Ölümü isteyenler ya da Allah'a isyan edenler var, bu dünyada çektiği acılardan usanarak!
Kolay değil tabi ki!
Kişi neyle imtihan ediliyor, imtihan sırasında hangi duyguları yaşıyor, bilmiyoruz. Bilmemiz de mümkün değil! Bilmemiz için, imtihana uğrayan kişi olmalı, Onun yaşadıklarını yaşamalı, hissettiklerini hissetmeliyiz. Beş lirası çalınanla, yüz milyarını kaybeden ya da sevdiği genci kaybedenle, evladını kaybeden duygusal açıdan eşit olabiliyor bazen. Ben iki örnek verdim, siz her alana yayabilirsiniz bu şablonu. Hangi imtihan ağırdır bilemeyiz, ki bu tür sorulara cevapta verilmez. Çünkü, Allah'ın bizi cevap verdiğimiz soruyla imtihan etmesinden korkarız. Biliriz ki İmtihana talip olunmaz. Kendi talip olduğumuz kaldırabileceğimizi düşündüğümüz imtihanı, ya kaldıramazsak??
İmtihana taliplik, bu ayrı bir konu! Bu konuya da ileride değiniriz elbet.
Kaybedilme anında çektiğimiz acı, kaybettiğimize olan ihtiyacımız ve sevgimizle doğru orantılı.
Ne kadar çok seversek ve ne kadar çok ihtiyacımız olduğuna inanırsak kaybettiğimize, çektiğimiz acı da o kadar büyük oluyor. Acı büyük olunca katlanması da zordur elbette. Yaşayan bilir. X imtihanına tabi olan kişiyi duygusal olarak anlamak için, aynı imtihana aynı duygular çerçevesinde tabi olunmalı ki, anlayabilelim muhatabımızı. Hayır, hayır kesinlikle yaşamadan olmaz, anlayamayız.
Diyelim ki; İmtihana tabi olduk ve kaybettiğimizi çok seviyoruz ya da ona çok ihtiyacımız var. Doğal olarak da acımız da büyük ve ağır gelir bize. Bu ağır acı karşısında ezilen bedenimiz olmuyor. Ezilen yüreğimiz. Dilimiz suskun ama ya yüreğimiz?? Dilimiz suskun olsa da yüreğimiz çığlık çığlığa. Dil bu yürek gibi değil, tutabiliyorsunuz ne de olsa. O an yüreğimizden geçenler nelerdir? Neler hissederiz, kimseye anlatmadığımız, anlatsak da kimsenin anlayamayacağı?
İşte o an isyan etmekle etmemek arasında, kıl kadar bir çizginin olduğunu fark ediyorsunuz.
Ya Allah'ın indirdiği sabıra sarılırsınız, ya isyana ya da ölümü isteriz.
Bütün bunları niye yazıyorum?
Olur da bir gün imtihana tabi olursak, ki mutlaka olacağız. İmtihan dünyası yarın çok da güzel olmayacak, mutlaka ama mutlaka istesek de istemesek de imtihanlara tabi tutulacağız. İşte o zaman düşünmenizi istiyorum.
Öldüğümüzde ya da isyan ettiğimiz de her şey daha mı güzel olacak?? Ahiret günün de yaşadıklarımıza daha mı kolay göğüs gereceğiz? Daha mı basit şeyler yaşayacağız? Basit, göreceli kavram! Beş lirayı kaybetmenin yürekte bıraktığı acıyı, beş liraya çok fazla ihtiyacı olana sormak lazım!
Ayet net, hesabı ağır olanların tekrar dünya hayatında yeniden dirilmek isteyeceği yazıyor. Bir şans daha isteniyor Yaradan'dan. Demek ki orada yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız burada yaşadıklarımızdan daha ağır olacak. Orada ne yaşarız artık bunu öldükten sonra öğreneceğiz. Ama Allah uyardığına göre, kolay şeyler olmasa gerek.
Elbette önce kendime söylüyorum her ne yazıyor isem. Her nefes alıp veren canlı gibi bizim de kendimize göre imtihanlarımız var. Bazen vermekte çok zorlandığım, çok ağır bulduğum hatta isyan etmekle etmemek arasında ki kıl kadar çizgiyi fark ettiğim dönemler de olmuştur elbette.
Zaten bu yazı da böyle bir süreçte kendimle hasbihal ederken döküldü kâğıda. Kendimin, kendimi ikna etmesi de diyebiliriz.
Diyeceğim şu ki; Allah her zaman yar ve yardımcımız olsun. Bizi kendi halimize bırakmasın. Verebileceğimiz imtihanlara tabi tutsun. İmtihan sırasında, imtihanı verebilmemiz için bizlere yardım etsin!