Bir haber görmüştüm gazetede. İki resim yan yana mukayese ediliyordu. Metroya binen Japon halkının elinde kitap, okuyorlardı. 

Yandaki resim tahmin ettiğiniz gibi bizim metroya binen halkımızla ilgili. Ellerinde cep telefonu. Ha bire bir şeyler karıştırıyordu.

Maalesef toplum olarak okumayı sevmiyoruz. Bilgilerimiz kulaktan dolma. Onu da araştırmıyoruz doğru olup olmadığını.

Hoş ülkeyi yönetmeye talip, devleti ben kurdum diyen ana muhalefet partisinin genel başkanı bile önüne gelen bilgiyi teyit etmeden hemen okuyuveriyor. Sonrası malum.

Bir araştırmaya göre ülkemizde ki, 25 ulusal yayın yapan gazetelerin toplam tirajı 4.313.267 adet. Japonya'nın tek bir gazetesi  yomiurishimbun 14.067.000 basıp satıyor. 

Japonya'nın ilk yediye giren gazetelerin toplam tirajı 46.104.000.

Almanya'nın Bild gazetesi 3.867.000.

Nüfusa göre baktığınızda:  

Japonya (123 Milyon nüfus) 70,4 Milyon

 Almanya (70,4 Milyon nüfus) 22,1 Milyon

 ABD (300 milyon civarı) 48,3 Milyon 

Türkiye 76 milyon nüfus, gazete satışı ise 4.3 Milyon Gazete basılmaktadır. 

Bunu niye yazdım.

Osmanlı'nın yıkılmasındaki en önemli Saiklerden; yalan haberler, yıkıcı tefrikanın yayınlanmasıdır. 

Menderes'in idamı da, yazılı basın ve tekel radyonun yanlı ve yalan haberleri sonrası gerçekleşmiştir.

54 hükumet ve Başbakanına yapılan algı operasyonu hala hafızamızda.(Ayşeler, Fadimeler. Laik Cumhuriyet elden gidiyor algısı)

17 ve 25 Aralık operasyonları ve devamında Tayyip beye yapılan karalama kampanyası oluşturulan “yolsuzluk” algısı, Tayyip beyin cesaret ve ferasetinden sonuçlanamadı.(Birde kendini destekleyen ciddi bir medya grubu)

 Hülasa azda olsa medyanın toplumsal algılardaki rolü yadsınamaz.

İngiltere, Almanya, Danimarka gibi ülkelerin Suriye ve Iraktaki terör olaylarına MI6 marifetiyle gönderdikleri vatandaşlarıyla müdahil olmasını, Türkiye'nin üzerine yıkmaya çalışmışlardır. Ellerindeki güçlü medya sayesinde Türkiye IŞİD' yardım ediyor diye uluslar arası hukukta suçlu ilan etmeye kalkışmışlardır.. Kendilerinin kontrolündeki ama kontrol etmedikleri hava limanlarındaki geçişlerin, sorumluluğunu bizim hava limanlarımızdan gerçekleştiriliyormuşçasına yaptıkları aymaz yayınlarla baskı altına almaya çalıştıklarını görmekteyiz. Daha da ileri giderek THY genel müdürümüzü avam kamarasında sığaya çekme cüretkârlığını göstermektedirler. Dahası bizim hava limanlarımıza kendi polislerini yerleştirmek isteme cesaretini kendilerinde hak olarak görmektedirler. Sanki burası müstemleke muz cumhuriyeti!

Bütün bunlar ellerindeki güçlü medya marifeti ile olmaktadır.

Dünyada çok basan medyanın İngiliz sermayesinin kontrolünde olduğunu düşünürseniz ülkemize yapılan haksızlığı daha iyi anlamış oluruz.

 

“Konya sultanlığının” “sultanı”, gazetede köşe yazan arkadaşımıza demiş ki “medya kendisini fazla abartıyor” 

Yerel olarak düşündüğümüzde en yüksek tirajın 2500 lerde olduğunu, bir köşe yazısının internet dâhil 3000 civarında okunduğu düşünürsek “sultan” haksız da sayılmaz.

Anlamadığım etkisinin bu kadar az olduğu basına, olmadık şirinlikleri yapanlar, onlara yemekler ikram edip, hediyeler gönderenler, geziler tertip edip masraflarını üstlenenler, diktikleri üç beş ağaç, çiçek ve böceği anlatabilmek için dolgun ücretler ödeyip reklam verenler yaptıklarını abartmış olmuyorlar mı? 

Tabi mideden bağlı medyada “sultanın” her türlü aşağılamasına, tepeden bakmasına sesini çıkartamıyor.

Önümüzde genel seçimler var, gazetelerin sahifelerinin büyük bölümünü aday adaylarının resimleri ve vaatleri kaplıyor. Gün geçmiyor ki “sultanın” yaptığı işlerin haberi çıkmasın.

Acaba sizde medya gibi abartıyor musunuz? 

Bugünkü tirajlarla, bugünkü kitap ve gazete okuma alışkanlığımızla bağımsız güçlü medya oluşturmamız hayal.

Aslında medya, en önemli kamu görevini yapmaktadır. Bunu bağımsız ve okuyucusunun sesi olabilmesi içinde sermaye ve yöneticilerin etki alanından uzak ve bağımsız olması gerekmektedir.

Bendeniz yaklaşık altı aydır Konya meselelerini “Konya sultanlığına” duyurmaya çalışıyorum ama nafile. Sultan ya duymuyor, yâda ciddiye almıyor.

Neden alsınki, tirajınız 2500,internette okunurluğunuz üç bini geçmiyorsa sizi kim ciddiye alır.

Nasıl olsa bir yemek, bir hediye ve biraz reklam ile satın aldığınız bir grup medya var.

Hâlbuki okunurluğunuz sosyal medyada, yediği yemeğin resmini paylaşanlar kadar ilgi görse bakın o “sultan” sırça köşkünden kalkıp nasıl ayağınıza gelir.

Bizler toplumun aynasıyız. Sizin içinizden çıktık. Siz ne iseniz bizde öyleyiz.

Onun için değerli okurlarım, daha çok okuyarak taleplerimizi, bizi yönetenlere ileteceğiz. İleteceğiz ki; kıytırıktan yaptıkları parkları hizmet diye, tarih yazıyoruz diye bize yutturamasınlar.

Bizde diyelim ki “biz yalaka değiliz..!!”

Güçlü ekonomi, güçlü medya; karakterli, kültürlü ve kararlı toplumlarda oluşur.

HEM GAZETE VE KİTAP OKUMAK, BEYİN HÜCRELERİMİZİ GENÇLEŞTİREREK YAŞLANMAMIZI VE YAŞLILIĞA BAĞLI ALZHEİMER(ALZAYMIR) RAHATSIZLIĞINI GECİKTİRİR.