yapılan 4 toplantıdan üçünde faizleri arttırma kararı çıktı. Öyle ki faiz oranı %17 ye kadar yükseldi. Bu faiz oranı gelişmiş hiçbir ülkede görülmeyen çok yüksek bir orandır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz oranlarının düşürülmesi gerektiği düşüncesini biliyoruz. Naci Ağbal, bu düşüncenin tersine kararlar alınca görevden alınması mukadder oldu.

Diğer konulara gelince:

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Ak Parti içinde bulunan bazılarının olanca güçleriyle yanında olmalarına ve savunmalarına rağmen bünyemize uymayan İstanbul Sözleşmesi denilen aslında tam manasıyla ihanet maddeleriyle dolu, Batı Konseyi’nin dayatması olan sözleşme, Cumhurbaşkanı kararıyla feshedildi.

Hemen şunu belirtmek gerekir ki bu sözleşmenin tek başına feshedilmesi yeterli değildir. Bu sözleşmeye bağlı olarak çıkarılan 6284 sayılı yasa da iptal edilmeli ve bu konuda bünyemize uygun yeni bir yasa yapılmalıdır.

LGBT destekçisi İstanbul Sözleşmesinden çok şükür kurtulduk. Bu sözleşmeye zaten ihtiyaç olmamasına rağmen, sonucu hesaplanmadan ve belki de içeriği de tam bilinmeden kabul edilmişti.

Geldiğimiz noktada uygulamada yaşanan sıkıntıların ortaya çıkması ve oluşan tepkiler sözleşmenin feshini gerekli kıldı. İstanbul Sözleşmesini fesheden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemek ve alınan bu kararın arkasında olmak milli ve dini bir görevdir.

Evet bu sözleşme kabul edilerek büyük bir yanlış yapıldı ama yanlıştan dönmek de bir fazilettir. Şimdi yanlıştan dönülerek büyük bir fazilet örneği gösterildi.

Sözleşmenin içyüzünün ortaya çıkmasından ve uygulamadaki sıkıntıların bilinmeye başlamasından itibaren son 3 yıldır defalarca yazdığım yazılarda sözleşmenin ihanet maddelerini tek tek yorumladım. Çeşitli gazetelerde yazdığım o yazılarda sözleşmeye karşı net tavrımı ortaya koydum.

Sözleşmeyi kabul eden, imzalayan, onaylayan irade şimdi iptal ederek yanlıştan dönme erdemini gösterdi. Bu adım elbette alkışlanacak, tebrik edilecek, desteklenecek, yanında olunacak bir davranıştır.

Kaldı ki İstanbul Sözleşmesini kadın cinayetlerini önleyen bir kurtuluş fermanı gibi göstererek feshe karşı çıkan grup bu dönemdeki kadın cinayetleri artışını görmezden geliyorlar.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre 2008'de 80, 2009'da 109, 2010'da 180, 2011'de 121, 2012'de 210, 2013'te 237, 2014'te 294, 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürülmüştür. Yine aynı platformun ilave raporuna göre 2020 de de 481 kadın cinayeti işlenmiştir.

Görülmektedir ki İstanbul Sözleşmesi yaşatmamış, öldürmüştür. Şimdi 6284 sayılı yasanın da iptal edilerek bünyemize uygun, özümüze paralel yeni bir yasa yapılma zamanıdır. 

BOYNUKALIN HOCAYA VERİLEN TEPKİLER

Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocamıza iki ayrı konuda tepki gösterildi. Bunları sırası ile yazalım:

Biz Müslüman olarak Hakkı söylemekle memuruz. Kim olursa olsun inancımıza uygun söz ve davranışı destekler, inancımıza aykırı söz ve davranışı eleştiririz. Bu bize Allah'ımızın yüklediği önemli bir sorumluluktur. Bu ilkeden yola çıkarak, yaşanan tartışma ile ilgili şunları söylemek mümkündür.

Ayasofya Cami Kebiri İmamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocamızın kadınlarla ve yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili yorumlarına, Ak Parti Grup Başkan Vekili Özlem zengin tepki göstererek, "hoca kendi işine baksın, bu işlere karışmasın" dedi.

Aynı zamanda İslâm Hukuku Profesörü olan Mehmet Boynukalın hocamız aslında tam da kendi işini yapmakta ve gelişmeleri İslâm Hukuku açısından değerlendirmektedir.

Her konu hakkında kendinde söz söyleme hakkı bulan Özlem Zengin, hocamızın uzmanı olduğu bir konudaki yorumuna tepki gösterirken ne diyor bakınız;

"Ayasofya Cami imamının kadınlarla ilgili twitini doğru bulmuyorum. Herkes kendi işini yapmalı."

Boynukalın hocamız zaten tam da kendi işini yapmış ve kadınlarla ilgili bir konuyu İslâm Hukuku açısından değerlendirmiştir. Özlem Zengin ise bu değerlendirmeyi doğru bulmadığını söyleyerek esasen sadece hocamızın görüşünü değil aynı zamanda İslâm'ın bu konudaki görüşünü de eleştirmiş olmaktadır.

Bir kere İslâm Hukuku Profesörü olan hocamız herhangi bir konuda İslâm'ın görüşünü ortaya koyarken ne Özlem Zengin'den ne de bir başkasından izin alacak değildir.

Bu Özlem Zengin ki daha önce de İstanbul Sözleşmesi kaldırılmalıdır diyen Numan Kurtulmuş beye de sataşmıştı. Bu kadar da değil, Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil hocamızın İstanbul Sözleşmesini eleştirmesi nedeniyle Tokat Kitap Fuarındaki programını da iptal ettirmişti. Özlem Zengin; yaptığı açıklamalarından anlaşılmaktadır ki feshedilen İstanbul Sözleşmesinin ateşli savunucusudur. Zaten fesih kararından sonra hiç sesi çıkmamıştır.

Mehmet Boynukalın hocamıza gösterilen ikinci tepki:

Ayasofya Camii Baş İmamı ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocamız, son olarak sosyal medyada şu paylaşımı yaptı: “Faizin azaltılması ve sonunda tamamen kaldırılması hem İslam'ın hem de aklın gereğidir. Güçlü ekonomilerde faiz % 0-1 arasında. O sebeple faizcilerle mücadele etmek de İslam'ın bir emridir."

Bu ifadeler İslâm dininin önemli bir hükmünü ortaya koyuyor. Zira Allah, gönderdiği birçok Ayetle faizi haram kılmıştır. İşte o Ayetlerden bir kaçı:

Bakara Suresi, 275. ayet: Faiz yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.

Bakara Suresi, 276. ayet: Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez.

Bakara Suresi, 278. ayet: Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın.

Bakara Suresi, 279. ayet: Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tövbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.

İlahiyat Profesörü ve Ayasofya Cami Baş İmamı olan hocamız ne yapmış? Allah'ın bu Ayetlerine uygun bir paylaşım yapmış. Yani görevini yerine getirmiş. Bundan daha tabii bir durum olabilir mi?

Kaldı ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da faizle ilgili aynı düşüncelerini defalarca kamuoyuna açıkladı.

Hal böyleyken AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, Ayasofya Camii Baş İmamı Mehmet Boynukalın hocamızın yaptığı bu açıklamaya karşı bir açıklama yaparak; "Ayasofya'nın açılışı gibi tarihi bir meydan okumayı gölgede bırakacak bir tavırla sürekli polemiklerin içinde olmanız Ayasofya için bedel ödeyen herkesi üzmekte!" ifadelerini kullandı.

Bu siyasiler Boynukalın hocamızın yaptığı İslam'ın görüşlerini içeren paylaşımlarına niye tepki gösterirler anlamak mümkün değil… Hem de bunu Ak Parti de yöneticilik yapan siyasiler yaparsa buna hiç anlam veremiyoruz.

Şayet bu siyasiler hocamızın sadece namaz kıldırmasını, bu tür açıklamalar yapmamasını yani İslâm'ın hükümleri ile ilgili paylaşımlar yapmamasını istiyorlar ise bilsinler ki hocalar namaz kıldırma memuru değildir.

Hele hele alanında uzman ve Prof. Olan Boynukalın hocamızı sadece namaz kıldırmaya mahkûm etmek kabul edilebilir bir şey değil.

Bülent Turan bilsin ki halkımızı, hocamızın paylaşımları değil, kendilerinin hocamıza olan bu tepkileri üzmektedir.

Mehmet Boynukalın hocamız kendi işini yani görevini yapmaktadır, siyasiler de hocamızla uğraşmayı bırakarak kendi işlerini yapsınlar. Boynukalın hocamızı ve hocalarımızı namaz kıldırma memuru pozisyonuna düşürme çabalarından vazgeçsinler.

Bu arada şuurlu Mü'min olarak bildiğimiz bazı kardeşlerimizin çeşitli teviller yaparak bu siyasilere destek verdiklerini görmek son derece üzücüdür. Bu kardeşlerimize de gelişmeleri parti taassubu ile değil İslâmi açıdan değerlendirmek gerektiğini hatırlatmak isteriz.

KONYA STK PLATFORMU AÇIKLAMASI

Ülke genelinde yaşanan bütün bu gelişmeler yanında Konya’da da gözden kaçırılan bir gelişme yaşandı. Platform; “Korona Üzerinden Şehrimize Yöneltilen Algı Operasyonu Kabul Edilemez” başlıklı bir açıklama yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Korona virüsle mücadelede pek çok gelişmiş ülke ve milletten daha iyi bir performans sergilediğimiz, bu kapsamdaki kısıtlamalara ekseriyetimizin azami derecede uyma yönünde hareket ettiği bir dönemde bir kısım medya organlarındaki şehrimizi ve insanımızı karalama boyutlarına varan yayınları anlamakta güçlük çekiyoruz. Ferdi birkaç olayı ön plana çıkararak, Konya’nın adeta bir günah keçisine döndürülmeye çalışılma gayretlerini hayret ve kızgınlık içinde takip ediyoruz.

Pandeminin ilk ilan edildiği bir yıl öncesinden beri halkımızın büyük çoğunluğu kısıtlama ve uyarılara uymuş, yetkililerin direktif ve önerilerine saygıyla yaklaşmıştır. Yetkili makamlar ve görevliler bu konudaki mevzuatı sıkı biçimde takip ederek, kısıtlamalara uymayanlara göz açtırmamışlardır. Konya meskûn insanlarıyla, bürokrat, siyasetçi, sivil toplum gönüllüsü ve sair kişi ve kuruluşlarıyla uyum içinde hareket eden bir şehirdir. Türkiye’nin ve dünyanın pek çok yerinde görülebilecek bireysel ihlallerin Konya’da da yaşanması gayet normaldir. Nitekim kolluk kuvvetleri ihlal vakalarına hemen müdahale etmekte, gerekli işlemleri anında yapmaktadırlar.

Konya’yı bir türlü sevemeyen, sergilediği birlik ve beraberlik havasını hazmedemeyen çevrelerin medya organları üzerinden bu aziz şehri ve ahalisini hedef alması beklediğimiz ancak hazzetmediğimiz bir girişimdir. Konya’dan bu çevrelere ekmek çıkmaz.

Bir metropol olan şehrimizin ülkenin doğu-batı ve kuzey-güney ekseninde, ulaşım noktalarının kesiştiği bir konumda olması, artan trafik ve yoğunluğun getirdiği dışsal yük ve faktörler gibi etkenlerden dolayı istatistiklerde yüksek çıkan oranları da ekleyerek servis ettikleri gerçek hilafı haberler üzerinden şehrimizin karalanmaya çalışılması kabul edilebilir bir tavır değildir. Nitekim yüksek vakalara yönelik başlatılan ve bizim de sivil toplum olarak desteklediğimiz ‘mavi şehir’ çalışması bunun bir neticesidir.

Şehir, birlik ve beraberlik havası içinde ekonomik ve sosyal yönden pandeminin olumsuz etkilerini bertaraf etmeye çabalarken ve moralleri yüksek tutarak salgınla mücadele ederken bilinçli olduğuna inandığımız algı çalışmalarıyla lekelenerek adeta tüm ülkeye hedef gösterilmeye çalışılması iyiniyetli olmadığı gibi doğru da değildir.

Konya Sivil Toplumu olarak bu vesileyle halkımızı gerekli tedbirlere riayet etmesi yönünde tekrar uyarırken, yapılan yayınların gerçeği yansıtmadığını herkese ilan ederiz. Doğruları çarpıtarak topluma lanse eden medya organlarını kınar, toplumumuzu bu yöndeki algılara karşı uyarırız.”

Hemen belirtmek gerekir ki açıklamadaki medya organlarından kastedilen elbette ulusal medya organlarıdır. Kesinlikle Konya medyası değildir. Zaten Konya’da yayın yapan hiçbir medya organı Konya’yı küçük düşürecek bir plan, bir çalışma içinde olmamıştır, olmaz da. Ama zaman zaman ulusal medyada bunun örneklerini görüyoruz.

Yakın bir zaman diliminde içki konusunda Konya’yı dillerine dolayan ulusal medya, “Türkiye’de en fazla içki tüketimi Konya’dadır” diye uzun süre yaygara yapmıştı. Alkolün Konya’da kolonya üretiminde kullanıldığını bildikleri halde bu yaygarayı yaparak Konya’nın ismini kirletmeye çalışanlar, şimdi de bunu Korona üzerinden yapmaya çalışmışlardır. İşte STK Platformu açıklaması da buna dikkat çekmektedir. Platform Başkan ve Yönetimini bu hassasiyetleri nedeniyle kutluyor, Konya medyasının da bu konuya daha fazla destek vermesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.