Dünya; “Covid-19’un laboratuvarda mı üretildi, var olan bir virüsün mutasyona uğramış hali mi?” diye tartışa dururken, asıl savaşın ABD’nin derinliklerinde olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Daha önceki yazımda da belirtmiştim, “KÜRESELCİLERLE-ULUSÇULARIN” kavgasını. Özellikle gelişmiş ülkelerde “MİLLİ DEVLET” anlayışının yükselişte olduğu çağımızda, Dünya nüfusunun hızla arttığı, kaynakların hızla paylaşıldığını düşünüldüğünde Küreselcilerin rahatsızlığını rahatlıkla görmemize imkan sağlamaktadır. Virüsün en çok ABD’yi vurması Trump’tan kurtuluş yolu olarak değerlendirilebilir.

Her yıl GRİP ten bir milyon insanın öldüğünü, Dünyada her yıl 17 milyon kişi kansere yakalanıyor, ülkemizde ise bu sayının yaklaşık 160 bin civarında olduğu biliniyor. Yine her yıl 18 milyon insan kalp krizinden ölüyor. Keza trafik kazalarından ölenlerin sayısı hayli yüksek. Lakin kimse arabalarını garaja çekmiyor. Herkes normal hayatına devam ediyorken, neden bu salgında pürtelaş ve korku içindeyiz?

 Korona virüs Çin’nin Wuhan kentinde ortaya çıkması ile birlikte ekonomide de etkilerini gösterdi. Şirketler ya kepenk kapattı ya da hemen ülkeyi terk etti. Neden?

Çin’deki çok uluslu şirketlerde, Dünyadaki bütün devletlerde biliyorlar ki bu virüs laboratuvarda üretildi. Bu, şimdiye kadar üretilenlerden daha tehlikeli, daha can yakıcı olduğu için, bu sıkı tedbirler alınıyor. Dünyayı dizayn etmenin en etkili silahı. Dünya medyası da virüsün çok tehlikeli olduğunu yazarak korkuyu daha bir köpürttü. Sonuç;  ülkelerin ekonomileri çöktü finans krizi ortaya çıktı. Şimdiden 116 ülke doğruca kimin kapısını çaldılar bilin bakalım; IMF’nin.

Büyük ABD’nin ayakta kalması için bu 4 kurum çok önemli

1-MORGAN STANLY para yönetiminden sorumlu

2- Rockefeller Center. Dünyadaki iş adamlarını kontrol ve dizayn etmek

3-CIA dünyanın her yerinden bilgi toplamak, darbe yapmak, algı operasyonları ile ABD’ye baş kaldıranları itibarsızlaştırmak. İran’daki MUSADDIK, Libya’da KADDAFİ, Mısır’da MURSİ,1977 kanlı taksim mitingi ve 1980, 15 Temmuz 2016 gibi daha niceleri.

4-IMF; Ülkeleri göbeğinden ABD’ye bağlamak onları kapı kulu haline getirmek, kredi verdiği ülkelerin neyi var neyi yoksa ellerinden alıp modern kölelik düzenini devam ettirmek.

ABD merkez bankası FED, bu 4 kurumun kurulmasıyla erişilemeyecek güce sahip oldu. Dolarında, altınında fiyatını istediği gibi tespit edip, diledikleri kadar karşılığı olmadan dolar basıp, ülke ekonomileri üzerinde üç kağıdını sürdürmektedir. Dünya onun ağzına bakmaktadır.

 Bunun ÇİN’DE ÇIKMASININ NEDENİ 12-13 trilyon karşılıksız doların ÇİN tarafından talep edilirse ödenemeyeceğinden. Bu paranın açılacak tazminat davaları ile dağıtılması sağlanacak.

 COVİT-19 un ortaya çıkması ile sarsılan ekonomiler, IMF’nin kucağına birer birer oturuyor. Bu arada Türkiye’yi de bekliyorlar. Hatta çalışma bile yapmışlar. “Eskisi gibi Stand-by anlaşması da yapmayacağız sadece vereceğimiz parayı nereye harcayacağınızı söyleyin yeter!” Diyorlar. ”Türkiye hala niye gelmedi ?”diye de açık açık soruyorlar. Yalnız kredi karşılığında sizin yapmanız gerekenleri de sıralıyorlar.

“Yeni havalimanı genişlemesini durdurun. Bor madenini 99 yıllığına bizim göstereceğimiz Amerikan şirketlerine 99 yıllığına verin" diyeceklerdi. Ve bir şart daha koşacaklardı.

"SAKIN HA KANAL İSTANBUL'U YAPMAYIN..." Sanki Türkiye borç isteyecekmiş gibi hazırlık yapılmış, dört gözle bekliyordu bizi IMF...”

Bizdeki muhalefetin tümü de bu yatırımlara karşı. Durdurmak için neler yapmadılar. Şimdi daha iyi anlaşılıyor “Vehbi’nin kerrakesi”nin sırrı!

Dedik ya, ABD’nin gücü yukarıda saydığımız 4 kuruluştan. Korona ortaya çıkar çıkmaz bizdeki muhalefetin kulağına üflenen ilk sufle; herkese sokağa çıkma yasağı ilan edilsin, dolayısı ile ekonominin çarkları dursun. Dikkat ederseniz hep aynı isimlerin sesi yükseliyor. İstanbul Belediyesi, Ankara Belediyesi, İzmir belediyesi. Her gün sızlanıyorlar sokağa çıkma yasağı ilan edin diye. İlk günlerde muhalefet ön alarak “sokağa çıkma yasağı ilan edin, gerekirse para basın dağıtın” diyordu.

Ancak “DAMAT BAKAN “diyerek küçümsedikleri Sayın Maliye Bakanı tedbirlerini önceden almış. Dersine iyi çalışmış, Bu paketler öyle ayak üstü alınmış kararlar değil, geniş bir kadronun çalışması. Bir günde paketleri sıralayıverdi. Ama, bu “sağır” ve “kör” muhalefet 13 maddelik reçete diye aceleyle sunduğu önlemler paketini basına açıkladı. Bu, Sayın Bakanın açıkladığı paketin yarısını bile karşılamıyordu üstelik “para basın başka çareniz yok!” diye de ekliyordu. Ustaca araya sıkıştırdığı KHK yasaklılarının af edilip göreve dönmesini de istiyordu. Böylelikle hem CIA-NATO aparatı FETÖ’ye hem de PKK’nın siyasi uzantısı HDP’ye göz kırpıyordu. Yani asıl dert KHK’lıları cezaevinden çıkmanın yolunu açmak, ülkeyi, sufle aldığı IMF’nin kapısına muhtaç etmek.

Hükümet süreci çok iyi yönetti. Taraflı tarafsız herkesin takdirini kazandı. Önce bu başarının lojistiğini ve organizasyonunu sağlayan sağlık bakanını görmezden geldiler, başarı tamamen sağlık personelinindir gibi ucuz safsatalara inandırmaya çalıştılar. Ama kendileri de inanmadı. Sonra hadi sağlık bakanını başarılı bulalım kararını verdiler yapılan dev tesisleri görmezden gelerek fuar alanını orada bulunan paravanlarla bölerek “senin iki senede yapamadığın hastaneyi benim belediyem iki günde yaptı” diye dünyaya rezil olan görüntüye imza attılar.” o başarılı bulduğunuz bakanı oraya kim atadı?” diye sorulunca da garip bir gülme numarası ile geçiştirmeye çalıştılar.

Sonra millet olmanın temel aidiyetlerinin en başında gelen “yardım” kampanyasını hukuka aykırı olarak belediyeleri eli ile devlet içinde devlet olarak engellemeye çalıştılar. Tuttu mu? Tutmadı.

Azimlerini kutluyorum. Bu kadar tokada rağmen hala mücadeleye devam ediyorlar. İlla IMF’nin kucağına oturmaktan başka çare yok propagandası yapıyorlar. Bir zamanlar merkez bankası başkanlığı da yapan “İYİ” Durmuş Yılmaz ne diyor? "Dünyada bulup bulabileceğiniz en ucuz kaynak IMF'de." diye reklam yapıyordu.

Adam devam ediyordu; "Duyduk duymadık demeyin... IMF 'virüsle mücadele için 1 trilyon dolar ayırdım', diyor. Bunun için stand-by Anlaşması yapmaya da gerek yok. IMF'ye, parayı işsiz kalan kuaförüme, berberime, işsizime vereceğim, diyeceksin, o kadar. Hadi IMF'den borç alalım "Bunu söyleyen zat Millet vekili. City University of London'da ekonomi dalında lisans, University College, University of London'da lisans üstü eğitim gören biri.”

 Bitti mi? Hayır!  IMF’ci devam ediyor; "İsveç'ten Türk vatandaşımızı ambulans uçakla Türkiye'ye getirdik...

Adam çifte vatandaş çıktı, Bakanın köylüsü çıktı, milyoner çıktı, parti üyesi çıktı. Covit-19 hastası da çıkmadı kardiyoloji servisinde yatıyor.

Beceriksizce çekilmiş bir Türk filmi izledik film bitti" .diye ucuz manipülasyon yapıyor. Lakin nafile!

Sıra geldi sayın cumhurbaşkanının tarihe gömdüğü “eski kurtarıcı dost!?”, ”DARBE”

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "Saray rejiminin, Saray düzeninin sonu geliyor. O son, Atatürk'ün kemiklerini sızlatacak bütün bu atamaların, bütün bu liyakatsizliklerin sonunu getirecek" dedi.

Kaftancıoğlu, "İktidar iyi yöne gitmiyor. Bu da önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka bir şekilde. Bu ülkenin gerçekten halkın gözü açıldı." diye darbeden umut beslediğini ifşa etti. Kendilerini “özel” ve “özgür”lüğü layüsellik sanan muhalefete diyorum ki, Özgürlük; Evden arabana binip istediğin kadar hız yapmak, sağa sola sataşmak, yiyip içip keyif yapmak değildir.

Özgür olmak; Seni sen yapanların esiri olmamaktır. Yasaların açığından istifade edip röntgencilik yapmak değildir. Elindeki gücü tehdit aracı olarak kullanmamaktır.

Özgür olmak; VATANDAŞI OLDUĞUN ÜLKENİN ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA HİZMET ETMEKTİR! KENDİ DEĞERLERİNİN ÖNÜNDE TUTMAKTIR!

ACABA HEP BİR AĞIZDAN “DARBE”, ”REJİM DEĞİŞİKLİĞİ”, ”SARAY REJİMİNİ YIKMAK”, “SONLARI GELDİ” GİBİ ABSÜRT SÖZLER SARF ETMEK, ETRAFA KORKU(?) SALMAK, YENİ BİR AYAKLANMANIN HABERCİSİ MİDİR?

LÜTFEN ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUZ BİRAZ TEENNİ!

EN ÇOK İHTİYACIMIZ OLAN KARDEŞÇE BİRBİRİMİZE KENETLENMEK! VE AKLIMIZLA HAREKET ETMEK…MEVLANA ŞÖYLE DER; “İNSANIN NEFSİ AKLININ ÖNÜNE GEÇİNCE, EŞEĞİ KENDİNE YAR GÖRÜR!”