Komşum Süleyman Abi’nin ilginç bir deneyimini dinledim. Bir gün vaazda Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem’in  çok bilinen: "Nefsim elimde olana yemin olsun ki siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” bir hadisi Şerifini dinlemiş. Dışarı çıktığında hazzetmediği birine rastlamış: “ Yav Hasan, seni sevmek zorundayım” demiş. Bunun üzerine Adam garip garip bakarak yürüyüp gitmiş. Bir hadisin hayata uygulaması yapılmış; ancak beklenen etki meydana gelmemiş. Bunun üzerine üslubunun yanlış olduğunu  düşünmüş ve tekrar o zat ile karşılaştığında “Yav Hasan seni, Allah için seviyorum” dediğinde adam gülümsemiş ve aralarında bir sevgi köprüsü oluşmuş. İşte böyle… iki ifade tarzının amacı aynı olmakla birlikte etkileri birbirinden farklı.  Bunu söylerken aklıma “usul esasa mukaddemdir “ ilkesi geldi. Yani, usul, esastan önce gelir. Bazı durumlarda haklı iken tepkimizi ortaya koyarken  öyle bir aşırılığa kaçarız ki, haksız duruma düşmeyi ifade eder. Hatta bazen hasımlar, birbirlerini tahrik ederek itidalden sapması ve aşırı tepkiler vermesine yol açarak hata yaptırır ve kendi kusurlarını böylece örterler. Şadi Şirazi’nin dediği” Yanlış üslup ,doğru sözün celladıdır”. Tam bu durumu ifade ediyor.

Konuyla ilgili bir hikaye şöyle: Padişah rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü görür. Rüyasının ne anlama geldiğini öğrenmek için ülkesindeki en iyi rüya tabircilerini saraya çağırır. Ülkenin en iyi tabircilerinden biri Padişahın huzuruna çıkar. Padişah rüyasını tabirciye anlatır. Tabirci: "Üzgünüm Padişahım, torununuzun ölümüne şahit olacaksınız” der. Padişah çok sinirlenir ve onu saraydan kovar. Bir başka tabirciyi çağırır. Bu tabirci: "Padişahım ne mutlu… Öyle uzun ömürlü olacaksınız ki torununuzdan bile fazla yaşayacaksınız" der. Padişah ona türlü ikramlarda bulunur ve bolca altın verir. Saray erkanı bu duruma çok şaşırmış ve rüya yorumcusuna; "Seni yorumun zindana atılan yorumcunun söylediklerinden çok da farklı değil; Fakat sen ödül alırken o neden cezalandırıldı?" demişler. "Haklısınız," demiş yorumcu, "İkimiz de rüyayı aynı şekilde yorumladık. Fakat mesele ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimizdir. " demiş.

Özellikle İngiliz diplomasisi bu konuda çok namlıdır. İngilizler bir şeye “ kötü” demezler;“iyileştirilmesi gerekiyor”, yine ilkel yada basit demezler ;“geliştirilmesi gerekiyor” ,  zayıf demezler “güçlendirilmesi gerekiyor”  gibi olumlu ifade tarzı kullanırlar.

E…. Atalarımız boşuna dememiş “Üslubu beyan aynıyla insan” veya” tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” diye … Karşılaştığımız meseleleri şahsileştirmeden sadece probleme ve çözümüne odaklanarak temiz bir dil kullanırsak iş ve sosyal hayatta selametin ve dolayısıyla mutluluğun formülünü bulmuş oluruz.