YALAN SÖZ İÇİ ÇÜRÜK CEVİZE BENZER
Üzerine kıymetli atlas elbise giyen insanın, giydiği atlas onun şuuruna yardım ediyor mu? Gönlündeki gam akrebinin ızdırabını geçiriyor mu? O atlas kumaştan elbise giyenin dışı pek süslü ama içi dertlerle inlemekte. Şu eski-püskü kıyafet içinde gördüğün zavallı adamın ise dışı köhne, içi şen ve sözleri bal gibi tatlı. (Kabirler de böyledir.) (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.39)
Nefsinin arzularına göre sıçrayıp duran sebatsız insan saman çöpüne benzer; her rüzgar onu sürükler. Sebat ve temkin sahibi ise dağa benzer; dağ esen rüzgara önem verir mi? (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.58)
Sohbet vardır; kılıç gibi dostluğu katleder, bağa, bahçeye ve ekinlere kış etkisi yapar. Sohbet vardır, ilkbahara benzer sayısız fayda, imar ve güzellikler bağışlar. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.68)
Yer yüzünde küstahça dolaşanlar olmuştu. Zeminde ve tarih sahifeleri arasında dikkatle dolaşırsan onların kafatası ve kemiklerine rastlarsın. Ey Hakk'ın kendisinden razı olduğu zat, mezarlığa gidince oradaki kemiklere geçmişteki hallerini bir sor. Sen ince mana ve hakikatlerden anlamıyorsan, gönlü aydın, anlayışlı birine uy. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.71)
Dumandan kaçıp ateşe düşen, lokma ararken yılana lokma olanın başına bu bela, dikkat, görüş ve ölçüyü kaçırmasından gelir. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.74)
(Hastanın eceli yetince) bazan Azrail silahıyla gelir fakat onu ancak can çekişen hasta görür ve Arkadaşlar bu ne? Diye sorar. Baş ucundakiler: Bir şey yok hayal görüyor olmalısın derler. Bu hayal değil göç zamanıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.33)
Vakitsiz öten horozun başını kesmek lazım. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.34)
Her an canının bir cüz'ü (parçası) ölmektedir. Her an ölüme yaklaşmadır. Can verme anında imanını gözet. Ömrün altın torbasına benzer gece ile gündüz yani zaman ise (her gün ondan birini alan) altın sayıcısı gibi alıp sen farkında olmadan yokluğa verir. Ve ömür torbası boşalır. Bir dağdan her gün toprak alsan da yerine koymasan koca dağ tükenir. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.35)
Cenab-ı Hak, Hazret-i Musa'ya: Bana günah işlemediğin bir ağızla sığın (dua et) deyince Hazret-i Musa: Benim öyle ağzım yok, dedi. Allah: Bana başka birinin ağzıyla dua et, sen onun ağzıyla ne zaman günah işledin? Öyle hareket et ki başkalarının ağızları senin için gece gündüz dua etsin. Allah'ın temiz ismi anılınca (içte) ne gam, ne kasavet ne de pislik kalır. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.50-51)
Firavun denilen mayası bozuğa ömür boyu hiç Allah dememesi ve dua etmemesi için Cenab-ı Hak bir defa olsun baş ağrısı vermedi, bütün dünya mülkünü verdi, hiç dert ve ızdırap vermedi. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.54-55)
Dert, (anlıyana) dünya mülkünden daha değerli, çünkü bu vesileyle insan Allah'ı hatırlatıp, içten aman Rabbim, diyor. Dertsiz dua soğuk dertli dua gönüldendir.
Sabırsız, cihatsız zafer olur mu? Sabır, ferah ve sürurun anahtarıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.57)
Dikkatli, görüş sahibi (yani basiretli) ve ölçülü olmak peygamberlere ait nur ve kuvvettir. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.57)
Bu dünya sarayının yağlı ve tatlı tuzakları basiretli ve ihtiyatlı kimseleri aldatamaz. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.58)
Yalan söz içi çürük cevize benzer. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.61)
Dağ keçisi tuzak nerede? diye koşarken tuzağın ilmeği boynuna geçer. Ovayı görüp pusuyu görmeyenin hali budur. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.69)
Soysuz insanlar nimetin şükrünü bilmez, vefada köpekten aşağıdır. Bir köpeğe bir kapıdan ekmek verilirse köpek o kapıya minnettar bir bekçi ve hizmetçi olur. Eğer garip bir köpek başka bir mahalleye gelecek olsa o mahalle köpekleri onu azarlayarak: İlk yerine dön. Orada yediğin nimetin hakkı gönlünü oraya rehin etmendir. Diyerek ısırıp eski yerine döndürürler. Git orada nail olduğun nimetlerin hakkını vermekten geri kalma, derler. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.75)
(Ey bir çok beladan kurtulan, hesapsız nimete kavuşan) sahibinin kapısını beklemekte bir köpekten aşağı olma. Vefasızlık köpeklere ar olduğu halde sen nasıl vefasızlık ediyorsun. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.81)
Sendeki kötü huy kötü kök gibidir, onu hemen çıkarıp at, çimende çirkin bir diken çıkmasın. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.95)
Sana iyilik ve yardımı dokunanla (kavga edercesine) uğraşmak nankörlük (yani küfran-ı nimet) tir. Bu, bana bu iyiliğin gereği yok, bana işkence ediyorsun. Ben göz istemiyorum çabuk beni kör et, demek gibidir. (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.96)
İnsanlar o derece nankör ki yazın kışı ister, kış gelince ondan hoşlanmaz.
İnsanların bir kısmı o kadar nimet kafiridir ki gördükleri her iyilik ve hidayeti inkar ederler.(Aynı beyitler İmru'l-Kays'ta vardır.) (Şerh-i Mesnevi, c.9,s.98)