Depreme Hatay’daki evlerinde yakalanan Köse ailesi, depremden hemen sonra evden çıkarak güvenli bir sığınak aradı. Depremin ilk şokunu attıktan sonra, depremden etkilenmesine rağmen, gönüllü olarak yardım faaliyetlerinde bulunan Köse ailesinin yaşadıklarını Rumeysa Köse anlattı. Bir ayın sonunda okulu dolayısıyla Konya’ya dönmek zorunda kalan Kızılay gönüllüsü Köse, “Annem ve babam işleri gereği ve şehirlerini terk etmek istemedikleri için Hatay’da bir çadırda kalıyor. Benimde aklım şehrimde. Bir an önce okulu bitirip kendi şehrime gitmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Rumeysa Köse. Hatay, Kırıkhan’lıyım. KTO Karatay Üniversitesi bilgisayar mühendisliği son sınıfta okuyorum. Okurken çalışıyorum, Kızılay’da da gönüllü olarak faaliyetlere katılmaya çalışıyorum.

‘YİNE ÖYLE OLACAK ZANNETTİK’

Depremde siz de Hatay’daydınız, depremi yaşadınız. O gün neler yaşadınız, bizimle paylaşabilir misiniz?

Normalde okuduğum için Konya’daydım ancak okulların da tatil olmasıyla kardeşimle birlikte Hatay’a ailemizin yanına gitmiştik. 7 kişilik bir aileyiz. Aşağı katında dükkân olan 5 katlı bir binanın üçüncü katında oturuyorduk. Deprem olduğunda ben henüz uyumamıştım. Deprem önce küçük bir titreşim halinde geldi. Bu tür depremler Hatay’da normalde de olurdu; biz yerimizden bile kalkmazdık. Yine öyle bir deprem olacak zannettim ancak saniyeler içinde aşırı bir şiddet hissettik. Kimseyi uyandırmaya gerek kalmadan zaten herkes o sarsıntıya uyanmıştı. Büyük bir depremdi ancak aşağı inmeye çalışsak belki üzerimize betonlar yıkılacaktı, bu yüzden bekledik. Sadece bekledik. Durdu, ‘çıkalım’ derken tekrar sallandığını hissettik.

‘ÇARESİZLİĞİ ÖĞRENDİK’

Durduktan sonra da telefon, ceketi hızlı bir şekilde alıp çıktık. Merdivenlere beton parçalarının düşmüş olduğunu gördük. Eğer kaçmaya çalışsaydık, belki de gerçekten yara alacaktık. Karşıdaki binanın bizim binanın üzerine doğru yıkılmış olduğunu gördük. Bizim bina da ağır hasarlıydı. Dedemin aracı, binanın altında kalmış, dayımın aracının yarısı da öyle. Çoğu insan o aceleyle araç anahtarlarını unutmuş, dışarıda kaldılar. Çok şükür bizim ticari araç tarzında büyük bir aracımız vardı ve ona bindik. Boş bir alana gitmeye çalışırken evlerin yıkıldığını gördük. Yardım çığlıkları duyduk. Zaten sırılsıklamdık. Yardıma gitsek karanlıktı, yükü kaldıracak ekipman ya da aydınlatıcı hiçbir şey yoktu. Gitsen de yapabileceğin bir şey yok. Bir buçuk dakikalık süreçte ölümü yaşadık; orada kaldığımız süreçte de çaresizliği öğrendik.

Başka bir şehre geçene kadar nerede kaldınız?

Köydeki evlerin hasar almamış olduğunu düşünerek köye gittik. Bazı köylerin sağlam olduğu söylendi ancak bizim köy çok kötüydü. Dedemlerin evinin duvarları yıkılmıştı. Sağlam evlerde de elektrik, su yoktu. Köyde annemin aile dostunu gördük, enkazdan yakınını çıkarmış ama o an ki şokla ölüp ölmediğini anlayamamış. Biz gelince baktık, merhum morarmış, vefat etmiş. Ona üzülüyordu ama hala enkaz altında sevdikleri vardı.

Tekrar araca geçtik. En azından arabada ısınıp telefonları şarj edebiliyorduk ancak bu sefer de yakıt sıkıntısı vardı ve yakıt sınırlı olarak veriliyordu. Tabi uzun bir kuyruk da oluşunca bu da ayrı bir zor tarafıydı. Daha sonra zemini kayalık olan, halamların kaldığı bir eve geçtik. Orada elektrik hatlarında da sıkıntı yoktu. Evin için girmekte yine çekindik, ister istemez güvenemiyorsun. Gün içerisinde olan ikinci depremi de orada atlattık. Genelde araçtaydık. Bir haftanın sonunda AFAD çadırı elimize ulaştı ve 13 kişi bir çadırda kaldık.

Kaybettiğiniz, yaralanan yakınınız var mı?

Çok şükür ailem ve yakın akrabalarımdan kaybımız olmadı. Zaten ilk an kimseye ulaşamadık, vefat edip etmediklerini bilemedik. Çok sevdiğim insanları kaybettim. Bazılarının vefat haberini çok sonradan öğrendim.

‘ŞOKU KENARA BIRAKARAK HAREKETE GEÇTİK’

Allah rahmet eylesin. Kızılay gönüllüsü olduğunuzu söylediniz ve bölge faaliyetlerinde de yer almışsınız. Biraz da bu süreçten bahseder misiniz?

Depremin ikinci gününden itibaren yaşadığımız şoku ve üzüntüyü bir kenara bırakarak insanlara yardımcı olmam gerektiğinin farkına vardım. Zaten bu faaliyetler gönülden gelerek yapılmalı. Ben de gönüllü olarak yer aldım. Çok şükür aile içerisinde bir kaybın olmaması da benim çabuk toparlanmama vesile oldu. Daha önce zaten gönüllüydüm ve bu süreçte de en çok benim çalışmam gerektiğini düşündüm. Meram Kızılay Şubesi’nde gönüllü olduğum için oradakilerle irtibat halindeydik. Hangi bölgelere yardım ulaşmadı, hangi bölgenin neye ihtiyacı var bunların tespit edilip bildirilmesini babamla birlikte yaptık. Babamın işi dolayısıyla çeşitli bölgedeki cami imamlarını tanıyor. Bu yüzden ulaşım konusunda daha hızlı olduğumuzu düşünüyorum. Gelen yardımları yerlerine ulaştırmaya çalıştık.

Bir ay boyunca bölgedeydik. Ailemler de aile ve birlik olmanın gereği, bölgede bizimle kaldılar; başka bir şehre gitmediler. Zaten ihtiyaç olduğunda diğer kardeşlerimde benimle birlikte yardıma geliyorlardı. Biz Konya’ya geldikten sonra da şehri bırakmak istemediler ve şu anda da Hatay’dalar. Zaten annem ve babam memur oldukları için aynı zamanda da görevdeler. Ben de okul bittikten sonra kendi şehrime, bize en çok ihtiyaç duyulan yere gitmek istiyorum.

Teşekkür ederiz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim