Bugünkü yazıma başlamadan önce içimde ki yanan ateşin, ciğerlerimizin yandığını ve gözlerimizin önünde yok olan tabiatın, habitatın etkisi altında kalarak yangınların en kısa sürede bitmesini ve yangında zarar görenlere Allah'tan yardım dileyerek ve canını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerim.Ayrıca doğada yok olan yangınlarda canını veren bitki, böcek, ağaçların da insanoğlunu affetmesini dilerim. Gerçekten ülke olarak çok sıkıntılı gülerden geçmekteyiz. Her tarafımız yangın yeri olmuş durumda ve herkes de bir panik havasını gözlemliyorum. Yaşadığımız hadise oldukça zor insanoğlu olarak çok zor günler bizim için ve tüm kalbimle yangınların bir an evvel son bulmasını diliyorum.

            Herkesin de bildiği üzere gündemimizin esas konusu olan yangınlar, yok olan doğal alanlar ve insanoğlunun çaresizce bu durumlara olan tepkisi. Daha önceki yazılarımda da bahsetmiş olduğum gibi doğa, çevre, su ile ilgili mümkün olduğu kadarıyla yazılarımda bahsetmiştim. Şimdi bir doğa sever olarak yangınların ülkemizi çevrelemiş olması ve elimizden bir şey gelmemesi beni gerçekten çok üzüyor. Her bir karış toprağı altın değerinde olan ülkemizin ciğerleri yanıyor ve bu durum toplum arasında oldukça tartışmalara sebebiyet olması da ayrıca üzücü. Gözlemlerimden yola çıkarak sizlerle paylaşma gereği duyuyorum. Yangının doğal yollarla çıkması veyahut birileri tarafından çıkarılması gerçeğini öğrenmek yangınların hemen son bulacağı anlamına gelmez. Elbette çok önemlidir yangınların çıkış sebebini öğrenmek fakat şuan zaman bizim için çok daha kıymetlidir çünkü her geçen zaman aleyhimize işlemektedir. Ülke olarak önceliğimiz bir an evvel yangıları var gücümüzle önlemek olmalı. Şuan için ormanlarımızda canla başla mücadele eden insanlara motive etmeliyiz. Yangınlara çok daha iyi nasıl müdahale edilmeli sorusunu sormalı ve bütün önceliğimizi enerjimizi millet olarak bu amaç doğrultusunda hareket etmeliyiz. Mantıklı olan ve bize yakışan aslında sorunun parçası değil çözümün parçası olmaktır. Sorunlar hayatımızda her zaman olmuştur ve olacaktır da önemli olan sorunlara karşı geliştirilen çözümler ve pozitif aynı zamanda rasyonel hareket ederek mutlak çözümü bulmaktır. Durum değerlendirilmesi yapılmalı ve herkesin işine karşı olan samimiyeti dikkate alınmalı. Basit insan her zaman problemin parçası olmuştur olacaktır da. Aynı şekilde aciz insanlarda bu şekildedir. Her zaman olaylara karşı bahaneleri olan ve çözüme karşı hep bir direniş söz konusudur.

            Son günlerde ülkemize bakıldığında bu durum bariz olarak görülmektedir. Asıl amacımız olan ve bir an önce sonlandırılması gereken yangınlarımız bir tarafta onlarla mücadele eden vatandaşlarımız, yetkililer bir tarafta kaybolan ormanlarımız, tabiatımız bir tarafta. Tabiat ananın bizden bugünlerde tek ricası yangınların bir an evvel son bulması. Eminim ki aynı şekilde tabiatın içinde yer alan bitkiler, böcekler, ormanlar da aynı ricayı bizlere söylüyorlar. Onların gözünden bakmaya çalışıldığında şu veya bu sebep ne olursa olsun yangınların bir an evvel bitmesini istiyorlar onların tek derdi bu ve bunun için bizler insanoğluna güvenmekten başka çareleri olmadığının da bilincindeler. Bu bakış açısından bakıldığında yapılacak olan her bir müdahale hayati önem taşımaktadır. Dünyamız enerji üzerine kuruludur ve enerjimizi pozitif tutmak oldukça önemlidir.

            Eleştiriler her zaman var olmuştur ve olacaktır da. Önemli olan asıl husus risk ve stres yönetimi uygulamak ve bu zor durumlarla mücadele ederken kuvvetli olmak. Elbette proaktif önlemler alınmalıdır olmazsa olmazdır fakat herhangi bir sebepten ötürü alınmış veyahut alınmamış olan bu önlemlerden ötürü toplum olarak şu anda yaşadığımız olayı birilerine yıkma derdi içerisindeyiz. Önceliğimiz ve asıl olan yanan ormanlarımızın söndürülmesidir. Yanan her bir ağacımızın bitkinin böceğin telafisi yıllara dayanmaktadır.

            Yaşadığımız bu zor günler elbette geçecektir. Kayıplarımız olacaktır ama asıl olan ders çıkarmak ve insanlarımızı bu hususta eğitmektir. Ormanın, doğanın, tabiatın, suyun önemine varmaları için devlet olarak toplumu yetiştirmeli ve hassasiyetini her bir bireye birer birer tebliğ etmeliyiz. Artık ormanlarımıza mangal yakmak, ateş yakmak da bir an evvel yasaklanmalıdır. İnsanların bir anlık hazları için doğamız tahrip olmaktadır. Geleceğimiz yok olmaktadır. Caydırıcı cezalar verilmeli ve her bir birey canlı olan her şeye dikkatle, özenle, kıymetle yaklaşmalıdır. Tarihimiz oldukça köklü ve zengindir. Bizler Türk halkı olarak dünyanın en gözde, en verimli, en lüks coğrafyasında yaşıyoruz. Bu durumun bütün vatandaşın farkında olması gerekmektedir.

            Yaşadığımız coğrafyanın hakkını vermeliyiz. Her açıdan bu insana verilen değer, doğaya verilen değer, bitkilere, hayvanlara her açıdan bizler bu coğrafyanın bizlere sunduklarından yararlanırken bizlerde korumakla mükellefiz. Şikayet etmek, suçlu aramaktan ziyade ben ne yapabilirim sorusu sorulmalı ve karamsarlıklar bir tarafa bırakılarak çözüm üretmeliyiz. Her gün yeni bir güneş doğmaktadır ve eğitim şarttır. Halkı eğitmek, vatandaşı eğitmek geliştirmek... Duyarlı insanlar nesiller yetiştirmek... Asıl ihtiyacımız olan budur. İnsanın doğayı sevebilmesi için öncelikle kendisini sevmesi gerekir kendisine saygı duyması gerekir. Bunlara kafa yoralım mesela problemleri yüzeysel değil kökünden çözelim....

Bir yıl sonrasıysa düşündüğün, tohum ek;

Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın;

Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini, halkı eğit o zaman;

Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın;

Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün alırsın;

Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen milleti;

Birine bir balık verirsen, doyar bir defalık;

Balık tutmayı öğret, doysun ömür boyunca.

Kuan Tzu