Salgınla birlikte ekonominin iyi olmadığı bir süreci yaşadığımız dönemde, iktidar vergi oranın yüzde 20’den 25’şe çıkarmak istiyor.

Bunu böyle yapmakla bütçe açığını kapatmayı düşünüyor. 2021’de bütçe açığı 245 milyar lira olarak öngörüldüğünden, yapılacak kurumlar vergisi oran artışıyla tamamen bütçe açığını azaltacaktır.

Geçen hafta iktidar tarafından TBMM’sine sunulan 18 maddelik kanun telifinde, kurumlar vergisi oranı, 2021 yılı için yüzde 25, 2022 yılı içinde yüzde 23 olarak öngörülüyor.

Ancak Kurumlar vergisine tabi mükelleflerin ilk geçici vergi dönemi tamamlandı. Bunun yanında firmalar yılbaşında 2021 vergi ödeme planlarını yüzde 20’lik vergi oranına göre yaptılar.

Bu duruma vergi uzmanları karşı çıkarak, vergilendirme dönemi başladıktan sonra vergi oranlarının artırılmasının, verginin hukuki güvenlik ilkesine aykırı olduğunu dile getiriyorlar.

Reel sektörden de bir itiraz gelerek,  dönem ortasında vergi artışı olmasının yerli ve yabancı yatırımcılar için bir güvensizlik ortama oluşturabileceğine dikkat çekiliyor.

Oysa çıkarılan kanunla 2017 yılında 3 seneliğine yüzde 20’den yüzde 22’ye yükseltilen kurumlar vergisi oranının, 2021’de tekrar yüzde 20’ye indirilmesi gerekiyordu.

İktidar tarafından kurumlar vergisi oranın yükseltmek istemesine hemen hemen bütün kesimlerden tepkiler sürüyor.

Umarım iktidar iş dünyasının ve vatandaşların kurumlar vergisinin yükselmemesi konusundaki itirazını haklı bulur ve vaz geçer.

Ülkemiz bütçesinin ana kaynağını oluşturan Kurumlar vergisiyle, diğer vergilerin oranlarının yükseltilmesine karşın iş dünyasının haklı tepkilerine bakalım.   

Üretimin arttırılması, yatırımın çoğalması ve ekonominin canlanmasa için vergilerde bir denge oluşturmasını isteyen iş dünyası, vergi oranlarının yükseltilmesinin yanlış olduğunu dile getiriyor.

Muhalefet partileri de vergi artışıyla ilgili değerlendirmelerinde, bu süreç zaten vergi yükü altında kıvranan ekonomimizin iflasının itirafı anlamına geldiğini dillendiriyor.  

Zaten son iki yıl içerisinde yaşanan döviz dalgalanmaları neticesinde firmaların borcu ikiye katlanmıştır. Birde buna vergi artışı eklenince durum iyice vahim bir hal alacaktır.

Firmaların bir sıkışıklığının içerisindeyken, vergi oranlarının arttırılmaya çalışılmasıyla da zorlu bir süreci yaşayacaklarını söylüyorlar.  

Konuyla ilgili TÜRMOB Genel Başkanı Emre Kartaloğlu, TBMM’nin kanuni düzenlemelerle vergi oranının artırma yetkisi bulunduğunu belirterek, “Vergilendirmeye ilişkin temel kurallar vardır.  Bunların başında ‘hukuki güvenlik’ ilkesi gelmektedir.  Yılbaşında dönem planlaması yapılırken yüzde 20’lik vergi oranı dikkate alındı. Vergi oranı artırılacaksa bile Kanun’un yayım tarihinden sonra elde edilen kazançlara uygulanmak üzere bir artırıma gidilmesi daha doğru olacaktır. Dönem ortasında vergi oranındaki değişikliğin, yatırımcılar açısından güvensiz bir ortamın doğmasına neden olacaktır. Bu sadece Türkiye’de mevcut yatırımcılar açısından değil, geleceğe yönelik olarak Türkiye’de yatırım yapmayı planlayanlar için de geçerlidir. Vergideki bu tür sürpriz değişikliklerin, kısa vadede çözüm gibi görünse de uzun vadede vergi idaresinin aleyhine işleyen sürece dönüşüyor. Yatırımlar azalmakta ve kısa vadede işletmelerin finansman güçlüğü içerisine düşmesine ve dolayısıyla gelir idaresine tahakkuk tahsilat oranlarının düşmesine neden olmaktadır.”

Vergi oranlarında yapılacak bir artırımın yerli ve yabancı yatırımcı için güvensiz bir ortam doğmasına neden olacağını hatırlatan Genel Başkan Emre Kartaloğlu, içinde bulunduğumuz bu süreçte, vergi oranlarının yükseltilmemesi gerektiğini ifade ediyor. 

Konya Mali Müşavirler Odası Başkanı Abdil Erdal’da konuyla ilgili şunları söylüyor.

“Bu şartlarda verginin oranını artırmak, vergi gelirlerinin azalmasına yol açacaktır. Tahakkuk artsa bile tahsilat azalacaktır. Bu yüzdende vergide oran attırılmaması yapılmamalıdır” diyor.

 

 Endişem vergi oranlarında yapılacak artış, kayıt dışılığı da yönelmeyi beraberinde getirecek ve yatırım kararlarını olumsuz yönde etkileyecek olmasıdır.

 Vergi oranlarının yükseltilmesi yerine vergide; dengeli, adaletli, daha planlı bir şekilde yapılanmaya gidilmesi daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.

Firmaların daha rekabetçi olabilmesi ve dünya ile rekabet edebilmesi, vergi yükü altında kalarak değil, adaletli ve dengeli bir vergi dağılımının olduğu bir ekonomi ile mümkün olacaktır.

Ne dersiniz sizce de böyle olması gerekmez mi?